Geçen hafta yazımızda en son, insanın tarih boyunca bir çok tanımı yapıldığından ve bu tanımın "düşünen hayvana" kadar indirgendiğini söylemiştik. Ancak İnsan nedir? sorusuna cevap arayarak burada başka bir açıdan değerlendirerek "İnsan, elbisedir" dedik. Ve bunu felsefi açıdan tarafımıza ait olan "Elbise kuramı" olarak pastolaştırdık. Ruhumuzu taşıyan bir beden elbisemiz var elbet ancak burada giyindiğimiz elbiseden yani insanın giysisinden bahsedeceğiz.
Kaldığımız yerden devam edelim…
İnsanın hayvandan ayrılan yönlerinden biri de hayvanların açken vahşi, tokken sakin olmalarıdır. Oysa insanoğlu açken suskunlaşır, mahzunlaşır, mazlumlaşır ama karnı doyduğunda çoğu zaman azgınlaşır. Gözü doymaz hep fazlasını ister insanoğlu.
Oysa hayvanların tabiatları farklıdır ve yaşamak zorunda olduklarından vahşi olmak zorundadırlar. Hayatta kalmak için bunu yapmaya mecburdurlar. Aslında onları insani özelliklerle değerlendiremeyiz. Aslanlar vahşiymiş, tilkiler kurnazmış, yılanlar sinsiymiş, kargalar kindarmış, kediler nankör... Kesinlikle inanmayın, onların doğası böyledir. Ama hayvanlarda doğal olan bu özellikler insana geçerse işte o zaman insan vahşileşir, nankörleşir, sinsileşir ve kindarlaşır. İnsana yakışmayan budur.
Hayvanlar uysaldır aslında. Hatta insandan da hayvana bazı özellikler geçebilir ve evcilleşir. Hayvanlar insanlardan korumayı öğrenir, sevmeyi, sevilmeyi öğrenir. Mesela bekçilik yapmayı öğrenir. Yardımcı olur insana, sırtına alır binek olmayı öğrenir, korur kollar hatta gözetir insanı. Sahibine sadık olur, ihanet etmez, sevinir sevilir, nankör değildir... İnsandan hayvana geçen bu özellikler sayesinde doğadaki en vahşi hayvanlar bile evcilleşebilir.
Ancak insanların tüm bu canlılardan görünen farklı bir özelliği vardır. Zira doğada giyinen tek canlıdır insan. Bunun çeşitli sebepleri vardır tabi.
İnsanın akıl, kalp ve ahlak üçgeninden doğan bir gönül sahibi olduğunun ispatıdır elbise. Muhakeme eden, vicdan sahibi bir canlı olduğunu gösterir. Elbise insan için fizyolojik, biyolojik ve psikolojik bir ihtiyaçtır. Aslında insanın giyinmesi hem fizyolojik hem psikolojik hem de biyolojik bir zorunluluktur.
Öncelikle elbise ihtiyaçtır insan için. İnsan yaratılış olarak teni zayıftır, dayanamaz soğuğa, yaralanmalara. Çünkü ayı gibi kıllı postu yoktur yoksa donar önce parmakları. Deve gibi toynakları da yoktur aksi hâlde parçalanır ayakları. Tepeden tırnağa insanın ihtiyacıdır giyinmesi. Hatta elbise ihtiyaçtan da öte zarurettir insan için. Bu insanın öncelikle fizyolojisinden kaynaklanan bir zorunluluktur.
Böylece insanoğlu giyinmeyi akletmiş kendisini doğadan korumayı öğrenmiştir. Bu yönü insanın akıl sahibi bir varlık olduğunu da gösterir. Soğukta ve aşırı sıcakta yaşam bilgisidir. Biyolojik olarak vücudunun dayanma gücünü ve şartlarını bilmesidir. Bu yönüyle elbise, biyolojik ihtiyaç kaynaklıdır. Aksi hâlde zayıf bedeni dayanamaz ve türü birkaç nesilde yok olurdu. Böylece nesillere aktarabilmiştir öğrendiklerini hem de. Elbise, insanın akıllı, idrak sahibi bir varlık olduğunun ispatıdır. Giyinme ile biyolojik farkını muhakeme ve akıl ile ortaya koyar. Dış görünüş olarak da diğer canlılardan ayrımıdır. Muhakeme yapabilen bir aklın göstergesidir giyindiklerimiz. Yani elbise, bu anlamda biyolojik ihtiyaç ve zorunluluktan kaynaklanan aklın tezahürüdür.
