İran'daki olaylarla ilgili İngilizlerin tavrı oldukça dikkat çekici...
Protesto eylemlerinin yoğun olduğu günlerde İranlı yetkililer, olayların arkasında 3 ülkenin olduğunu tespit ettiklerini açıklamışlardı: ABD, İngiltere, Suudi Arabistan...
İsrail, İran'dan direkt olarak tehdit alabileceği için bu tür kirli işlerde biraz daha geride duruyor, tetikçi ülkeler ön planda...
İngiliz istihbaratı her yönüyle işin içindeyken, sanki yokmuş gibi bir tavır sergiledi.
ABD ise hem bizzat olayların içinde, hem de başkan düzeyinde yapılan üst üste açıklamalarla eylemcilerin protestolarına açıktan destek verdi.
Bu durum, sinsi ve derin politikaların mimarı olan İngilizlerin tepkisini çekti.
İngilizlerin meşhur gazetelerinden Financial Times (FT) gazetenin resmi görüşünü yansıtan editoryal yazısında şunları ifade etti:
* İran'da değişim umudunu hala en iyi Ruhani temsil ediyor.
* ABD ve İsrail'in protestolara yönelik tutumu, şahin kanada yarayacak.
* Ruhani arada sıkışmış durumda. Bir taraftan kendi rejimindeki şahinler, diğer tarafta ABD Başkanı Donald Trump tarafından zayıflatılıyor.
* İran'a düşmanlığını gizleyemeyen Trump, Twitter'da protestolara destek mesajları paylaştı. Bazı İsrailli siyasetçiler de destek açıklaması yaptı. Bu akılsızcaydı.
* Dışarıdakilerin işlere karışması, sertlik yanlılarına baskı için muhteşem bir fırsat veriyor. Bu da Ruhani'yi daha da yıpratacaktır.
* AB, ABD'nin saldırganlığından etkilenmemeli.
* Cevap, Washington'daki birçoklarının yapmak istediği gibi, rejimi daha fazla sıkıştırmak olmamalı.
* Bağlantılı kalmak ve kademeli değişimi cesaretlendirmek daha akıllıca olacaktır.
Esasen İngilizlerin İran konusundaki hedefleri ABD'den farklı değil ama İngilizler tarihte de uygulayıp netice aldıkları gibi derin ve sinsi bir şekilde işi halletmeye çalışıyorlar, ABD ise kovboyluğun verdiği mantıkla bodozlama dalıyor.
Şunu kabul etmek gerekir ki, küresel münafıklığın lideri İngilizlerdir.
Bunu Hindistan'da ispatlamışlardır. Ajanlar vasıtasıyla oluşturdukları sahte tarikatla Hindistan'ı İngiliz işgaline hazırlamışlar, sonrasında da aynı sahte tarikatla Müslümanları da bölük pörçük hale getirmişlerdir.
Osmanlı'yı Hicaz bölgesinden çıkartan da İngilizlerdir. Bu sefer de sahte bir mezhep kurmuşlar ve Osmanlı'yı sırtından hançerletmişlerdir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Dini Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" eserinde İngiliz ajanlarının nasıl Müslüman görünümlü olarak çocukluktan itibaren yetiştirildiği ve nasıl gizli faaliyetler yürüttükleri detaylıca anlatılmaktadır.
Dikkat ederseniz Sayın Baş, gerek Atatürk Vatandır sempozyumlarında, gerekse Hoş Geldin Atatürk eserinde Atatürk aleyhinde faaliyet yürütenlerin İngiliz ve Yunan istihbaratının elemanları olduğunu ifade etmiştir.
Hatta bugün bile Atatürk aleyhinde en ileri geri konuşanların ceplerinde İngiliz pasaportu olması tesadüf değildir.
Yani her ne kadar görüntüde ABD olsa da, İngilizlerin tarih boyunca sürdürdükleri derin ve sinsi faaliyetler bugün de aynen devam etmektedir.
Avrupa Birliği sürecinde yaşadığımız bir örnekle yazımızı bitirelim.
Türkiye ile AB müzakere çerçeve belgesi imzalanacak, tartışmalar devam ediyor.
Avusturya, Yunanistan gibi ülkelerden "kesinlikle olmaz" sesleri yükseliyor.
Türkiye'yi bu süreçte en fazla destekleyen olarak ifade edilen İngiltere'nin Dışişleri Bakanı Jack Straw'un bu ülkelere yaptığı ikaz esasen İngiliz siyasetinin ne olduğunu açıkça gözler önüne seriyor:
"Ne yapıyorsunuz siz, önce ayıyı vuralım, sonra derisini yüzeriz."
