Önceki gün hem üçüncü çeyrek büyüme rakamları hem de açlık-yoksulluk sınırı verileri paylaşıldı. Ekonomideki gidişatı doğru görebilmek için bu verileri beraber değerlendirmekte fayda var.
Çünkü sağlıklı bir büyüme, vatandaşların alım güçlerini artıran bir büyümedir.
Vatandaşların gelirini daraltan, borçlarını artıran, sağlıklı bir tüketim yapmasını engelleyen büyüme, elbette ki hormonlu bir büyümedir.
Büyüme verilerine geçmeden önce vatandaşların durumunu gösteren açlık-yoksulluk araştırmasına bir bakalım. İşçileri, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda temsil eden Türk-İş'in Kasım ayı verilerine göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 7 bin 786 liraya, yoksulluk sınırı ise 25 bin 365 liraya yükseldi. Halihazırda net 5 bin 500 lira olan asgari ücret ise açlık sınırının 2 bin 286 lira altında kaldı. Halbuki geçen sene Kasım ayında açlık sınırı 3 bin 192 lira, net asgari ücret ise 4 bin 250 liraydı.
Geçen sene ile bu seneyi mukayese ettiğinizde, asgari ücretin alım gücündeki erimeyi net bir şekilde görebilirsiniz. Kasım 2021'de asgari ücret, açlık sınırının 1058 lira üstündeyken, Kasım 2022'de 2 bin 286 lira altına düşmüş. Son 1 yılda asgari ücretin alım gücü, açlık sınırı baz alındığında, 3 bin 345 lira erimiş. Asgari ücret zaten yetersizdi, eridikçe erimiş.
Asgari ücretin açlık sınırı civarında konumlandırılması da çok garip. Açlık sınırı sadece mutfak masrafı anlamına geliyor. Ülkemizde 7 milyonu aşkın çalışan asgari ücret alıyor ve ülkemiz ortalamasına göre 1 asgari ücretli 3 kişiye bakmakla yükümlü.
Resmi verilerden bahsediyoruz, kafamızdan uydurmuyoruz.
Dolayısıyla Türkiye şartlarında bir asgari ücret, 4 kişilik bir ailenin aylık geliri demek. O halde bilimsel bir mantıkla düşündüğümüzde asgari ücret açlık sınırında değil, yoksulluk sınırında konumlanması gerekiyor.
Bilim bunu gerektiriyor, akıl, mantık böyle diyor.
Türk-İş'in verilerine göre 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 25 bin 365 lira.
Normal şartlar altında asgari ücretlinin aylık geliri en az bu kadar olması gerekirken, 4.6 adet asgari ücret bir yoksulluk ediyor.
AKP hükümetinin uyguladığı yanlış ekonomi politikaları neticesinde vatandaşlar bırakın yoksulluğa, açlığa mahkum edilmiş durumdalar.
Türk-İş'in araştırmasında vatandaşların maruz kaldığı gerçek enflasyonu da görebilirsiniz. Şöyle ki;
Kasım 2021'de açlık sınırı 3 bin 192 lira iken, Kasım 2022'de 7 bin 786 liraya yükseldi. Buna göre 1 yıllık gıda enflasyonu yüzde 138 oldu.
Kasım 2021'de yoksulluk sınırı 10 bin 396 lirayken, Kasım 2022'de 25 bin 365 liraya yükseldi. Demek ki Türk-İş'e göre yıllık enflasyon yüzde 144.
Peki, Kasım 2021'den Kasım 2022'ye asgari ücret zammı ne kadar? Ocak 2022'de yüzde 50, Temmuz 2022'de yüzde 30.
Tekrar altını çizelim, asgari ücret geçen yıl da çok düşüktü, Türk-İş'in verilerinde gördüğünüz gibi fiyat artışlarına göre zam yapılmadığı için daha da düştü.
Verilere hangi açıdan bakarsanız bakın vatandaşlarımız daha da fakirleşmeye devam ediyor. Ama bu ortamda büyüme rakamları açıklanıyor!
TÜİK'in verilerine göre, Türkiye üçüncü çeyrekte yüzde 3.9 büyümüş.
Milyonlarca vatandaşın geliri erirken, Türkiye ekonomisinin büyümesi kimi ilgilendirir? Vatandaşın gelirini, refahını, huzurunu, güvenini artırmayan büyüme sağlıklı bir büyüme midir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AVM'lerin, tatil beldelerinin doluluğundan bahsediyor; Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın ifade ettiği gibi, "Yüzde 10'un refahı, yüzde 90'a pazarlanıyor."
Vatandaşların çoğunluğu kirasını, faturasını ödeyemiyor, borcu katlanarak artıyor, icra dosyaları 24 milyonu geçmiş vaziyette, sağlıklı beslenemiyor ve daha nice olumsuzluklar yaşıyor, ama Türkiye ekonomisi büyümüş! Kime ne? Vatandaşların umurunda mı?
Türkiye'nin itibarı, idarecilerinin saraylarda oturması değil, vatandaşlarının satın alma gücünün artmasıdır. Gerçek büyüme, bankaların kârının artması, parayla para kazanan milyoner sayısının artması, rantiye gruplarının ceplerinin dolması değil, yine vatandaşların alım gücünün artmasıdır. Bulgar, Yunan, İranlı, Gürcü, İngiliz, Alman, Fransız, Rus bu ülkeye 'ucuz', Türk vatandaşları 'pahalı' diyorsa, unutmayalım ki o büyümenin ülkemize hiçbir faydası yoktur.
Vatandaşların yoksulluk sınırı üzerinde bir gelire sahip olması ve ülkemizin vatandaşların alım gücünü artıracak şekilde sağlıklı bir büyüme gerçekleştirebilmesi için tek çözüm Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir.
Bu eşsiz modeli ülkemizde hayata geçirecek olan BTP lideri Hüseyin Baş'a ve BTP kadrolarına ülkemiz ve milletimiz adına acilen fırsat vermeliyiz.
Ülkemiz, kapitalist ekonomi anlayışıyla bu bataklığa saplandı, yine kapitalist bir yaklaşımla, sadece isimleri değiştirerek bir çözüme ulaşması asla mümkün değildir.
Atatürk'ün çizgisi bu değildir.
- Enflasyonun sebebi ‘doğa’ değil, sizin politikalarınız / 04.10.2025
- Milleti aç bırakan "dezenflasyon" süreci / 02.10.2025
- Trump’ın planı barış planıysa, tehdit niye? / 01.10.2025
- Netanyahu yeni Trump planını gerçekten kabul etti mi? / 30.09.2025
- ABD, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını neden istiyor? / 27.09.2025
- Kamuda tasarruf emeklilerden mi yapılacak? / 25.09.2025
- Bahçeli, TRÇ önerisinde samimi mi? / 24.09.2025
- Gençlerimizi korumak geleceğimizi savunmaktır' / 23.09.2025
- Suriye’de ABD-İsrail ikilisinin dediği oluyor / 20.09.2025