Ayrıca psikolojik bir ihtiyaçtır giyinme. Bu anlamda insanı diğer canlılarda olmayan "ahlak" kavramının göstergesidir. İnsan edep ehlidir, bedeni insanın özelidir. Yöreye, zamana, mekâna, inanışa göre değişse de insan bedeni mahrem sayılmıştır asırlar boyu. Ahlakın, geleneğin, dinin kurallarına göre değişkenlik gösterse de elbise ahlaktır, utanma duygusundan doğan haya ve edeptir, elbise adaptır. Bu çeşitlilik insanın sadece akıl ve zekâdan ibaret olmadığını aynı zamanda ahlak ve erdeme sahip gönül dünyası olan bir varlık olduğunu gösterir. Akıl insanın kullandığı malzemedir. oysa akıl, insanın gönlündedir. Akıl ve kalbi birlikte kullandığının göstergesi de giysisidir. İşte insan bu yönüyle elbisedir. Bu durum insan denen canlıda Psiklolojik bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Tüm bu sebeplerle elbise; zorunlu ihtiyaçtan doğan, hem aklın hem de ahlakın sonucudur. İnsanın diğer canlılardan farkının ilk ayırt edici görselidir.
Hatta elbiselerin, giysilerin ve eşyanın hafızası vardır. Efendimizin(s.a.a) "Allah'ım bana eşyanın hakikatini göster" duasına ve sırrına vakıf olanların bildiği bir hafıza. Eskiden imparatorlar bazı kral ve padişahlar elbiselerini ve kaftanlarını kendileri gibi düşünsünler diye vezirlerine, yardımcılarına verirlermiş. Onları etkilemek için bunu yaparlarmış hem de. Hatta bazı cömert liderler ve krallar elbise ve eşyalarını halka gönderirlermiş. Bunu kendileri gibi düşünsünler diye yaparlarmış. Zira elbiselerin ve eşyaların insandan insana sirayet eden özellikleri vardır.
Bizi hiç tanımayan biri elbisemizin içine girince belki de bizim gibi düşünür. Ayakkabılarımızla yürüdüğünde sanırım adımları bize daha yaklaşır. Zira giysilerin de hafızası vardır. Bu yüzden insanın kendisi bile zaman zaman giysilerini değiştirmeye ihtiyaç duyar. Bazen kendimizden uzaklaşmak için bazen yeni bir benlik için bunu yaparız. Onları hevesle giyinir ve değiştiririz. Belki de 'Ben artık yeni biri oldum hatta bazen ben başka biri oldum' demek isteriz.
Bu özelliklerin farkına varırsa insan maddi ve manevi anlamda "Adem"leşir. Ahlak elbiselerini tanır ve birer birer onları giyinmeye başlar. Edep elbisesini giyinir, bazen kanaat elbisesini. Af elbisesini çıkarır, adalet elbisesini giyinir. Bazen kat kat giyinmeyi de öğrenir. Öyle ki sabır elbisenin üzerine şükür elbisesini giyinir bazen de. Ahlak elbiseleri çok daha süslü ve özeldir. Merhamet giysisi vardır, sevgi elbisesi vardır, hikmet elbisesi vardır, aşk giysisi vardır, kanaat vardır, af vardır, tövbe, sabır, şükür, muhabbet elbisesi gibi daha birçok ahlak giysileri vardır insanoğlunu. Bu elbiseleri giyinir, bazen kirletiriz. bazen temizler, değiştirir dururuz. Ancak mesele vazgeçmemektir.
Bir elbise ile günah işlediysen, o elbise ile tövbe et, aynı elbiseyle gönül al ve o elbiseyi temizle ki elbisen senden şikâyetçi olmasın.
- Elbise Kuramı-2 / İnsan elbisesinde saklıdır / 10.05.2024
- İCMA VE İCTİHAD / 26.10.2022
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022