Günümüzde bitkilerin iyileştirici özelliklerinden söz ederseniz, çevrenizdekiler derhal reaksiyon alır ve size adeta suç işlemişsiniz gibi tuhaf bir şekilde bakmaya başlarlar.
Ancak ABD'nin dev servet sahibi baronlarından olan John D. Rockefeller, tıpkı petrolde olduğu gibi bitkilerin vadettiği geleceği de daha o zamanlarda görmüştü.
O dönemde bilim insanları, petrol kökenli kimyasalları ve petrolden her türlü kimyasalı üretebileceklerini keşfettiler.
Aynı zamanda çeşitli vitaminleri keşfediyor ve petrolden eczacılıkta kullanılacak ilaçların üretebileceklerini tahmin ediyorlardı.
Rockefeller'ın tıp sanayine yönelik kurduğu planda bir sorun vardı:
O zamanlar Amerika'da bitkisel ilaçların kullanımı çok yaygındı. Amerika'daki çoğu doktor, Avrupalılar ve Kızılderililerden edindikleri bilgileri kullanarak bitkilerin iyileştirici özelliklerinden yararlanıyorlardı.
Tanıdığımız en büyük tekelci olan Rockefeller, bu büyük rekabetten kurtulmanın da bir yolunu bulmuştu.
Klasik problem, tepki-çözüm stratejisini kullanarak önce yarattığı sorunla insanları korkuttu ve ardından önceden hazırlanmış olduğu çözümü sundu.
Ne de olsa adam işadamıydı ve tüm olaylara sadece ticari bakıyordu.
İnsanlıktan hiç nasibi olmayan bu para baronu daha sonra ne mi yaptı? Önce doğal tedavilere savaş açtı ve ardından büyük ilaç firmalarını kurdu.
Parasını çelik endüstrisini tekelleştirmeye yatıran varlıklı arkadaşı Andrew Carnegie'a gitti ve prestijli Carnegie Vakfı'nın ismini kullanarak işe başladı.
Artık bitkisel ilaçlarla dalga geçiliyor, doğal tedavi yöntemleri şeytani görülüyordu. İnanmayacaksınız belki ama hapse atılan doktorlar bile oluyordu.
Tam da bu arada ödül-ceza yöntemini kullanan Rockefeller, okullara ve hastanelere 100 milyon dolardan fazla bağışta bulundu.
Kısa süre içinde tüm tıp okulları modernleşti ve hepsi tamamen patentli ilaçları kullanır oldu.
Dönemin bilim insanları, bitkilerin hastalıkları nasıl tedavi ettiğini araştırmak için yüklü miktarda burs alıyordu ancak, amaçları bitkideki asıl etken maddeyi bulmak ve patentlenebilecek benzer kimyasalı yaratmaktı.
Bu kadar açgözlü olmanın tek bir nedeni vardı.
Bütün dünya insanlığını kendine muhtaç hale getirmek ve istediği gibi sömürmek.
Anlayacağınız Rockefeller yine oyunu kuralına göre oynamış gibi görünüyordu.
Sonuç itibariyle bitkilerin iyileştirici özelliklerinden bihaber kaldık ve iyi olmak için mutlaka ilaçlara muhtaç hale getirildik.
Neden mi dersiniz?
Çünkü bu konuda doktorların değil, Rockefeller gibi para babalarının kurduğu bir sistemin devreye girmesiyle sağlık sektörü şekillenmişti.
Bu arada şunu belirtmeden bitirmek istemem.
Eserleri Avrupa üniversitesinde 600 sene ders kitabı olarak okutulan ve tıbbın babası sayılan kişi Hipokrat değil, İbn-i Sina'dır.
Avrupa'ya göre adı, AVICENNA'dır.
Avicenna tıp dünyasında büyük katkılar sağlaması ile bilinen İlam bilginlerinden İbn-i Sina'ya batılılar tarafından verilen isimdir.
İbn-i Sina çalışmaları ile tıp tarihine adını altın harfler ile yazdırmıştır. 16. ve 19. yüzyıllar arasında tüm dünyanın tıbbi referans olarak benimsediği bilim adamı olarak dikkat ekmektedir.
Batılı kaynaklara bakıldığında ise hekimlerin piri ve hükümdarı olarak anılmakta ve tanımlanmaktadır.
Her ne kadar bilimin milleti olmasa da, tarihi kaynaklarda bilimin ilk öncülerinin Türkler olduğu gerçeğini, gururla savunmaktan da geri durmamalıyız.
