Hindistan'daki Türk mühürler: Delhi Sultanlığı ve Babürler
Hindistan’daki Türk devletleri, yalnızca fetih ve savaş tarihinin değil, aynı zamanda medeniyet kuruculuğunun da bir parçasıdır. Bu devletler, Hindistan’ın etnik ve kültürel çeşitliliğini daha da zenginleştirmiş, özellikle İslam dünyası ile Hindistan arasında güçlü köprüler kurmuştur.
08.05.2025 22:06:00
Bayram ÇOŞGUN
Bayram ÇOŞGUN





Tarihin derinliklerinde, Türkler sadece Orta Asya'nın bozkırlarında değil, çok uzak coğrafyalarda da etkili olmuş, kültürel ve siyasi izler bırakmıştır. Bu izlerden biri de Güney Asya'da, özellikle Hindistan topraklarında görülür. Hindistan'da kurulan Türk kökenli devletler, sadece askeri güçleriyle değil, aynı zamanda idari sistemleri, mimarileri ve İslam kültürünü bölgeye taşıma biçimleriyle de dikkat çekmişlerdir. Bu devletler, Hindistan tarihinin seyrini değiştirmiş, yüzyıllar boyunca kalıcı izler bırakmıştır.
1. Delhi Sultanlığı (1206–1526)
Hindistan'daki Türk hakimiyetinin en önemli başlangıç noktası, 1206 yılında Kutbuddin Aybek tarafından kurulan Delhi Sultanlığı'dır. Aybek, Afganistan'da hüküm süren Gurluların bir kölesiyken, üstün yetenekleri sayesinde yükselmiş ve Delhi'de bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu devlet, Türk-İslam geleneğini Hindistan'a taşıyarak siyasi ve kültürel bir dönüşüm başlatmıştır.
Delhi Sultanlığı beş farklı hanedandan oluşmuştur:
Memlük (Kölemen) Hanedanı
Halacı (Khalji) Hanedanı
Tuğluklar
Seyyidler
Lodiler
Bu hanedanlar Türk, Afgan ve İran etkilerini bir araya getirerek Hint yarımadasında güçlü bir İslam kültürü oluşturmuşlardır. Özellikle Halacı ve Tuğluk dönemlerinde Güney Hindistan'a kadar ilerleyen fetihler, sultanlığın etkisini genişletmiştir.
2. Babür İmparatorluğu (1526–1858)
Hindistan'daki Türk varlığının zirve noktası ise şüphesiz Babür İmparatorluğu'dur. Kurucusu Babür Şah, Timur'un torunu ve aynı zamanda Cengiz Han soyundan gelen bir Türk-Moğol hükümdarıydı. 1526 yılında Panipat Savaşı'nda Delhi Sultanlığı'nı yenerek imparatorluğunu kurmuştur.
Babürler, klasik Türk-İslam devlet yapısını Hint coğrafyasına uyarlamış; özellikle Ekber Şah ve Şah Cihan dönemlerinde büyük reformlara ve kültürel açılımlara imza atmışlardır. Tac Mahal gibi muazzam yapılar, bu dönemin mimari ve sanatsal gücünü yansıtan en önemli eserlerdendir. Ayrıca Babür'ün kendi yazdığı Babürname, Türk edebiyatının otobiyografik türdeki en önemli eserlerinden biridir.
Babürler zamanla yerli halkla kaynaşarak Hint-Türk-Müslüman sentezini oluşturmuşlardır. Dini hoşgörü politikaları, farklı etnik gruplar arasında bir denge kurmalarına yardımcı olmuştur. Ancak 18. yüzyılın sonlarından itibaren İngiliz sömürgeci baskısı, bu büyük imparatorluğun çözülmesine neden olmuştur. 1858 yılında Bahadır Şah Zafar'ın tahttan indirilmesiyle Babür İmparatorluğu sona ermiş ve Hindistan doğrudan Britanya Kraliyeti'nin yönetimine geçmiştir.
