Ekonomiyi rakamlar üzerinden anlamaya ve anlatmaya çalışan hükümetin, en büyük övünç kaynağı enflasyonun düşmesi olmuştur. Sanki enflasyon, ekonomik sorunların anasıdır, o düşünce, bütün sorunlar kendiliğinden çözülüyor. Yok böyle bir şey. Enflasyon, ekonomik sorunlardan yalnızca birisidir, kötülüğü de şartlara göre değişir. Bazı durumlarda enflasyon aranılır da. Nitekim birçok ülke, enflasyonu yükseltmek için uğraşıyor, fakat başaramıyor. Çünkü enflasyonu düşürmek, deflasyondan kurtulmaktan çok daha kolaydır. Bugün dünyanın sorunu enflasyon değil, deflasyondur.Esasen, "enflasyon sadece bizde değil, bütün dünyada sorun olmaktan çıktı... Ne oldu da böyle oldu? Bütün az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler 'döviz kıtlığından muztarip'tir. Kıt olduğu için dövizin fiyatı devamlı artar. Döviz fiyatı, enflasyonu körükler. Enflasyon ücret artışını körükler. Böylece kısır döngü başlar. Enflasyonun kontrol altına alınması küresel bir harekettir. Türkiye, bu küresel hareketten nasibini almıştır" (Güngör Uras, Milliyet Gazetesi, 8 Mayıs 2006). İşte böyle. Bir ülkenin ekonomisi, küresel ekonominin bir parçası haline gelmişse, küresel iyilikten de, kötülükten de ister istemez etkilenir. Hükümetlerin etkisi çok sınırlı düzeyde kalır. Tabiri caizse, yalnızca piyasalar değil, hükümetler de, küresel rüzgarın önündeki yaprak gibi sallanırlar. Bu duruma düşen hükümetlere, siyasi baskılar yapılır. Kendilerinden, kabul edilemeyecek, ihanet derecesinde siyasi tavizler istenir. Neyse, tekrar enflasyona dönelim. AKP'liler enflasyonun düşmesini çok büyüttüler. Utanmasalar, açlıktan ölenlerin arkasından "onlar öldüler, ama enflasyon düştü" diyecekler. Abartmıyoruz. Rakamlara boğulanların hali, gerçekten böyle olur. Çünkü, insanlar açlıktan ölürken, istatistikler, enflasyonun düştüğünü, ekonominin büyüdüğünü gösterebilir. Halbuki ekonomi, rakamlardan ibaret değildir. Ekonomist de istatistikçi değildir. Bundan dolayıdır ki, Samuelson, "yalnız GSMH ile yaşanmaz" demiştir. Hükümet, 2005 yılında halkın en çok tükettiği ürünlerde yüzde 20 ilâ 50 arasında artış olmasına rağmen, enflasyonun yüzde 7.72 olarak gerçekleştiğini ilân etti. Buna dayanarak da 2006 yılında 'enflasyon hedeflemesi'ne geçti. Enflasyon hedeflemesinin fikir babası Columbia Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Frederick Mishkin, hükümeti şu sözlerle uyardı: "Türkiye'de halen yüksek enflasyon var. Biz oldukça iyi biliyoruz ki, yüksek enflasyona sahip ülkeler, aniden enflasyon hedeflemesine geçemiyorlar. Türkiye'nin şu andaki sorunu, enflasyonun yüzde 50'ler civarında dolaşıyor olmasıdır". Prof. Dr. Mishkin haklı çıktı. Türkiye İstatistik Kurumunu'nun (TÜİK) verilerine göre, bu yılın Nisan ayında enflasyon, tüketici fiyatlarında (TÜFE) yüzde 1.34, üretici fiyatlarında (ÜFE) yüzde 1.94 ile beklentilerin üzerinde artış gösterdi. Nisan ayı itibarıyla 12 aylık ortalamalara göre yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 8.11 oldu. Enflasyon hedeflemesinde ise tüketici fiyatlarında enflasyon, yüzde 5 olarak öngörülüyordu. Hükümeti destekleyen ekonomistler, bu hedefin tutmayacağını, değiştirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Gerek yok. Kalem hükümetin elinde, hedeflediği rakamı yazabilir. Nasıl olsa, halkın durumuna değil, rakamlara bakıyor. Rakam ha yüzde 5, ha yüzde 8. Hiç fark etmez.Hükümet, enflasyondaki bu artışı, petrol fiyatlarındaki artışa bağlıyor. Doğru, petrol fiyatlarının artışı mutlaka etkili olmuştur. Peki, ama bundan sonra petrol fiyatlarında artış olmayacağını kim garanti edebilir? Hiç kimse. Esasen, büyük bir tehlikenin eşiğindeyiz. Onu görmek, ona göre tedbir almak gerekiyor. O tehlike, yaklaşan küresel ekonomik krizdir. Böylesi bir krizden her ülke az veya çok etkilenir. Ama en çok etkilenecek olanlar, Türkiye gibi ekonomisinin dizginlerini küresel güçlere teslim etmiş ülkelerdir. Hükümetin, bu konuda bir tedbiri var mı? Tedbiri yok da cevabı, daha doğrusu savunması hazır. Diyecek ki. "Biz enflasyonu düşürmüştük, dövizi sabit tutmuştuk, fakat olmadı, dünyada kriz çıktı, Türkiye'de etkilendi". Hükümet, buna hazırlanacağına, bugünden 'Milli Ekonomi Modeli'ne başvursun, hem kendini, hem de milleti, tehlikeden korusun. Bizim tavsiyemiz budur.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018