AB ile varılan göçmen mutabakatı çerçevesinde Türkiye, mülteciler dâhil olmak üzere Yunanistan'a geçen tüm yasadışı göçmenleri geri alacak; bunun karşılığında AB de Türkiye'nin aldığı her bir Suriyeli için Türkiye'den bir Suriyeli mülteci kabul edecekti.
Türkiye'nin mülteciler ve yasadışı göçmenleri alması tamam, bunun uygulanmasında hiçbir sorun yaşanmayacağına eminim, Türkiye bunu harfiyen yapacak ama peki AB, Türkiye'nin aldığı her mülteci için Türkiye'den bir mülteci alacak mı?
Konu bugüne kadar verdiği hiçbir sözü tutmayan AB ve AB'nin yükünü alma taliplisi, jest üstüne jest yapan Türkiye olunca; elbette ki AB bu mutabakata da bağlı kalmayacak.
Dün göçmen transferlerinin ilk günüydü.
Bu kapsamda dün Dikili'ye 200'ü aşkın göçmenin teknelerle geldiği belirtilirken, Almanya Hannover'e 16 Suriyeli mülteci gönderildi.
İlerleyen zamanlarda pratik olarak göreceğiz ki bu makas daha da açılacak, Türkiye 1 milyona yakın mülteci ve göçmeni almak zorunda kalırken, AB belki 50 bin kişi bile almayacak.
Türkiye bu alengirli işe "vize muafiyeti" havucuyla girdi. Bu muafiyeti elde edebilmek için, AB önümüze 72 şart koydu ve AB Bakanı Volkan Bozkır'ın ifadesiyle, bu şartların 41'i yerine getirildi, kaldı 31 madde daha?
Hatırlarsanız, bu taviz maddelerinin içinde Güney Rum kesiminin Kıbrıs'ın tek hakimi olarak resmen tanınması da vardı. Türk askerinin Ada'dan önemli miktarda çekilmesiyle beraber bu noktada da ciddi adımlar atılmış oldu. Devamı da gelecek maalesef?
Azınlıkların yıllardır talep ettikleri de bir bir yerine getirilecek.
Ermenistan'la ilişkilerin normalleşmesi adına, sözde soykırım bile belki tanınacak.
Ve daha birçok taviz?
Yani bizimkilerin AB hayali uğruna, bir taraftan güzelim ülkemiz AB'nin mülteci çöplüğü, tampon bölgesi haline gelirken, bir taraftan da 50 yıldır alamadıkları tavizleri 1 ayda alacaklar.
Peki, bu kadar çok ve hızlı tavizin sonucunda Türkiye vize muafiyeti alabilecek mi? Kendi üyelerine bile vize muafiyetini kaldıran AB ülkeleri sana mı muafiyet sağlayacak?
Ya da sana muafiyet sağlayacak olsa, seni mülteci çöplüğü yaparak daha da istikrarsız bir ülke haline getirir miydi? Elbette ki hayır?
Yine tutulmayacak bir vaat ve karşılığında onlarca taviz?
Siyasilerimiz AB'nin verdiği sözleri asla tutmadığını bilmiyorlar mı? Elbette ki gayet iyi biliyorlar. Bunu en üst düzeyde de itiraf ediyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2 hafta önce TRT'de yayımlanan "Cumhurbaşkanı'nın Gençlerle Buluşması" adlı programda, Kıbrıs gündemiyle ilgili konuşmasında şunları söylemişti:
"Ne oldu? Verilen sözler yerine gelmedi. Buna rağmen AB Güney Kıbrıs'ı AB'ye üye yaptı, Kuzeyi yapmadı. Diyorum ya, samimi değiller. Biz samimiyetimizi gösterdik, onlar göstermediler. Bunun dışında yapılması gereken ödemeleri yapmadılar. Yani AB müktesebatına bir defa kendileri uymadılar. Biz yolumuza o gün bu gündür devam ediyoruz. Ondan sonraki süreç içerisinde de birçok şey yine yerine gelmedi. Değerler silsilesi içerisinde geçmişimize baktığımız zaman, hiçbir zaman bunlar sözlerinde durmazlar. Yine durmayacaklar. Farkındayım."
Tabi soru şu: Madem bunlar hiçbir zaman sözlerinde durmadılar ve de durmayacaklar, neden hala AB'nin bir dediğini yapmaya devam ediyoruz, onların talepleriyle ülkemizi AB'nin tampon bölgesi haline getiriyoruz, asla devreye koymayacakları bir vize muafiyeti yalanıyla 1 ayda 72 tavizi daha hızla vermeye çalışıyoruz?
Erdoğan cenahında durum buyken, AB cenahında durum nasıl?
Guardian gazetesinin önemli yazarlarından Simon Tisdall analizinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AB nezdinde güvenilmez bir müttefik haline geldiği yorumunda bulundu. (8 Mart 2016) Yazı, "Erdoğan: Avrupa'nın güvenilmez müttefiki" başlığını taşıyor. Tisdall, "Suriye krizinin başından bu yana Erdoğan'ın, Avrupa açısından güvenilmez ve sorunlu bir ortak olduğunu kanıtladığını" yazıyor ve ekliyor: "Ancak AB'nin onun (göçmen krizi konusunda) yardımına acil ihtiyacı, birliğin onunla ilgili kuşkularından daha ağır basıyor".
Ne Erdoğan AB'ye güveniyor, ne de AB Erdoğan'a ama 50 yıldır süren AB ile tek taraflı taviz süreci artarak devam ediyor.