Protesto eylemlerinin yoğun olduğu günlerde İranlı yetkililer, olayların arkasında 3 ülkenin olduğunu tespit ettiklerini açıklamışlardı: ABD, İngiltere, Suudi Arabistan...
İsrail, İran'dan direkt olarak tehdit alabileceği için bu tür kirli işlerde biraz daha geride duruyor, tetikçi ülkeler ön planda...
İngiliz istihbaratı her yönüyle işin içindeyken, sanki yokmuş gibi bir tavır sergiledi.
ABD ise hem bizzat olayların içinde, hem de başkan düzeyinde yapılan üst üste açıklamalarla eylemcilerin protestolarına açıktan destek verdi.
Bu durum, sinsi ve derin politikaların mimarı olan İngilizlerin tepkisini çekti.
İngilizlerin meşhur gazetelerinden Financial Times (FT) gazetenin resmi görüşünü yansıtan editoryal yazısında şunları ifade etti:
* İran'da değişim umudunu hala en iyi Ruhani temsil ediyor.
* ABD ve İsrail'in protestolara yönelik tutumu, şahin kanada yarayacak.
* Ruhani arada sıkışmış durumda. Bir taraftan kendi rejimindeki şahinler, diğer tarafta ABD Başkanı Donald Trump tarafından zayıflatılıyor.
* İran'a düşmanlığını gizleyemeyen Trump, Twitter'da protestolara destek mesajları paylaştı. Bazı İsrailli siyasetçiler de destek açıklaması yaptı. Bu akılsızcaydı.
* Dışarıdakilerin işlere karışması, sertlik yanlılarına baskı için muhteşem bir fırsat veriyor. Bu da Ruhani'yi daha da yıpratacaktır.
* AB, ABD'nin saldırganlığından etkilenmemeli.
* Cevap, Washington'daki birçoklarının yapmak istediği gibi, rejimi daha fazla sıkıştırmak olmamalı.
* Bağlantılı kalmak ve kademeli değişimi cesaretlendirmek daha akıllıca olacaktır.
Esasen İngilizlerin İran konusundaki hedefleri ABD'den farklı değil ama İngilizler tarihte de uygulayıp netice aldıkları gibi derin ve sinsi bir şekilde işi halletmeye çalışıyorlar, ABD ise kovboyluğun verdiği mantıkla bodozlama dalıyor.
Şunu kabul etmek gerekir ki, küresel münafıklığın lideri İngilizlerdir.
Bunu Hindistan'da ispatlamışlardır. Ajanlar vasıtasıyla oluşturdukları sahte tarikatla Hindistan'ı İngiliz işgaline hazırlamışlar, sonrasında da aynı sahte tarikatla Müslümanları da bölük pörçük hale getirmişlerdir.
Osmanlı'yı Hicaz bölgesinden çıkartan da İngilizlerdir. Bu sefer de sahte bir mezhep kurmuşlar ve Osmanlı'yı sırtından hançerletmişlerdir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Dini Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" eserinde İngiliz ajanlarının nasıl Müslüman görünümlü olarak çocukluktan itibaren yetiştirildiği ve nasıl gizli faaliyetler yürüttükleri detaylıca anlatılmaktadır.
Dikkat ederseniz Sayın Baş, gerek Atatürk Vatandır sempozyumlarında, gerekse Hoş Geldin Atatürk eserinde Atatürk aleyhinde faaliyet yürütenlerin İngiliz ve Yunan istihbaratının elemanları olduğunu ifade etmiştir.
Hatta bugün bile Atatürk aleyhinde en ileri geri konuşanların ceplerinde İngiliz pasaportu olması tesadüf değildir.
Yani her ne kadar görüntüde ABD olsa da, İngilizlerin tarih boyunca sürdürdükleri derin ve sinsi faaliyetler bugün de aynen devam etmektedir.
Avrupa Birliği sürecinde yaşadığımız bir örnekle yazımızı bitirelim.
Türkiye ile AB müzakere çerçeve belgesi imzalanacak, tartışmalar devam ediyor.
Avusturya, Yunanistan gibi ülkelerden "kesinlikle olmaz" sesleri yükseliyor.
Türkiye'yi bu süreçte en fazla destekleyen olarak ifade edilen İngiltere'nin Dışişleri Bakanı Jack Straw'un bu ülkelere yaptığı ikaz esasen İngiliz siyasetinin ne olduğunu açıkça gözler önüne seriyor:
"Ne yapıyorsunuz siz, önce ayıyı vuralım, sonra derisini yüzeriz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025