Kanuni Sultan Süleyman döneminde, evi soyulan yaşlı bir kadın hiddetle padişahın huzuruna çıkmak ister. Fakat saray görevlileri ilkin buna müsaade etmezler; usulünce bir şeyler söylenir ve kadın ikna edilmeye çalışılır ancak, ne mümkün..!- "Beni huzura alınız, beni padişaha götürünüz..!"Der de, başka bir şey demez. İsteği reddedildiği için kaşlarını daha da çatar, sesini daha da gür çıkartır yaşlı kadın:- "Nerde o sultan, hünkâr nerdedir?"Saray kapısında bir hengamedir gider. Yaşlı kadın;- "Hesabını soracağım" derken, öyle bir celallidir, öyle bir heybetlidir ki; yüreğinde korku hissetmeyen, içi ürpermeyen kimse kalmaz? Allah'ın hikmeti işte, kadının isteği sonunda padişaha iletilir ve huzura alırlar kendisini...Koca Padişah Kanunî ise, huzuruna ezilen büzülen ihtiyaç sahibi bir kadıncağız beklerken bilakis; sert bakışlı, dik başlı, çetin ceviz bir Osmanlı kadınıyla karşılaşınca neye uğradığını anlamakta gecikmez? Sultanlara yaraşır bir vakar ve haşmet ile yaşlı kadını şöyle bir süzer? Bu ne heybet..! Bu ne asalet..! Kanunî adetâ Osmanlı'nın ruhunu ve asaletini bu kadının çehresinde seyreder; bir padişah da olsa hayranlığını gizleyemez. Ve fakat, sultanlığının sert yüzünü göstermekten de geri kalmaz hani:- "Bu ne pervasızlıktır? Haddini bil koca kadın, hani destur, huzura böyle mi girilir?"Celal meşrep kadın hiç taviz vermez heybetinden. Sert bakışlarını padişahın gözlerinden kaçırmadan şöyle dile getirir meramını;- "Destur padişahımızadır; amma ve lakin ben hakkımı isterim. Hakkımı almadan da şuradan şuraya gitmem"?Padişah sorar:- "Bre, ne hakkıymış bu?"Kadın:- "Dün gece evime hırsız girdi, eşyalarımı çaldı. Nerde emniyet, hani mahremiyet?"Diye karşılık verir. Sanki Mahkeme-i Kübra? Bir tarafta davacı, diğer tarafta davalı? Dava ise malûm?Padişah çıkışır:- "Bre kadın, bu ne kendini bilmezliktir ki, hem sabaha kadar gaflet uykusuyla uyuyorsun, evin soyuluyor duymuyorsun ve dahi gelmiş bunun hesabını bizden soruyorsun; bu ne cürret?"Yaşlı kadın hiç istifini bozmaz. Duruş aynı, ciddiyet aynı, kendinden gayet emin ve rahat; yüzündeki keskin çizgilerde ise, en küçük bir yumuşama belirtisi yok? Bu Osmanlı kadını, bakın Koca Sultan Süleyman'a nasıl ibretlik bir cevap verir:- "Padişahım, padişahım? Allah'tan kork..! Biz seni uyanık bilirdik de, onun için evimizde rahat uyuyorduk"?Bu hakikat karşısında padişah tereddütsüz başını öne eğmiş ve gereken yapılmıştır. Tabii, yaşlı kadın da payına düşen dersi alır. Padişah da bundan sonra uyanık olacaktır, yaşlı kadın da?***Gelelim bize?Bu kıssadan bir hisse de biz kendimize çıkartacak olursak, acaba hâlimizi hangi cümle ile dile getirebiliriz ki? Herhalde şu cümleyi kulaklarımıza küpe yapmaktan başka çaremiz yok: "Gafleti çok olanın devleti yok olur".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Oğuz Köroğlu / diğer yazıları
- Nereden geldiğini unutma ki Nereye gideceğini unutmayasın / 22.01.2012
- İmam Hüseyin'in şehadetine ağlamak / 06.12.2011
- "Ben Kerbelâ şehidiyim" / 05.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 04.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 02.12.2011
- Türk Milleti'ne açık mektup / 11.06.2011
- Milli Ekonomi Modeli mutlaka meclise girmeli / 10.06.2011
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın projeleri iktidar olmalıdır / 09.06.2011
- Baba devlete giden yol: Milli Ekonomi Modeli / 08.06.2011
- Küresel oyunları bozacak tek lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 04.06.2011
- İmam Hüseyin'in şehadetine ağlamak / 06.12.2011
- "Ben Kerbelâ şehidiyim" / 05.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 04.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 02.12.2011
- Türk Milleti'ne açık mektup / 11.06.2011
- Milli Ekonomi Modeli mutlaka meclise girmeli / 10.06.2011
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın projeleri iktidar olmalıdır / 09.06.2011
- Baba devlete giden yol: Milli Ekonomi Modeli / 08.06.2011
- Küresel oyunları bozacak tek lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 04.06.2011