Türkiye, bu kısırdöngü politikalardan acilen kurtulmalı ve milletimiz ayıkarak "Ne AB, Ne ABD tek çözüm Bağımsız Türkiye" diyen, milli projelerle bunun altını dolduran Prof. Dr. Haydar Baş'ı ve BTP kadrolarını iş başına getirmelidir.
Türkiye'nin mülteciler ve yasadışı göçmenleri alması tamam, bunun uygulanmasında hiçbir sorun yaşanmayacağına eminim, Türkiye bunu harfiyen yapacak ama peki AB, Türkiye'nin aldığı her mülteci için Türkiye'den bir mülteci alacak mı?
Konu bugüne kadar verdiği hiçbir sözü tutmayan AB ve AB'nin yükünü alma taliplisi, jest üstüne jest yapan Türkiye olunca; elbette ki AB bu mutabakata da bağlı kalmayacak.
Dün göçmen transferlerinin ilk günüydü.
Bu kapsamda dün Dikili'ye 200'ü aşkın göçmenin teknelerle geldiği belirtilirken, Almanya Hannover'e 16 Suriyeli mülteci gönderildi.
İlerleyen zamanlarda pratik olarak göreceğiz ki bu makas daha da açılacak, Türkiye 1 milyona yakın mülteci ve göçmeni almak zorunda kalırken, AB belki 50 bin kişi bile almayacak.
Türkiye bu alengirli işe "vize muafiyeti" havucuyla girdi. Bu muafiyeti elde edebilmek için, AB önümüze 72 şart koydu ve AB Bakanı Volkan Bozkır'ın ifadesiyle, bu şartların 41'i yerine getirildi, kaldı 31 madde daha?
Hatırlarsanız, bu taviz maddelerinin içinde Güney Rum kesiminin Kıbrıs'ın tek hakimi olarak resmen tanınması da vardı. Türk askerinin Ada'dan önemli miktarda çekilmesiyle beraber bu noktada da ciddi adımlar atılmış oldu. Devamı da gelecek maalesef?
Azınlıkların yıllardır talep ettikleri de bir bir yerine getirilecek.
Ermenistan'la ilişkilerin normalleşmesi adına, sözde soykırım bile belki tanınacak.
Ve daha birçok taviz?
Yani bizimkilerin AB hayali uğruna, bir taraftan güzelim ülkemiz AB'nin mülteci çöplüğü, tampon bölgesi haline gelirken, bir taraftan da 50 yıldır alamadıkları tavizleri 1 ayda alacaklar.
Peki, bu kadar çok ve hızlı tavizin sonucunda Türkiye vize muafiyeti alabilecek mi? Kendi üyelerine bile vize muafiyetini kaldıran AB ülkeleri sana mı muafiyet sağlayacak?
Ya da sana muafiyet sağlayacak olsa, seni mülteci çöplüğü yaparak daha da istikrarsız bir ülke haline getirir miydi? Elbette ki hayır?
Yine tutulmayacak bir vaat ve karşılığında onlarca taviz?
Siyasilerimiz AB'nin verdiği sözleri asla tutmadığını bilmiyorlar mı? Elbette ki gayet iyi biliyorlar. Bunu en üst düzeyde de itiraf ediyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2 hafta önce TRT'de yayımlanan "Cumhurbaşkanı'nın Gençlerle Buluşması" adlı programda, Kıbrıs gündemiyle ilgili konuşmasında şunları söylemişti:
"Ne oldu? Verilen sözler yerine gelmedi. Buna rağmen AB Güney Kıbrıs'ı AB'ye üye yaptı, Kuzeyi yapmadı. Diyorum ya, samimi değiller. Biz samimiyetimizi gösterdik, onlar göstermediler. Bunun dışında yapılması gereken ödemeleri yapmadılar. Yani AB müktesebatına bir defa kendileri uymadılar. Biz yolumuza o gün bu gündür devam ediyoruz. Ondan sonraki süreç içerisinde de birçok şey yine yerine gelmedi. Değerler silsilesi içerisinde geçmişimize baktığımız zaman, hiçbir zaman bunlar sözlerinde durmazlar. Yine durmayacaklar. Farkındayım."
Tabi soru şu: Madem bunlar hiçbir zaman sözlerinde durmadılar ve de durmayacaklar, neden hala AB'nin bir dediğini yapmaya devam ediyoruz, onların talepleriyle ülkemizi AB'nin tampon bölgesi haline getiriyoruz, asla devreye koymayacakları bir vize muafiyeti yalanıyla 1 ayda 72 tavizi daha hızla vermeye çalışıyoruz?
Erdoğan cenahında durum buyken, AB cenahında durum nasıl?
Guardian gazetesinin önemli yazarlarından Simon Tisdall analizinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AB nezdinde güvenilmez bir müttefik haline geldiği yorumunda bulundu. (8 Mart 2016) Yazı, "Erdoğan: Avrupa'nın güvenilmez müttefiki" başlığını taşıyor. Tisdall, "Suriye krizinin başından bu yana Erdoğan'ın, Avrupa açısından güvenilmez ve sorunlu bir ortak olduğunu kanıtladığını" yazıyor ve ekliyor: "Ancak AB'nin onun (göçmen krizi konusunda) yardımına acil ihtiyacı, birliğin onunla ilgili kuşkularından daha ağır basıyor".
Ne Erdoğan AB'ye güveniyor, ne de AB Erdoğan'a ama 50 yıldır süren AB ile tek taraflı taviz süreci artarak devam ediyor.
Türkiye, bu kısırdöngü politikalardan acilen kurtulmalı ve milletimiz ayıkarak "Ne AB, Ne ABD tek çözüm Bağımsız Türkiye" diyen, milli projelerle bunun altını dolduran Prof. Dr. Haydar Baş'ı ve BTP kadrolarını iş başına getirmelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025