Tapu denilen şey, sonradan para vererek elde edilen bir kağıt parçası değildir.
Devlet ve milletler için tapu, yazılı ilk tarihi belgeler, ilk yerleşim alanları veya yazıtlardır.
Önce Kıbrıs'ta neler oluyor kısaca özetleyelim.
Çok ilginç bir şekilde Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak tanıdı ve büyükelçi atadı.
Böylece üç Türk Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) varlığını resmen reddetmiş ve Rumların bir parçası saymış oldu.
Yazıkların en büyüğü bu devletlere olsun!
Oysa hükümetimiz daha iki sene önce KKTC'nin Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci olarak davet edilmesini "KKTC'nin tanınmasını sağlıyoruz" diye iç kamuoyuna anlatmış ve alkış almıştı.
Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım'ı, "Kıbrıs Türkünün sesi" ilan etmişlerdi.
Dünyanın en zengin kaynakları üzerinde oturan bu üç Türki Cumhuriyet, 12 milyar Avro'ya KKTC'yi gözünü kırpmadan satmış oldu.
Peki bu durum Türkiye'nin onayı olmadan olmuş olabilir miydi?
Buna inanmamızı bekleyen varsa, son 20 yılımızı ve AB'ye alınacağız masalları uğruna verilen tavizleri tekrar oturup bir okusun lütfen.
Kardeş kardeşi parayla satar mı?
Sadece Kıbrıs olayı nedeniyle iktidarın meşruiyeti sorgulanmalıdır!
Gelelim KIBRIS'ın gerçek sahiplerinin kim olduğu meselesine.
Bu yazıyı tüm kuşaklara tarihi bir vesika olması bakımından ele alıyor ve bundan sonra iktidara gelecek olanların, mutlaka gereğini yapmasını milletçe bekliyoruz.
Başlıyoruz…
Bakalım Kıbrıs adası kime aitmiş:
Lefkoşa Arkeoloji Müzesi eski Yunanlı Müdürü P.Dikaios, "Kıbrıs'a MÖ 6 binde ilk ayak basanlar, Anadolu'dan gelenlerdir" der.
Fransız arkeolog, P.Demargne, Kıbrıs'ın, kökenini Orta Asya'dan alan Anadolu kültürünün devamı olduğunu yazar.
50 harfli Kıbrıs alfabesinin Orhun alfabesiyle karşılaştırıldığında, 25 harfin ya da damganın Orhun yazısında bulunduğu görülmüştür.
Dolayısıyla Kıbrıs'a tarihte ilk ayak basan ve kalıcı yerleşenlerin, atalarımız olan Ön Türk'ler olduğu konusunda asla bir şüphe yoktur.
Daha sonraki yıllarda birçok kez işgallere maruz kalan Kıbrıs, ismini de yine Türkçeden almıştır.
"Kıbrıs; İsrail, Yahudiler ve Siyonistler için çok önemli bir coğrafyadır.
Temmuz 1902'de Lord Rothschild'e mektup gönderen Siyonist lider Herzl bakın ne diyordu:
"Kıbrıs'ı düzene sokmalıyız ve bir gün Filistin'in üzerine gitmeliyiz ve güç kullanarak almalıyız.
Kıbrıs'tan Müslümanlar gider, Rumlar da iyi bir fiyatla topraklarını satar, Atina'ya veya Girit'e göç ederler.
Filistin Yahudiler için küçük bir toprak parçasıdır. Bu nedenle Filistin'e yakın bir yer sağlamamız gerekiyor. Kıbrıs ve El-Ariş (Mısır'da) Filistin'e katılmalıdır."
Son yıllarda İsrail ile Kıbrıs Rum kesimi arasında sıklıkla icra edilen askeri tatbikatların, durduk yerde ve gelişi güzel olmadığını anlatmak için bu tarihi bilgileri not düştüm ve kıymetli olduğuna vurgu yapmak istedim.
En son yaşanan Gazze işgali ve katliamlarında ise, adada bulunan İngiliz üslerinden Amerikan silahlarının İsrail'e taşındığını gördük.
Rumların son yıllarda İsrail ile çok sayıda askeri işbirliği anlaşması imzalamış olması da, işte tam olarak bu yüzden.
Çünkü Kıbrıs; İsrail, Yahudiler ve Siyonistler için çok önemli bir coğrafyadır.
Olayı tekrar biraz daha geriye saracak olursak, şu ilginç gerçeği görme imkanını elde ederiz.
Osmanlı döneminin gerilemeye yüz tuttuğu zaman dilimidir.
Kanuni'nin sarayında danışman olarak görev yapan Yasef Nassi'nin "Kıbrıs kralı" olmak ve adayı "bir Yahudi yerleşim merkezi" haline getirmek istediği anlatılır.
Kanuni'nin annesinin ve eşinin Yahudi olmasından yararlanan Nassi, bu amaçlarını gerçekleştiremeyince 100 altın lira karşılığında Sultan Süleyman'dan Filistin'de Tabariye Gölü kenarında bir köy satın alır.
1887'de Osmanlı'nın bahsettiğimiz aileye borçlanması ve yapılan bir sinsi anlaşma gereği Kıbrıs'ın bir oldu bitti ile İngilizlere kiralanması gerçekleşir.
1897'de ise, Basel'de ilk Siyonist kongrenin toplanması ve 1917'de Filistin'in İngilizler tarafından işgali gerçekleşir.
Bu süre içinde yüzlerce Yahudi aile, farklı Avrupa ülkelerinden taşınarak Kıbrıs'a yerleştirilir.
