Evet 57'inci hükümetin Dışişleri Bakanı Cem'in Ege'yi bütünüyle Yunanistan'a ihale ettiğini dün yazdığımız malûm toplantı, inceden inceye plânlanmış ve sahneye konulmuş bir Yunan gösterisi şeklinde geçmiştir.
Burada gene Yalçın Küçük'e atıf yapmak durumundayız. Tarihini ne yazık ki not etmeyi unuttuğum makalesinde Küçük, Cem için şu tespitte bulunuyor: "....Cem de en taze zamanlarında millici bir formasyon almadan bugünkü yerine gelmiştir, ne yazık ki şaşırtıcı
olmamaktadır."
Sisam ve Kuşadası'nda gerçekleştirilen "balayı"na şu motifler damgasını vurmuştur:
1. Cem'i, Türkiye'nin Ege kıyılarına sadece 850 metre mesafedeki Sisam Ada'sında Papandreu ile beraber Yunanistan'ın "Ege" Bakanı Sifonuakis karşıladı.
Yunanistan Ege'yi tamamen sahiplenmiş midir ki Ege Bakanı vardır? Yahut Türkiye, Ege'yi gözden çıkardığı için mi bir Ege Bakanı yoktur?
Burada okuyucuların, "Bizim de Kıbrıs ve ayrıca Türk Cumhuriyetleri'nden sorumlu devlet bakanlarımız var. Onlar ne yaptılar ki bir de Ege Bakanlığı kurulmasını istiyorsun?" şeklindeki sorularını bilerek duymazdan gelmeyi tercih
ediyorum.
2. Sisam Belediye Başkanı Petruskas Philipas Cem'e, Sisam adasının 60 yıllık tarihini anlatan bir kitap hediye etti. Cem ise belediyeye "Mevsimler" isimli fotoğraf sergisini anlatan kitabı verdi.
Cem Türkiye'den meselâ, İzmir'in 1922 yılının 9 Eylül'ündeki harab ve yanık halini gösteren bir albüm götürememiş miydi de kendi fotoğraflarını hediye etti. Yunanlı, son derece bilinçli bir şekilde Sisam'ın tarihini anlatan bir kitap vermemiş olsaydı bu önerimi geri çekecektim veya hiç lüzum olmayacaktı
3. Ziyaret sırasında Sisam Belediye Başkanı Dışişleri Bakanına, "Uçaklarınızın sesi yerine şarkılarınızı dinlemeyi tercih ederiz" dedi.. Cem de buna karşılık, "Yorgo ile birlikte çalışıyoruz. Bundan sonrası sivil toplum örgütlerine kalıyor" yanıtını verdi
Bu ifadeyi de tersine çevirirsek demek ki Yunanlı meselâ Karadeniz kıyılarına uçak-top-tankla gelemeyeceğinin fakat orayı ancak şarkı-türkü-oyun-tabak, çanak kırma özentileri ile işgal edebileceğinin bilincindedir. Cem'in ne cevap verdiği hakkında ajans haberlerinde bir not göremedik. Muhtemeldir ki gene mütebessim bir yüz ifadesiyle karşılık vermiştir.
Peki sivil toplum örgütleri derken neyi kastetti? İnsan Hakları Derneği, tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği veya Cumartesi Annelerini mi?
Bu iş bu kadar mı ucuz?
4.Sözü Nur Batur'a bırakıyorum:
"Ege'de barış zirvesinde zaman zaman duygusal anlar yaşandı. Sisam'daki ilk gecede Yorgo Papandreu Cem'le birlikte oturduğu masadan kalktı ve ''Bu gece babamın ölüm yıldönümü. Onun sevdiği Zeybetiko'yu oynamak istiyorum'' dedi. Herkes şaşırmıştı. Orkestra Andreas Papandreu'nun sevdiği parçayı çalmaya başlayınca Papandreu da herkesin hayranlıkla izlediği ünlü Zeybetiko dansına başladı."
Cem hadi, babasının ölüm yıldönümü olan duygusal gecede "Vre Yorgo.. Bu oynadığın Zeybetiko değil, bizim Zeybek'in dumura uğratılmış halidir" diyerek ortamı bozmak istemedi; ama bir gece sonra Kuşadası'nda neden orkestraya işaret ederek kalkıp, hadi Kılıç-kalkan, çökertme'den vaz geçtim meselâ bir "çayda çıra" sergileyemedi?
Haberi mi yok yoksa bir Türk halk oyununu, oynayacak kadar bilmiyor mu?
5. Papandreu, kızı ve "şeffaf" sandalet giyen eşi ile beraber Kuşadası'ndan Efes'e geçerek "hacı" olmuşlar.
Cem Sisam'da nereyi ziyaret etti? Gezecek Türklerden kalan bir cami, hamam, çeşme, köprü de mi bulamadı? Bulamadı da mı Yunan eserlerinin sergilendiği Arkeoloji Müzesi'ni gezdi?
Dış politika hedeflerimize bu kadar mı ucuz politik hesaplar içinde ve yüzeysel yaklaşılıyor?
