Suni bir takım gündemlerle ekonomik gerçeklerin üstü örtülmeye çalışılsa da, artık mızrak çuvala sığmıyor. Bütün "resmi" ya da "gerçek" ekonomik göstergeler kırmızı alarm veriyor. Her geçen gün sorunlar azalmıyor, artarak devam ediyor.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) açıkladığı 2019 Aralık dönemi kurulan ve kapanan şirket istatistiklerine göre, 2019 Aralık ayında kurulan şirket sayısı bir önceki aya göre yüzde 1,53 artarken, kapanan şirket sayısı yüzde 112,6 arttı. Oranı görüyor musuz?
Ayrıca bir önceki aya göre, kapanan kooperatif sayısı yüzde 30,88, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı da yüzde 28,15 oranında arttı.
Aralık ayında kapanan şirket ve kooperatiflerin; 752'si toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 371'i inşaat, 256'sı imalat sektöründe oldu.
Yine bu ay kapanan gerçek kişi ticari işletmelerin 734'ü toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 398'i inşaat, 179'u imalat sektöründe oldu.
Binlerce Türk işadamı kepenk kapatırken, yabancılar kendilerine verilen bir takım avantajlarla yeni şirketler kurmaya devam ediyor.
Aynı Aralık ayında 968 adet yabancı ortaklı şirket kuruldu. Bu ortaklı şirketlerin yabancı ortaklık payı yüzde 83,25 oranında oldu.
Kurulan yabancı şirketlerin 99'u anonim, 869'u limited şirket oldu.
Gördüğünüz gibi, her yönüyle verimli, güzel memleketimizde yerli olan kepenk kapatıyor, kendi topraklarında iş imkânı bulamıyor; ama yabancılar alabildiğince şirketleşmeye, ülkemize yerleşmeye devam ediyor.
Oysa Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk bunun tam tersini ortaya koymuştu.
O her zaman istedi ki, kazanan Türkiye Cumhuriyeti Devleti olsun, aziz Türk milleti olsun.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleme aldığı Hoş Geldin Atatürk eserini alıp okuyun, bu gerçeği müdellel bir şekilde göreceksiniz.
Her tarafı yaşanan işgaller sebebiyle yerle bir olmuş bir memleketin nasıl mamur hale getirildiğini, savaşlardan bitkin düşmüş bir milletin nasıl dimdik ayağa kalktığını anlayacaksınız.
Bugün yine dün Osmanlı'yı Sevr'e götüren süreci yaşıyoruz. Yabancıların sahip olduğu haklara milletimiz sahip değil…
Tüm imtiyazlar yabancılar için…
Ama maalesef bu tabloyu da millet olarak yanlış tercihlerimiz oluşturdu; yani yaşadıklarımızdan bizler de sorumluyuz. İşi, bilene değil de, hiç anlamayanlara bırakınca doğal olarak bu sonuçla karşılaşıyoruz. Neyi ektiysek onu biçiyoruz.
Çözüme geçmeden önce, bir ekonomik veriyi daha paylaşalım.
Bildiğiniz gibi ekonominin durumunu gösteren en önemli göstergelerden birisi de perakende sektörünün durumudur.
Sektör 15 ay küçüldü, ardından Eylül 2019 gibi bir kıpırdanma süreci yaşadı. Fiyat artışlarının etkisiyle 1,1 trilyon TL gibi bir ciroyu yakaladı.
Yakaladı yakalamasına ama tamamen borç batağı içine girdi. Perakende sektörünün "batak" kredi borçları 2019'da zirve yaptı.
Sektörün, 2017 sonunda 13 milyar TL, 2018 sonunda 17,5 milyar TL olan takipteki kredi borçları 2019 Kasım itibarıyla 2018'e göre yüzde 42,8'lik bir artışla 25 milyar TL'yi aştı.
Sektörün toplam kredi miktarı ise batak kredi borçlarıyla birlikte 331 milyar 980 milyon TL…
Bu tablonun 2020 yılında da artarak devam edeceği öngörülüyor.
Siyasilerimizin artık döndürülemeyen "sürdürülebilir borçlanma" mantığı hem devleti, hem şirketleri hem de vatandaşları borç batağının içine sürükledi.
Şirketlerin kepenk kapatmasının nedeni, gelirdeki daralma ve gelir adaletsizliği sebebiyle iç pazarın tamamen bitmesidir.
Şirketlerin borç batağında olmasının nedeni ise finansa erişimin oldukça maliyetli olması, diğer tüm maliyetlerin de haddinden fazla olması ve de yine iç pazarın çökmesi sebebiyle tahsilatların yapılamamasıdır.
Bu sorunları bizden çok daha fazla yaşayan Rusya ve Çin gibi devletler, çözüm için içimizden birine, Prof. Dr. Haydar Baş'a müracaat ettiler ve onun dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayarak bu sorunlarından kurtuldular.
Kongrelere katılıp, kapısına gelip, danışarak, Modelin kodlarını Sahibi'nden öğrenerek…
Bakın Çin bugün, Milli Ekonomi Modeli ile kendi şirketlerini sübvanse ediyor, vatandaşının cebine para koyarak kendi insanının alım gücünü artırıyor, kendi iç pazarını canlandırıyor. ABD-Çin ticaret anlaşması imzalanırken, Trump'ın, "Çin'in Çinli şirketleri sübvanse etmesi ABD'li şirketlerin rekabet şansını engelliyor" ifadelerini hatırlatalım.
Küresel sömürünün başını çeken kapitalist ABD bir şeyden rahatsız oluyorsa, bilin ki doğru yolda ilerliyorsunuzdur. Bu doğruları Türkiye'nin de yapması dileğiyle…
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025