Aşağıya iktibas edeceğimiz satırlar herhangi bir tiyatro eserinden, mizah yazarından, ortaoyunundan ya da komedi senaristinden alınmadı. Kendi ifadesiyle "diyalog adamlarının sık sık sahne aldığı, boy gösterdiği, kalem oynattığı bir gazetenin bir köşe yazarından alındı.
Haç-hilâl kavgasının giderek kızıştığı, haçlıların; hemen her fırsatta, her zaman ve zeminde, her devir ve dönemde hilale karşı kin ve nefretlerini fütursuzca açığa vurdukları, âdeta kustukları günümüzde bu satırlar nasıl yazılır, niye yazılır bilemiyoruz?
Vatanımız, bayrağımız, bağımsızlığımız noktasında tehlike çanları çalarken, bizzat bu çanları çalanlara karşı "yumuşayan kalpler" diyalogla, muhabbetle dolan kalpler nereden, ne ile, nasıl beslenmektedir bilemiyoruz?
Zaman Gazetesi'ndeki yazısında sayın Gülerce, diyalog mevsiminden ve bu mevsimin meyvelerinden şevkle, iştiyakla bahsediyor. Bu diyalog mevsiminin güneşinin kimi ısıttığı, kimin fidelerini büyüttüğü, kimlerin tohumlarını yeşerttiği ve kimlerin meyvelerini olgunlaştırdığı noktasında ciddi endişelerimiz, ciddi kuşkularımız var. Sayın yazar sağ olsun kuşkularımız giderecek açıklamalarda da bulunmuş, okuyoruz:
"Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın bu yılki iftarında Süryani Kadim Metropoliti Yusuf Çetin'in konuşması, tam da bu söylemek istediğimin en çarpıcı örneklerinden biriydi:
Bundan otuz yıl kadar önce Güneydoğu'daki bir kilisemize yakın köyden, başlarından muhtar, neredeyse bütün köy aniden çıkıp geldi. Bizim güzel Arapça'mız vardır. Kur'an'ı da Arapça okuruz. (Ne demekse) Nereden öğrendilerse köylüler kilisemizde bir Kur'an olduğunu öğrenmişler. Bize, "Kur'an'ımızı verin yoksa fena olur" dediler. Size onun yerine birkaç İncil, başka kitaplar verelim dedikse de dinlemediler ve çaresiz Kur'an'ı verdik. Ama şimdi, kendisine huzurlarınızda bir daha şükranlarımı sunuyorum, muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ve arkadaşlarının sayesinde hem de iftar sofralarının saygıdeğer misafirleriyiz...
İşte diyalog mevsiminin ilk meyvelerinden biri..."
Nasıl meyve ama?
Demek ki Dinlerarası diyalog faaliyetlerinin ilk meyvelerinden biri neymiş; Metropolitlerin, Papazların, Hahamların, bilumum Gayr-i Müslim ileri gelenlerinin, iftar sofralarının saygıdeğer misafirliğine terfi etmeleri, taşınmaları, yükseltilmeleriymiş.
Peki, ne demişti Papaz J. Paul: "Dinlerarası diyalog, kilisenin, insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır." Katolikliğin ilmihalinde ne deniyor: "Misyonerlik görevi, İncil'i daha henüz kabul etmemiş olanlarla saygıya dayalı bir diyalog öngörür."
Gelinen nokta itibariyle diyalog meyvelerini toplayanlar kimler? Haçlılar, kilise çevreleri. Armut toplayanlarda bizimkiler. Bu tehlikeli gidişin, yuvarlanışın ilk hareketi de sayın Gülercelerden, Zaman'dan, Yazarlar Vakfı'ndan vs...
Bu milletin can düşmanlarını, allayıp-pullayıp dost diye takdim etmeniz mukabilinde ne kadar kazanıyorsunuz bilemeyiz ama, bu millete öyle çok şeyler kaybettiriyorsunuz ki, yeniden elde edilmesi yüzyıllar alabilir.
Arkası yarın.
Haç-hilâl kavgasının giderek kızıştığı, haçlıların; hemen her fırsatta, her zaman ve zeminde, her devir ve dönemde hilale karşı kin ve nefretlerini fütursuzca açığa vurdukları, âdeta kustukları günümüzde bu satırlar nasıl yazılır, niye yazılır bilemiyoruz?