Bu arada tekrar başa dönecek olursak; 1978 yılında ABD ve İngiltere'de John Ehrenreich'un editörlüğünde birkaç uzmanın bir araya gelerek yazdığı "Modern İlacın Kültürel Krizi" adlı eserde, modern-kimyasal ilaç sektörünün kolonileştirme döneminden itibaren nasıl bir sömürü yaptığı, kitleleri nasıl kontrol silahı olarak kullandığı, emperyalist düzen ile ilaç sektörünün ilişkisi, Rockefeller ailesi ve Rockefeller Vakfı'nın bu alanda oynadığı rol, hâlihazırdaki sistemde para ve kârın önce geldiği, insan sağlığının arka plana itildiği, yozlaştırılan bu sistemde doktorlara ne gibi bir rol biçildiği çok açık ve net olarak ortaya konulmaktadır.
ABD Georgetown Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Adriane Fugh-Berman, ilaç firmalarının, doktorların çoğunun bağımsızlıklarını ellerinden alıp onları kendi maaşlı memurları gibi yönlendirdiklerini ve kontrol ettiklerini belirttikten sonra şöyle demişti:
"Doktorlar artık ilaç firmalarının kucağında oturan fino köpekleri olmamalı." Tabii bu yorum her doktor için geçerli değildir.
Dünyada sağlık sektöründe, yüz milyarlarca doları bulan inanılmaz boyutta yolsuzluklar vardır.
Dünya sağlık sektöründeki yolsuzlukların boyutu devletlerin ekonomilerini sarsacak, bütün dünyada halkın sağlığını olumsuz şekilde etkileyecek boyutlara ulaşmıştır.
Sonuç olarak denebilir ki; Modern Tıp bilimleri ile doğal bitkisel yöntemlerini birlikte ve aynı anda ele almak için Sağlık Bakanlığı'nın ilk adımı atmasının önünde, hiçbir engel bulunmamaktadır
Tıpkı Çin ve diğer doğu ülkelerinde olduğu gibi.
Ancak ABD'nin dev servet sahibi baronlarından olan John D. Rockefeller, tıpkı petrolde olduğu gibi bitkilerin vadettiği geleceği de daha o zamanlarda görmüştü.
O dönemde bilim insanları, petrol kökenli kimyasalları ve petrolden her türlü kimyasalı üretebileceklerini keşfettiler.
Aynı zamanda çeşitli vitaminleri keşfediyor ve petrolden eczacılıkta kullanılacak ilaçların üretebileceklerini tahmin ediyorlardı.
Rockefeller'ın tıp sanayine yönelik kurduğu planda bir sorun vardı:
O zamanlar Amerika'da bitkisel ilaçların kullanımı çok yaygındı. Amerika'daki çoğu doktor, Avrupalılar ve Kızılderililerden edindikleri bilgileri kullanarak bitkilerin iyileştirici özelliklerinden yararlanıyorlardı.
Tanıdığımız en büyük tekelci olan Rockefeller, bu büyük rekabetten kurtulmanın da bir yolunu bulmuştu.
Klasik problem, tepki-çözüm stratejisini kullanarak önce yarattığı sorunla insanları korkuttu ve ardından önceden hazırlanmış olduğu çözümü sundu.
Ne de olsa adam işadamıydı ve tüm olaylara sadece ticari bakıyordu.
İnsanlıktan hiç nasibi olmayan bu para baronu daha sonra ne mi yaptı? Önce doğal tedavilere savaş açtı ve ardından büyük ilaç firmalarını kurdu.
Parasını çelik endüstrisini tekelleştirmeye yatıran varlıklı arkadaşı Andrew Carnegie'a gitti ve prestijli Carnegie Vakfı'nın ismini kullanarak işe başladı.
Artık bitkisel ilaçlarla dalga geçiliyor, doğal tedavi yöntemleri şeytani görülüyordu. İnanmayacaksınız belki ama hapse atılan doktorlar bile oluyordu.
Tam da bu arada ödül-ceza yöntemini kullanan Rockefeller, okullara ve hastanelere 100 milyon dolardan fazla bağışta bulundu.
Kısa süre içinde tüm tıp okulları modernleşti ve hepsi tamamen patentli ilaçları kullanır oldu.
Dönemin bilim insanları, bitkilerin hastalıkları nasıl tedavi ettiğini araştırmak için yüklü miktarda burs alıyordu ancak, amaçları bitkideki asıl etken maddeyi bulmak ve patentlenebilecek benzer kimyasalı yaratmaktı.
Bu kadar açgözlü olmanın tek bir nedeni vardı.
Bütün dünya insanlığını kendine muhtaç hale getirmek ve istediği gibi sömürmek.
Anlayacağınız Rockefeller yine oyunu kuralına göre oynamış gibi görünüyordu.
Sonuç itibariyle bitkilerin iyileştirici özelliklerinden bihaber kaldık ve iyi olmak için mutlaka ilaçlara muhtaç hale getirildik.
