Kandil dağı birkaç gündür yoğun top atışı altında. Kandil'in eteklerindeki köyler önceden haber verilmek suretiyle boşaltıldı.Kandil'den dumanlar yükseliyor, bombalanmadık yer kalmadı?Terör örgütüne büyük darbe indirilirken, sınırötesi operasyonun eli kulağında. Birkaç gün, en fazla birkaç hafta içinde beklenen sınırötesi operasyon da gerçekleşecek ve ülkeyi tehdit eden terör belasının kökü kazınacak?Ortada, teröre ve onu destekleyen ABD'ye karşı ciddi bir irade ve kararlılık var. Bu satırları ilk anda okuyanlar hemen sevinmiş ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin terör örgütü PKK'ya yönelik operasyon başlattığını sanmış olabilirler. Ama bu yazılanlar, yani olayın öznesi TSK değil, İran silahlı kuvvetleri, yani ABD'nin terör örgütü olarak ilan ettiği Devrim Muhafızları. Daha doğru bir ifadeyle, teröre karşı ortaya konulan iradenin sahibi Türkiye değil, İran. Türkiye, 22 Temmuz seçimleri öncesi neredeyse sınırötesi operasyonla yatıp, sınırötesi operasyonla kalkıyordu. Hergün gelen şehit haberleri, sınırötesi operasyonla ilgili yapılan üstü kapalıve açık açıklamalar ve dış basında yayınlanan sınırötesi operasyon strateji ve planlarıyla dolu bir gündemle boğuşuyordu. TSK ha girdi ha girecek diye bekleşirken, bu arada seçim oldu ve Türkiye'deki siyasi manzara kendi adına güçlenerek koltuğunu sağlamlaştırdı. Ne olduysa 22 Temmuz'dan sonra oldu ve sanki Türkiye'nin terör gündemi bir anda sandığın derinliklerine gömüldü. Öyle bir gömüldü ki, şimdilerde bir Allah'ın kulu çıkıp da "sınırötesi" kelimesini ağzına bile alamıyor. Terör desen yine var. Hem de siyasallaşmış uzantılarıyla birlikte sesleri daha fazla çıkıyor. Şehit desen, hergün şehit vermeye devam ediyoruz.Barzani ve Talabani desen, yerlerinde duruyorlar ve hergün Türkiye aleyhine beyanatlar düzüyorlar.Kandil desen, yerin dibine gömülmedi, olduğu gibi yerinde duruyor. Peki ne değişti?İşte orası bizim hafsalamızı aşıyor. Bilsek bile söylemeye dilimiz varmıyor. İran, ABD'nin, PKK'nın farklı bir uzantısı olarak başına bela ettiği terör örgütüne aman vermiyor, nefes aldırmıyor. Çünkü İran'da çok sağlam bir irade var ve ülkenin bütünlüğü ve çıkarları her şeyin üzerinde. Ama Türkiye'de durum biraz daha farklı. Bizde bir numaralı gündem ülkenin bütünlüğü ve çıkarları değil, Abdullah Gül'ün eşinin başındaki başörtüsü ve bu başörtüsüyle katılıp katılmayacağı resepsiyonlar!İşte bu önemli gündem yüzünden biz teröre karşı gereken iradeyi ortaya koyamıyor, terör belasının başını ezemiyoruz! Oysa bugün terörün bir numaralı destekçisi ABD, sözde bizim müttefikimiz. Yani bir müttefikle iş yapmak, bir irade ortaya koymak daha kolay olmalı. Ama öyle olmuyor. İran, şu anda kendisini ve ordusunu (devrim muhafızlarını) açık açık hedef tahtasına koyan, terör örgütü olarak ilan eden ABD'ye karşı iradesini çekinmeden ortaya koyuyor. Canını yakanın canını yakıyor, posta koyana posta koyuyor. Olması gereken de bu değil mi?Yoksa biz mi yanlış düşünüyoruz?
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012