Kapitalizmin kalesi durumunda olan Batılı ülkelerin dahi "demode" kabul ettiği, krizlerden çıkış için Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nin tüketimi teşvik projelerine sarıldığı bir dönemde, Türkiye'nin yetki sahibi siyasilerinin hala bu köhne kapitalist sistemde ısrarını anlamak gerçekten mümkün değil.
Kendi şahsi çıkarlarını korumak adına bu sistemi devam ettiriyor olabilirler ama şu bir gerçek ki, ülkenin ve topyekun milletin milli menfaatleri göz ardı edildiği takdirde, eldeki şahsi kazanımların da hiç kimseye faydası olmayacaktır.
Bizler Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve Türk milletinin bir ferdi olarak gücümüzü, dünyanın neresinde olursak olalım, devletimizin varlığından ve gücünden alıyoruz.
Devletiniz var, ayağınıza kırmızı halılar sererler; devlet yok, yüzünüze bakan kimse bulamazsınız.
Padişah Vahdettin'in, vefatından sonra tabutunu taşıyacak ikinci kişinin bulunamadığını hatırlatalım. Filistin lideri Yaser Arafat'ın, Rauf Denktaş'a söylediği sözleri asla unutmayalım: "Rauf Bey, siz vefat ettiğinizde en azından gömüleceğiniz bir devlet ve vatan toprağı var, bizim o da yok."
Milli ve manevi değerlerimizi koruyup, geleceğe taşımak hepimizin menfaatinedir. Bu sebeple Prof. Dr. Baş, son yıllarında ülkemizin dört bir tarafında "Kaybolan Değerler" sempozyumları düzenlemişti.
Şüphesiz, devleti ve milleti güçlü kılacak olan en önemli unsur da ekonomidir.
Bu sebeple Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurmadan önce ekonomik bağımsızlığın ve kalkınmanın temellerini attığı İzmir İktisat Kongresi'ni gerçekleştirmiştir.
O'nun izini takip eden Prof. Dr. Baş ise daha partisini kurmadan önce ekonomik programını hazırlamıştı, 2002 seçimlerinde milletimiz fırsat vermeyince de ekonomik görüşlerini Milli Ekonomi Modeli olarak muhteşem bir eser haline dönüştürmüştür.
BRICS devletlerini dünyanın zirvesine çıkartan bu eşsiz model, 2008 krizinde ve sonrasında yaşanan bütün ekonomik çalkantılarda tek çözüm modeli olarak dünya ülkeleri tarafından istifade edilmiştir.
Türk milleti, bu tek çözüm modeline ve de bu eşsiz çözümün sahibi Prof. Dr. Baş'a defalarca sırt dönerek, çözümsüzleri iş başına getirerek tüm ekonomik sorunların temellerini kendi eliyle ekmiş oldu. Bugün birçok ekonomik sorunla aynı anda uğraşıyoruz.
Açlık, yoksulluk, enflasyon, işsizlik, gelir yetersizliği, bütçe açığı, ödenmesi imkansız borçlar, hacizler, icralar, ürün bulamama, pahalılık, boşanmalar, intiharlar ve daha nice sorunlar... Bugünkü örneğimiz ise dün açıklanan bütçe rakamlarından olsun.
Hazine ve Maliye Bakanlığı 2021 yılı bütçe verilerini paylaştı. Buna göre 2021 yılı bütçe açığı 192 milyar 244 milyon liraya yükseldi. Sadece Aralık 2021'de verilen bütçe açığı ise, 145 milyar 743 milyon lira...
Hükümet Ocak 2021'den Aralık 2021'e kadar hep, "Bakın bütçe açığını düşürdüm" havasını atıyordu ama Aralık 2021'de bir ayda 145 milyar 743 milyon liralık bir açık vererek yine yıllık bazda yanıltmadı. Bütçe açığındaki her yıl gerçekleşen rekor artış yine gerçekleşti.
Elbette ki her yıl olduğu gibi 2021 yılında da bütçenin aslan payı "faiz lobilerine" gitti; 180 milyar 852 milyon lira faiz ödemesi yapıldı.
2020'de 172.7 milyar lira bütçe açığı, 134 milyar lira faiz ödemesi yapılmıştı; 2019'da 123.7 milyar lira bütçe açığı, 100 milyar lira faiz ödemesi; 2018'de 72.8 milyar lira bütçe açığı, 74 milyar lira faiz ödemesi; 2017'de 47.4 milyar lira bütçe açığı, 56.7 milyar lira faiz ödemesi gerçekleşmişti
Artışa bakar mısınız; 4 yılda bütçe açığı 47.4 milyar liradan 192.2 milyar liraya; faiz ödemesi de 56.7 milyar liradan 180.9 milyar liraya yükselmiş.
Bütçe açığıyla faiz ödemelerindeki paralel artış bizlere net olarak gösteriyor ki, bütçe açığının temel nedeni finansal politikalardaki yanlışlık. Borca dayalı finansal sistem her yıl faize dayalı gediği büyütüyor.
Devlet, Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde formülüne grafiğine varıncaya kadar detaylıca anlattığı gibi, devletin devlet olmasından kaynaklanan gelir kalemlerini kullanmazsa, elbette ki böyle dibi olmayan finansal bir bataklığın içine düşmek kaçınılmaz.
Hareket ettikçe, debelendikçe daha da dibe doğru batıyoruz.
Milli Ekonomi Modeli, paranın, emek ve üretim karşılığı senyorajla elde edilmesi gerektiğini ve bu paranın sosyal devlet projeleriyle vatandaşlara, sıfır faizli krediyle de üreticilere verilmesi gerektiğini vurgular.
Sadece bu projeyi uyguladığınızda bile trilyonlarca liralık dev bir bütçeye kavuşurken, sadece 2021 bütçesi için örnek verirsek 180.9 milyarlık bir faiz giderinden kurtulmuş olacağız.
Siyasiler olarak gerçekten itibar arıyorsak, bir ülkeyi en itibarlı yapan borcu olmamasıdır, ekonomik olarak bağımsız bir güçlü olmasıdır.
Ekonomik güç, hem itibardır, hem de düşmanlar için en önemli caydırıcı güçtür.
Bunu da sağlayacak dnyada tek model Milli Ekonomi Modeli'dir.
Bu sebeple güçlü ve itibarlı bir devlet, güçlü ve özgür bir millet olmak istiyorsak bunun tek adresi, bu eşsiz modeli parti programına alan Bağımsız Türkiye Partisi ve lideri Hüseyin Baş'tır.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024