Eğitim ve öğretimde kalite düşeli ilgililerin uyarıları da, tedbirleri de bir hayli değişti. Tedbir olarak sınıf geçmeyi kolaylaştırmak, uyarı olarak da sadece velilere "aman çocuklarınıza zayıf notlarından dolayı bir şey demeyiniz"den öteye geçmiyor.
Esasen tedbir ve uyarıların mantığına baktığımız zaman hakim olan zihniyetin baştan savma, suçu ve çareyi başkalarında arama olduğunu hemen görürüz.
Bu mantık uzun yıllardan beri ülkemizde başta siaset olmak üzere hemen her sahada ve her konuda ısrarla takip edilen bir yoldur.
Elbette çocuklarımıza karne notlarından dolayı kızmayacağız, bağırmayacağızt, küsüp darılmayacağız. İlgililer olarak da elbette gerekli kolaylıkları yapacağız. Ama, mesele veya yapılması gerekenler sadece bunlar mıdır? Hatta, dahası bu kolaylaştırma ve uyarı mantığı bu haliyle doğru mudur? Kolaylaştırmanın da, uyarıların da daha olumlu, doğru, faydalı ve gerçekli olanı yok mudur?
Kolaylaştırmaktan maksat sadece sınıf geçmeyi sağlamak mıdır? Not almanın, sınıf geçmenin kazanılmış bir hak değil de okula devam dahi etmezse kayıt yaptırmanın tabiî hakkı gibi bir anlayışla kitaba, deftere, kaleme yabancı kalan öğrencilerimize veli nasihatı zaten faydalı olmayacaktır.
Eğlence ve arkadaş gruplarıyla evden ve okuldan çok uzaklarda ve başka dünyalarda yaşayan gençler bulundukları çevrenin yorgunluğu, bitkinliği, bunalım ve öğretim yılının 1. dönem karnelerini birazda toplumun bütün fert ve kurumlarının karnesi olarak değerlendirmekte fayda var. Verilen notların da hak edilmiş notlar olmadığını da unutmamak gerekir.
Bu cümleden olarak, ülkemizin siyasi ve ekonomik bağımsızlık notlarına bir bakıverelim. Yine bu cümleden olarak ülkemizin yatırım, üretim ve ihracat notlarına da bir göz atalım.
Başta eğiğtim, sağlık ve hukuk olmak üzere kalite ve fırsat eşitliği notlarına da bakalım.
Sosyal bünyemizi tehdit eden sigara, alkol, uyuşturucu, hırsızlık, gasb, şiddet ve terrö gibi suç ve kötü alışkanlıklara başlama yaşı ve oranları notlarımızı da sakın gözardı etmeyelim.
Hak, adalet, hukuk, parti, medya, takım ve başarı anlayışımızında notlarına bir bir bakalım.
Yani ister şahıs planında ister kurum planında verilen notlara da aldanmadan kendi karnemize bir bakıversek de tedbirleri de uyarıları da ondan sonra yapsak bilmem ne dersiniz?
Ve bir gün Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlardan müsteşarana, genel müdürüne, kapıcısına kadar devlet ve özel sektörde çalışan herkes...
Ve yine müdüründen öğretmenine, öğrencisine kadar herkes kendi karnesi kendi elleriyle yazabilecek ve bu karneyi herkesle paylaşabilecek mi?
Yoksa bugün karne almadık mı diyecek.
Ama şu bir gerçek ki dün de, bugünde yarında karne almadık bahanesinin arkasına sığınmak en çok bu ihtiyacı hissedenlere zarar vermektedir.
Geliniz kimse bize karne vermeden. Bir kerecik olsun, kendi karnemizi yapmaya başlayalım. Göreceksiniz notlarımız kırık da olsa bunun ilk faydasını yine kendimiz göreceğiz.
Esasen tedbir ve uyarıların mantığına baktığımız zaman hakim olan zihniyetin baştan savma, suçu ve çareyi başkalarında arama olduğunu hemen görürüz.
Bu mantık uzun yıllardan beri ülkemizde başta siaset olmak üzere hemen her sahada ve her konuda ısrarla takip edilen bir yoldur.
Elbette çocuklarımıza karne notlarından dolayı kızmayacağız, bağırmayacağızt, küsüp darılmayacağız. İlgililer olarak da elbette gerekli kolaylıkları yapacağız. Ama, mesele veya yapılması gerekenler sadece bunlar mıdır? Hatta, dahası bu kolaylaştırma ve uyarı mantığı bu haliyle doğru mudur? Kolaylaştırmanın da, uyarıların da daha olumlu, doğru, faydalı ve gerçekli olanı yok mudur?
Kolaylaştırmaktan maksat sadece sınıf geçmeyi sağlamak mıdır? Not almanın, sınıf geçmenin kazanılmış bir hak değil de okula devam dahi etmezse kayıt yaptırmanın tabiî hakkı gibi bir anlayışla kitaba, deftere, kaleme yabancı kalan öğrencilerimize veli nasihatı zaten faydalı olmayacaktır.
Eğlence ve arkadaş gruplarıyla evden ve okuldan çok uzaklarda ve başka dünyalarda yaşayan gençler bulundukları çevrenin yorgunluğu, bitkinliği, bunalım ve öğretim yılının 1. dönem karnelerini birazda toplumun bütün fert ve kurumlarının karnesi olarak değerlendirmekte fayda var. Verilen notların da hak edilmiş notlar olmadığını da unutmamak gerekir.
Bu cümleden olarak, ülkemizin siyasi ve ekonomik bağımsızlık notlarına bir bakıverelim. Yine bu cümleden olarak ülkemizin yatırım, üretim ve ihracat notlarına da bir göz atalım.
Başta eğiğtim, sağlık ve hukuk olmak üzere kalite ve fırsat eşitliği notlarına da bakalım.
Sosyal bünyemizi tehdit eden sigara, alkol, uyuşturucu, hırsızlık, gasb, şiddet ve terrö gibi suç ve kötü alışkanlıklara başlama yaşı ve oranları notlarımızı da sakın gözardı etmeyelim.
Hak, adalet, hukuk, parti, medya, takım ve başarı anlayışımızında notlarına bir bir bakalım.
Yani ister şahıs planında ister kurum planında verilen notlara da aldanmadan kendi karnemize bir bakıversek de tedbirleri de uyarıları da ondan sonra yapsak bilmem ne dersiniz?
Ve bir gün Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlardan müsteşarana, genel müdürüne, kapıcısına kadar devlet ve özel sektörde çalışan herkes...
Ve yine müdüründen öğretmenine, öğrencisine kadar herkes kendi karnesi kendi elleriyle yazabilecek ve bu karneyi herkesle paylaşabilecek mi?
Yoksa bugün karne almadık mı diyecek.
Ama şu bir gerçek ki dün de, bugünde yarında karne almadık bahanesinin arkasına sığınmak en çok bu ihtiyacı hissedenlere zarar vermektedir.
Geliniz kimse bize karne vermeden. Bir kerecik olsun, kendi karnemizi yapmaya başlayalım. Göreceksiniz notlarımız kırık da olsa bunun ilk faydasını yine kendimiz göreceğiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010