Sadece biz değil, bütün insanlık asıl meselenin insan meselesi olduğunu idrâk ettiği zaman dünyayı yeni baştan ve gerçek manada yeniden düzenleme imkân ve fırsatını da yakalamış olacağız.
Bugüne kadar hemen her fırsatta ifade etmeye çalıştığımız gibi "insan meselesi" idrak edilmeden hiçbir meselenin anlaşılması da, halli de mümkün değildir.
Dünyanın neresinde olursa olsun insanı ilgilendirmeyen herhangi bir varlık veya olay düşünülemez. Her hadisenin merkezinde insan ve insan meselesi gerçeği yatmaktadır.
Dolayısıyla siz insan gerçeğine nasıl bakarsanız, dünyaya ve dünyadaki olaylara da öyle bakarsınız. Yani sizin idrakinizde, inanç ve fikir dünyanızda nasıl bir insan tipi varsa dünyayı da ona göre şekillendirir ve düzenlersiniz.
İşte bugün dünyanın yaşadığı bütün olumsuzlukların temelinde dünyaya yön verenlerin insan hakkındaki olumsuzlukları sözkonusudur.
Bunun içindir ki asıl mesele olan insan meselesi halledilmedikçe hiçbir mesele halledilemez diyoruz. Bunu şöyle de misallendirebiliriz: Siz elinizde süpürge bütün iyi niyetinizle etrafınızı ve ulaşabildiğiniz yerleri temizlemeye çalışıyorsunuz. Aynı anda da çevrenizdeki bütün insanlar ve olaylar başta sizi ve çevrenizi daha büyük imkânlarla durmadan kirletiyorlar.
Dahası siz doğrusunu yaptığınız için de habire suçlanıyor ve engelleniyorsunuz. Bugün dünyayı paylaşanlar kendi çizdikleri insan tipine göre hareket ediyorlar. Orada sana yer yok.
Onun için yanlış, olayların tesbitinden ve gelişmesinden önce insan anlayışındadır.
Siz insan gerçeğini en azından en az hata ile ortaya koyamadıktan sonra, onunla ilgili aile ve cemiyet hayatını tanzim edemezsiniz. Onun hangi iklimde hangi şartlarda ve hangi düzende yaşaması gerektiğini kavrayamazsınız.
Diğer bir ifade ile onu tanımadan, onu anlamadan onun hakkında doğru bir karar veremezsiniz. Bütün kararlarınız yanlış olur. Ve kesinlikle isteseniz de onu sevemezsiniz.
Şimdi bu cümleden yola çıkarak siz ne kadar da iyi niyetli olursanız olunuz, tanımadığınız bilmediğiniz hatta yanlış tanıdığınız ve yine yanlış bildiğiniz insan için nasıl doğru kararlar alabilirsiniz?
Bu kararlar ister siyasî olsun ister ekonomik olsun, ister hukukî ve ahlakî olsun bunların isabet şansı milyarda bir bile değildir.
İşte bugün dünyanın içinde bulunduğu çıkmaz ve açmaz budur. Batının en akıllı kabul ettiği A. Carel'e göre "meçhul olan insan" için bir dünya düzeni oluşturmak.
Halbuki bize göre insan meçhul değil en büyük malum (bilinen)dir. Bazılarının itirazını kırmak için şöyle de ifade edebiliriz. Bize göre insan bilinmesi gerektiği kadarıyla malumdur.
O halde çözüm bilinmeyen insana değil bilinen insana göredir. Veya çözüm, insanı tanımayanlarda değil insanı tanıyan ve bilenlerdedir.
Tarih bunun en büyük şahididir. Günümüzde yaşanan bunalım ve buhranların her an yenileri ile artarak sürüp gitmesi de yine bunun yaşanan canlı ve acı misalidir.
Bugüne kadar hemen her fırsatta ifade etmeye çalıştığımız gibi "insan meselesi" idrak edilmeden hiçbir meselenin anlaşılması da, halli de mümkün değildir.
Dünyanın neresinde olursa olsun insanı ilgilendirmeyen herhangi bir varlık veya olay düşünülemez. Her hadisenin merkezinde insan ve insan meselesi gerçeği yatmaktadır.
Dolayısıyla siz insan gerçeğine nasıl bakarsanız, dünyaya ve dünyadaki olaylara da öyle bakarsınız. Yani sizin idrakinizde, inanç ve fikir dünyanızda nasıl bir insan tipi varsa dünyayı da ona göre şekillendirir ve düzenlersiniz.
İşte bugün dünyanın yaşadığı bütün olumsuzlukların temelinde dünyaya yön verenlerin insan hakkındaki olumsuzlukları sözkonusudur.
Bunun içindir ki asıl mesele olan insan meselesi halledilmedikçe hiçbir mesele halledilemez diyoruz. Bunu şöyle de misallendirebiliriz: Siz elinizde süpürge bütün iyi niyetinizle etrafınızı ve ulaşabildiğiniz yerleri temizlemeye çalışıyorsunuz. Aynı anda da çevrenizdeki bütün insanlar ve olaylar başta sizi ve çevrenizi daha büyük imkânlarla durmadan kirletiyorlar.
Dahası siz doğrusunu yaptığınız için de habire suçlanıyor ve engelleniyorsunuz. Bugün dünyayı paylaşanlar kendi çizdikleri insan tipine göre hareket ediyorlar. Orada sana yer yok.
Onun için yanlış, olayların tesbitinden ve gelişmesinden önce insan anlayışındadır.
Siz insan gerçeğini en azından en az hata ile ortaya koyamadıktan sonra, onunla ilgili aile ve cemiyet hayatını tanzim edemezsiniz. Onun hangi iklimde hangi şartlarda ve hangi düzende yaşaması gerektiğini kavrayamazsınız.
Diğer bir ifade ile onu tanımadan, onu anlamadan onun hakkında doğru bir karar veremezsiniz. Bütün kararlarınız yanlış olur. Ve kesinlikle isteseniz de onu sevemezsiniz.
Şimdi bu cümleden yola çıkarak siz ne kadar da iyi niyetli olursanız olunuz, tanımadığınız bilmediğiniz hatta yanlış tanıdığınız ve yine yanlış bildiğiniz insan için nasıl doğru kararlar alabilirsiniz?
Bu kararlar ister siyasî olsun ister ekonomik olsun, ister hukukî ve ahlakî olsun bunların isabet şansı milyarda bir bile değildir.
İşte bugün dünyanın içinde bulunduğu çıkmaz ve açmaz budur. Batının en akıllı kabul ettiği A. Carel'e göre "meçhul olan insan" için bir dünya düzeni oluşturmak.
Halbuki bize göre insan meçhul değil en büyük malum (bilinen)dir. Bazılarının itirazını kırmak için şöyle de ifade edebiliriz. Bize göre insan bilinmesi gerektiği kadarıyla malumdur.
O halde çözüm bilinmeyen insana değil bilinen insana göredir. Veya çözüm, insanı tanımayanlarda değil insanı tanıyan ve bilenlerdedir.
Tarih bunun en büyük şahididir. Günümüzde yaşanan bunalım ve buhranların her an yenileri ile artarak sürüp gitmesi de yine bunun yaşanan canlı ve acı misalidir.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010