Vatanımız, bayrağımız, bağımsızlığımız noktasında tehlike çanları çalarken, bizzat bu çanları çalanlara karşı "yumuşayan kalpler" diyalogla, muhabbetle dolan kalpler nereden, ne ile, nasıl beslenmektedir bilemiyoruz?
Zaman Gazetesi'ndeki yazısında sayın Gülerce, diyalog mevsiminden ve bu mevsimin meyvelerinden şevkle, iştiyakla bahsediyor. Bu diyalog mevsiminin güneşinin kimi ısıttığı, kimin fidelerini büyüttüğü, kimlerin tohumlarını yeşerttiği ve kimlerin meyvelerini olgunlaştırdığı noktasında ciddi endişelerimiz, ciddi kuşkularımız var. Sayın yazar sağ olsun kuşkularımız giderecek açıklamalarda da bulunmuş, okuyoruz:
"Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın bu yılki iftarında Süryani Kadim Metropoliti Yusuf Çetin'in konuşması, tam da bu söylemek istediğimin en çarpıcı örneklerinden biriydi:
Bundan otuz yıl kadar önce Güneydoğu'daki bir kilisemize yakın köyden, başlarından muhtar, neredeyse bütün köy aniden çıkıp geldi. Bizim güzel Arapça'mız vardır. Kur'an'ı da Arapça okuruz. (Ne demekse) Nereden öğrendilerse köylüler kilisemizde bir Kur'an olduğunu öğrenmişler. Bize, "Kur'an'ımızı verin yoksa fena olur" dediler. Size onun yerine birkaç İncil, başka kitaplar verelim dedikse de dinlemediler ve çaresiz Kur'an'ı verdik. Ama şimdi, kendisine huzurlarınızda bir daha şükranlarımı sunuyorum, muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi ve arkadaşlarının sayesinde hem de iftar sofralarının saygıdeğer misafirleriyiz...
İşte diyalog mevsiminin ilk meyvelerinden biri..."
Nasıl meyve ama?
Demek ki Dinlerarası diyalog faaliyetlerinin ilk meyvelerinden biri neymiş; Metropolitlerin, Papazların, Hahamların, bilumum Gayr-i Müslim ileri gelenlerinin, iftar sofralarının saygıdeğer misafirliğine terfi etmeleri, taşınmaları, yükseltilmeleriymiş.
Peki, ne demişti Papaz J. Paul: "Dinlerarası diyalog, kilisenin, insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır." Katolikliğin ilmihalinde ne deniyor: "Misyonerlik görevi, İncil'i daha henüz kabul etmemiş olanlarla saygıya dayalı bir diyalog öngörür."
Gelinen nokta itibariyle diyalog meyvelerini toplayanlar kimler? Haçlılar, kilise çevreleri. Armut toplayanlarda bizimkiler. Bu tehlikeli gidişin, yuvarlanışın ilk hareketi de sayın Gülercelerden, Zaman'dan, Yazarlar Vakfı'ndan vs...
Bu milletin can düşmanlarını, allayıp-pullayıp dost diye takdim etmeniz mukabilinde ne kadar kazanıyorsunuz bilemeyiz ama, bu millete öyle çok şeyler kaybettiriyorsunuz ki, yeniden elde edilmesi yüzyıllar alabilir.
Arkası yarın.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Ümmete ürperti gerek / 04.05.2024
- Talancılar olmasaydı… / 03.05.2024
- Şair çeşmesi / 01.05.2024
- İnanalım mı? / 30.04.2024
- Oduncu baltası ile arıcı ise bal tası ile gelir / 28.04.2024
- Gazze’de katliam sonlandı mı? / 27.04.2024
- Milletin ‘not etmeleri’ daha farklı oluyor / 26.04.2024
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Talancılar olmasaydı… / 03.05.2024
- Şair çeşmesi / 01.05.2024
- İnanalım mı? / 30.04.2024
- Oduncu baltası ile arıcı ise bal tası ile gelir / 28.04.2024
- Gazze’de katliam sonlandı mı? / 27.04.2024
- Milletin ‘not etmeleri’ daha farklı oluyor / 26.04.2024
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024