3. Türk Devletlerinin Kültürel Mirası
Hindistan'daki Türk devletleri yalnızca siyasi birer yapı değildi; aynı zamanda birer kültür taşıyıcısıydı. Mimari alanda inşa edilen camiler, medreseler, saraylar ve türbeler Türk-İslam sanatının en parlak örneklerini sunmuştur. Eğitim ve bilim alanında kurulan kurumlar, bölgedeki İslami bilgi birikimini yaygınlaştırmıştır.
Ayrıca Türkler, Farsça'yı yönetim dili olarak kullanmış, ancak Türkçe'yi de yaşatmaya çalışmışlardır. Özellikle Babür döneminde, Türkçe şiir ve edebiyatın önemli örnekleri verilmiştir.
1. Delhi Sultanlığı (1206–1526)
Hindistan'daki Türk hakimiyetinin en önemli başlangıç noktası, 1206 yılında Kutbuddin Aybek tarafından kurulan Delhi Sultanlığı'dır. Aybek, Afganistan'da hüküm süren Gurluların bir kölesiyken, üstün yetenekleri sayesinde yükselmiş ve Delhi'de bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu devlet, Türk-İslam geleneğini Hindistan'a taşıyarak siyasi ve kültürel bir dönüşüm başlatmıştır.
Delhi Sultanlığı beş farklı hanedandan oluşmuştur:
Memlük (Kölemen) Hanedanı
Halacı (Khalji) Hanedanı
Tuğluklar
Seyyidler
Lodiler
Bu hanedanlar Türk, Afgan ve İran etkilerini bir araya getirerek Hint yarımadasında güçlü bir İslam kültürü oluşturmuşlardır. Özellikle Halacı ve Tuğluk dönemlerinde Güney Hindistan'a kadar ilerleyen fetihler, sultanlığın etkisini genişletmiştir.
2. Babür İmparatorluğu (1526–1858)
Hindistan'daki Türk varlığının zirve noktası ise şüphesiz Babür İmparatorluğu'dur. Kurucusu Babür Şah, Timur'un torunu ve aynı zamanda Cengiz Han soyundan gelen bir Türk-Moğol hükümdarıydı. 1526 yılında Panipat Savaşı'nda Delhi Sultanlığı'nı yenerek imparatorluğunu kurmuştur.
Babürler, klasik Türk-İslam devlet yapısını Hint coğrafyasına uyarlamış; özellikle Ekber Şah ve Şah Cihan dönemlerinde büyük reformlara ve kültürel açılımlara imza atmışlardır. Tac Mahal gibi muazzam yapılar, bu dönemin mimari ve sanatsal gücünü yansıtan en önemli eserlerdendir. Ayrıca Babür'ün kendi yazdığı Babürname, Türk edebiyatının otobiyografik türdeki en önemli eserlerinden biridir.
Babürler zamanla yerli halkla kaynaşarak Hint-Türk-Müslüman sentezini oluşturmuşlardır. Dini hoşgörü politikaları, farklı etnik gruplar arasında bir denge kurmalarına yardımcı olmuştur. Ancak 18. yüzyılın sonlarından itibaren İngiliz sömürgeci baskısı, bu büyük imparatorluğun çözülmesine neden olmuştur. 1858 yılında Bahadır Şah Zafar'ın tahttan indirilmesiyle Babür İmparatorluğu sona ermiş ve Hindistan doğrudan Britanya Kraliyeti'nin yönetimine geçmiştir.
3. Türk Devletlerinin Kültürel Mirası
Hindistan'daki Türk devletleri yalnızca siyasi birer yapı değildi; aynı zamanda birer kültür taşıyıcısıydı. Mimari alanda inşa edilen camiler, medreseler, saraylar ve türbeler Türk-İslam sanatının en parlak örneklerini sunmuştur. Eğitim ve bilim alanında kurulan kurumlar, bölgedeki İslami bilgi birikimini yaygınlaştırmıştır.
Ayrıca Türkler, Farsça'yı yönetim dili olarak kullanmış, ancak Türkçe'yi de yaşatmaya çalışmışlardır. Özellikle Babür döneminde, Türkçe şiir ve edebiyatın önemli örnekleri verilmiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.