Anayasa; "Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, vatandaşların kamu haklarını bildiren temel yasa" olarak tanımlanır.
Ve Anayasa'nın 11'inci maddesine göre, "Herkes Anayasa'ya uymak zorundadır."
Anayasa Mahkemesi ise, Anayasa'nın 148'inci maddesine göre;
* Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İçtüzüğünün Anayasa'ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler.
Ayrıca;
* Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı "Yüce Divan" sıfatıyla yargılar.
* Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.
* Yüce Divan kararları kesindir.
Anayasa'mızda açıkça belirtildiği gibi Anayasa Mahkemesi, en üst düzey denetleme ve yargılama yetkileriyle esasen hukukun üstünlüğünün en bariz göstergesidir.
Anayasa'nın 153'üncü maddesine göre;
"Herkes Anayasa Mahkemesi'nin kararına uymak zorundadır."
"Beni Anayasa mahkemesi'nin kararı bağlamaz" demek, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararları reddetmek, Anayasa'nın açık bir şekilde ihlalidir, büyük bir suçtur; bu ihlali kimin yaptığına bakılmaksızın gerekli hukuki işlemler uygulanır.
Her hukukçunun daha ilk günlerde öğrenmesi gereken, devleti yönetenlerin de çok iyi bir şekilde bilmesi gereken bu temel Anayasal bilgileri bugünlerde maalesef hatırlatmakta fayda gördüm. Maalesef diyorum, çünkü bunlar yaşanmadığı için hatırlatıyorum.
Dört bir tarafımızda ateş çemberinin olduğu, ulusal güvenliğimizi tehdit eden her türlü saldırının, tacizin yaşandığı bu kritik günlerde, bazı devlet kurumlarının bu en temel Anayasal hükümlerini çiğnercesine adımlar atması gerçekten endişe verici...
Topyekün Türk milletinin tek bilek tek yürek olması gerektiği bir dönemde, en tepede yaşanan bu gerilimler, dostları üzmekte, düşmanları ise salyalarını akıtırcasına sevindirmektedir.
Konunun çok da detaylarına inmeden ifade edersek, Anayasa Mahkemesi (AYM) "hak ihlaline" uğradığına karar verdiği bir şahıs hakkında yerel mahkemeden yeniden yargılama yapmasını istedi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ise kararında direndi, AYM'nin kararını reddetti.
Bu Anayasa ihlalinin masaya yatırılarak, Anayasa hükümlerinin yerine getirilmesi gerekirken, olay "çambaza bak" misali bir AYM üyesinin attığı şahsi ve yanlış bir mesajına indirgendi. Tartışmanın tozu dumanı içinde Anayasa'nın ihlali göz ardı edildi.
Tekrar ifade edelim ki; hukukun üstünlüğü esastır.
Ve hukuk her zaman, herkese lazımdır. Anayasa ve hukuk, devre dışı kalırsa kaos ve karmaşadan başka bir şey ortaya çıkmaz. Hukuka en üstekiler bağlı kalacak ve saygı duyacak ki, alttaki teba hukuka uysun, hukuka güven sarsılmasın.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) merhum Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, her zaman hukukun üstünlüğünü vurgular, kendisine hukuksuzca saldıranlara bile bir milim hukukun dışına çıkmadan hukuk dairesi içinde cevap verirdi.
O'nun ve kadrosunun hukuk dışına çıkması için defalarca çeşitli provokasyonlar tertiplediler. Ama o bütün bu tuzakları "hukuk"la bozdu.
Her zaman, hatta en mağdur olduğu zamanlarda bile "adalete güvenim tamdır" derdi.
Kadrosuna sürekli olarak "Sakın hukukun dışına bir milim dahi çıkmayın" diye ikazda bulunurdu.
Kendisi hukukçu olmamasına rağmen, Anayasa'yı ve hukuku çok iyi bilirdi. Ve gerek kendi evlatlarının, gerekse diğer gençlerin hukuk okumasını özellikle tavsiye ederdi.
Prof. Dr. Baş, demokrasinin gereği olan yasama, yürütme ve yargı erklerinin hep birbirinden bağımsız olması gerektiğini savunur, yargının siyasallaşmasına tamamen karşı çıkardı.
Yargının siyasallaştığı bir ülkede, adaletin ortaya çıkması asla mümkün değildir.
BTP'nin yeni Genel Başkanı hukukçu Hüseyin Baş'ın sosyal medyada paylaştığı mesajında ifade ettiği gibi, "Devlet yöneticilerinin Anayasa Mahkemesi'ni tanımadığı yerde, yerel mahkeme Anayasa Mahkemesi'ni kabul etmemiş çok mu?" noktasına gelinir ki, bu, çok tehlikeli bir durumdur.
Bir devletin bekası ve milletin de huzuru, tepeden tırnağa hukuka saygı duyması ve riayet etmesiyle mümkündür. Maalesef ülkemizde devlet kurumlarını yıpratmak isteyenler, hukukun da yara alması için gayret sarfetmekteler. Bu oyunlara düşmemeliyiz.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024