Neden mi dersiniz?
Çünkü bu konuda doktorların değil, Rockefeller gibi para babalarının kurduğu bir sistemin devreye girmesiyle sağlık sektörü şekillenmişti.
Bu arada şunu belirtmeden bitirmek istemem.
Eserleri Avrupa üniversitesinde 600 sene ders kitabı olarak okutulan ve tıbbın babası sayılan kişi Hipokrat değil, İbn-i Sina'dır.
Avrupa'ya göre adı, AVICENNA'dır.
Avicenna tıp dünyasında büyük katkılar sağlaması ile bilinen İlam bilginlerinden İbn-i Sina'ya batılılar tarafından verilen isimdir.
İbn-i Sina çalışmaları ile tıp tarihine adını altın harfler ile yazdırmıştır. 16. ve 19. yüzyıllar arasında tüm dünyanın tıbbi referans olarak benimsediği bilim adamı olarak dikkat ekmektedir.
Batılı kaynaklara bakıldığında ise hekimlerin piri ve hükümdarı olarak anılmakta ve tanımlanmaktadır.
Her ne kadar bilimin milleti olmasa da, tarihi kaynaklarda bilimin ilk öncülerinin Türkler olduğu gerçeğini, gururla savunmaktan da geri durmamalıyız.
Bu arada tekrar başa dönecek olursak; 1978 yılında ABD ve İngiltere'de John Ehrenreich'un editörlüğünde birkaç uzmanın bir araya gelerek yazdığı "Modern İlacın Kültürel Krizi" adlı eserde, modern-kimyasal ilaç sektörünün kolonileştirme döneminden itibaren nasıl bir sömürü yaptığı, kitleleri nasıl kontrol silahı olarak kullandığı, emperyalist düzen ile ilaç sektörünün ilişkisi, Rockefeller ailesi ve Rockefeller Vakfı'nın bu alanda oynadığı rol, hâlihazırdaki sistemde para ve kârın önce geldiği, insan sağlığının arka plana itildiği, yozlaştırılan bu sistemde doktorlara ne gibi bir rol biçildiği çok açık ve net olarak ortaya konulmaktadır.
ABD Georgetown Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Adriane Fugh-Berman, ilaç firmalarının, doktorların çoğunun bağımsızlıklarını ellerinden alıp onları kendi maaşlı memurları gibi yönlendirdiklerini ve kontrol ettiklerini belirttikten sonra şöyle demişti:
"Doktorlar artık ilaç firmalarının kucağında oturan fino köpekleri olmamalı." Tabii bu yorum her doktor için geçerli değildir.
Dünyada sağlık sektöründe, yüz milyarlarca doları bulan inanılmaz boyutta yolsuzluklar vardır.
Dünya sağlık sektöründeki yolsuzlukların boyutu devletlerin ekonomilerini sarsacak, bütün dünyada halkın sağlığını olumsuz şekilde etkileyecek boyutlara ulaşmıştır.
Sonuç olarak denebilir ki; Modern Tıp bilimleri ile doğal bitkisel yöntemlerini birlikte ve aynı anda ele almak için Sağlık Bakanlığı'nın ilk adımı atmasının önünde, hiçbir engel bulunmamaktadır
Tıpkı Çin ve diğer doğu ülkelerinde olduğu gibi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Türkiye’yi bölmeye resmen karar vermişler! / 11.08.2025
- İlaç sektörünün baronu Rockefeller / 07.08.2025
- Günaydın MİT! / 06.08.2025
- ‘SEVR’ komisyonu! / 05.08.2025
- Aklını başına al Türk milleti! / 04.08.2025
- Peygamberimiz TÜRK’tür / 30.07.2025
- Bu haine ters kelepçe takana, büyük devlet derler / 28.07.2025
- Bahçeli hakkında soruşturma açılır mı? / 24.07.2025
- 12 Eylül darbesinin asıl sebebi 24 Ocak kararlarıydı! / 23.07.2025
- PKK, kutsal üniformamızı giyemez! / 21.07.2025
- İlaç sektörünün baronu Rockefeller / 07.08.2025
- Günaydın MİT! / 06.08.2025
- ‘SEVR’ komisyonu! / 05.08.2025
- Aklını başına al Türk milleti! / 04.08.2025
- Peygamberimiz TÜRK’tür / 30.07.2025
- Bu haine ters kelepçe takana, büyük devlet derler / 28.07.2025
- Bahçeli hakkında soruşturma açılır mı? / 24.07.2025
- 12 Eylül darbesinin asıl sebebi 24 Ocak kararlarıydı! / 23.07.2025
- PKK, kutsal üniformamızı giyemez! / 21.07.2025