Dış politikamız bu kadar mı gayri ciddî ellerde ve gayri ciddî yürütülüyor?
Burada gene Yalçın Küçük'e atıf yapmak durumundayız. Tarihini ne yazık ki not etmeyi unuttuğum makalesinde Küçük, Cem için şu tespitte bulunuyor: "....Cem de en taze zamanlarında millici bir formasyon almadan bugünkü yerine gelmiştir, ne yazık ki şaşırtıcı
olmamaktadır."
Sisam ve Kuşadası'nda gerçekleştirilen "balayı"na şu motifler damgasını vurmuştur:
1. Cem'i, Türkiye'nin Ege kıyılarına sadece 850 metre mesafedeki Sisam Ada'sında Papandreu ile beraber Yunanistan'ın "Ege" Bakanı Sifonuakis karşıladı.
Yunanistan Ege'yi tamamen sahiplenmiş midir ki Ege Bakanı vardır? Yahut Türkiye, Ege'yi gözden çıkardığı için mi bir Ege Bakanı yoktur?
Burada okuyucuların, "Bizim de Kıbrıs ve ayrıca Türk Cumhuriyetleri'nden sorumlu devlet bakanlarımız var. Onlar ne yaptılar ki bir de Ege Bakanlığı kurulmasını istiyorsun?" şeklindeki sorularını bilerek duymazdan gelmeyi tercih
ediyorum.
2. Sisam Belediye Başkanı Petruskas Philipas Cem'e, Sisam adasının 60 yıllık tarihini anlatan bir kitap hediye etti. Cem ise belediyeye "Mevsimler" isimli fotoğraf sergisini anlatan kitabı verdi.
Cem Türkiye'den meselâ, İzmir'in 1922 yılının 9 Eylül'ündeki harab ve yanık halini gösteren bir albüm götürememiş miydi de kendi fotoğraflarını hediye etti. Yunanlı, son derece bilinçli bir şekilde Sisam'ın tarihini anlatan bir kitap vermemiş olsaydı bu önerimi geri çekecektim veya hiç lüzum olmayacaktı
3. Ziyaret sırasında Sisam Belediye Başkanı Dışişleri Bakanına, "Uçaklarınızın sesi yerine şarkılarınızı dinlemeyi tercih ederiz" dedi.. Cem de buna karşılık, "Yorgo ile birlikte çalışıyoruz. Bundan sonrası sivil toplum örgütlerine kalıyor" yanıtını verdi
Bu ifadeyi de tersine çevirirsek demek ki Yunanlı meselâ Karadeniz kıyılarına uçak-top-tankla gelemeyeceğinin fakat orayı ancak şarkı-türkü-oyun-tabak, çanak kırma özentileri ile işgal edebileceğinin bilincindedir. Cem'in ne cevap verdiği hakkında ajans haberlerinde bir not göremedik. Muhtemeldir ki gene mütebessim bir yüz ifadesiyle karşılık vermiştir.
Peki sivil toplum örgütleri derken neyi kastetti? İnsan Hakları Derneği, tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği veya Cumartesi Annelerini mi?
Bu iş bu kadar mı ucuz?
4.Sözü Nur Batur'a bırakıyorum:
"Ege'de barış zirvesinde zaman zaman duygusal anlar yaşandı. Sisam'daki ilk gecede Yorgo Papandreu Cem'le birlikte oturduğu masadan kalktı ve ''Bu gece babamın ölüm yıldönümü. Onun sevdiği Zeybetiko'yu oynamak istiyorum'' dedi. Herkes şaşırmıştı. Orkestra Andreas Papandreu'nun sevdiği parçayı çalmaya başlayınca Papandreu da herkesin hayranlıkla izlediği ünlü Zeybetiko dansına başladı."
Cem hadi, babasının ölüm yıldönümü olan duygusal gecede "Vre Yorgo.. Bu oynadığın Zeybetiko değil, bizim Zeybek'in dumura uğratılmış halidir" diyerek ortamı bozmak istemedi; ama bir gece sonra Kuşadası'nda neden orkestraya işaret ederek kalkıp, hadi Kılıç-kalkan, çökertme'den vaz geçtim meselâ bir "çayda çıra" sergileyemedi?
Haberi mi yok yoksa bir Türk halk oyununu, oynayacak kadar bilmiyor mu?
5. Papandreu, kızı ve "şeffaf" sandalet giyen eşi ile beraber Kuşadası'ndan Efes'e geçerek "hacı" olmuşlar.
Cem Sisam'da nereyi ziyaret etti? Gezecek Türklerden kalan bir cami, hamam, çeşme, köprü de mi bulamadı? Bulamadı da mı Yunan eserlerinin sergilendiği Arkeoloji Müzesi'ni gezdi?
Dış politika hedeflerimize bu kadar mı ucuz politik hesaplar içinde ve yüzeysel yaklaşılıyor?
Dış politikamız bu kadar mı gayri ciddî ellerde ve gayri ciddî yürütülüyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002