Ama Kıbrıs ile ilgili o dönemin en kapsamlı, en ayrıntılı planı ise 1939'da hazırlanır.
Bu plana göre Kıbrıs'taki Rum nüfus boşaltılarak Selanik'in bir bölgesine yerleştirilecekti.
Selanik'teki Yahudiler ise Kıbrıs'a aktarılacak, böylece Kıbrıs'ta Yahudilere yer açılacaktı.
İsrail devletinin 1948'de kurulmasından ve 1960'da Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsız olmasından sonra, ada çok daha fazla Siyonistlerin ilgisini çekmeye başlamıştı.
İngiliz üslerinin adada bulunması ve ABD'nin adada etkin olması İsrail'in işini kolaylaştırıyordu.
Türkiye'de 1970 yıllarında sokak gösterileri baş gösterir.
Gençler sokaklara iner ve Kıbrıs'ın bir NATO üssü olmaması gerektiği konusunda seslerini dile getirir.
Tabi iş çok önceleri planlanmıştır ve bu plan tıkır tıkır işlemektedir.
Kıbrıs sorununun çözümü için belirlenen ABD Özel Temsilcilerinin tamamının Yahudi kökenli olması ise, elbette bir rastlantı olamazdı.
Çünkü Kıbrıs adası, Amerikalı Evanjilistler için, çok özel bir anlam taşımaktaydı.
Bu dini inanışın kehanetlerine göre Evanjelikler cennete kavuşmadan önce bazı olayların gerçekleşmesi gerekmektedir.
Cennet yolunun açılabilmesi için kıyamet savaşı şarttı.
İnanışa göre bu büyük savaş sırasında İsrail kötü güçlerce işgal edilecek, ancak Kıbrıs'taki ABD ve İngiliz askeri güçleri hemen yardıma koşarak İsrail'i kurtaracaktır.
Görüldüğü gibi Kıbrıs, bu ilahi konumu açısından dini bir statüye oturtulmuş ve elden çıkmasına asla izin verilmeyecekti.
En başında belirttiğim tarihi bilgi ve belgelere göre Kıbrıs adası, ilk günden beri Türk'tür ve Türk'lerindir.
Ama gelin görün ki, bir Türk adası olan Kıbrıs ve burada varlığını sürdüren KKTC'yi, Türkiye'nin dışında hiçbir Türki Cumhuriyeti tanımamaktadır.
Örneğin Azerbaycan.
Olası bir savaşta bu ülke, belki de İsrail ve Rumlar'dan yana tavır alacak.
Peki nerede milliyetçilik konusunda bugüne kadar mangalda kül bırakmayanlar!?
Hani yerli ve milli olduklarını haykıranlar?
Nerede dünya liderimiz?
Nerede ak sakallılar?
Hani Türk devlet aklı veya olduğu zannedilen derin devlet!?
Nasıl bir kuşatılmışlık yaşıyoruz ey millet!
Ey benim her şeye eyvallah diyen çok sabırlı milletim!
Sen bir gün uyanırım diye beklerken, sakın o gün işgali yaşamayasın!
Klavuzumuz yüce Atatürk, şiarımız 'Tam bağımsız Türkiye' olmalıdır.
Atatürkçü ve milli partiler, CHP önderliğinde bir araya gelmelidir.
CHP'nin kalabalıklara aldanarak ve şımarıklık göstermek suretiyle diğer partilerin sağlayacağı sinerjiyi reddetmesi, mevcut iktidarın devamı anlamına gelecektir.
Zira meydanlara inenlerin belki de yarısına yakını, CHP'ye oy verenlerden oluşmuyordu.
CHP'nin sürekli kendi ismini öne çıkarıp, diğer muhalif partilerin isimlerinden hiç bahsedilmemesi, çok hatalı ve mahsurlu bir davranış olmuştur.
Bugün yaklaşık 350 milyonu bulan Türk devletlerine öncülük edecek olan ülke, kuşkusuz Türkiye'dir
Türkiye ise Türk'ler tarafından yönetilmeyi beklemektedir.
Devlet ve milletler için tapu, yazılı ilk tarihi belgeler, ilk yerleşim alanları veya yazıtlardır.
Önce Kıbrıs'ta neler oluyor kısaca özetleyelim.
Çok ilginç bir şekilde Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak tanıdı ve büyükelçi atadı.
Böylece üç Türk Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) varlığını resmen reddetmiş ve Rumların bir parçası saymış oldu.
Yazıkların en büyüğü bu devletlere olsun!
Oysa hükümetimiz daha iki sene önce KKTC'nin Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci olarak davet edilmesini "KKTC'nin tanınmasını sağlıyoruz" diye iç kamuoyuna anlatmış ve alkış almıştı.
Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım'ı, "Kıbrıs Türkünün sesi" ilan etmişlerdi.
Dünyanın en zengin kaynakları üzerinde oturan bu üç Türki Cumhuriyet, 12 milyar Avro'ya KKTC'yi gözünü kırpmadan satmış oldu.
Peki bu durum Türkiye'nin onayı olmadan olmuş olabilir miydi?
Buna inanmamızı bekleyen varsa, son 20 yılımızı ve AB'ye alınacağız masalları uğruna verilen tavizleri tekrar oturup bir okusun lütfen.
Kardeş kardeşi parayla satar mı?
Sadece Kıbrıs olayı nedeniyle iktidarın meşruiyeti sorgulanmalıdır!
Gelelim KIBRIS'ın gerçek sahiplerinin kim olduğu meselesine.
Bu yazıyı tüm kuşaklara tarihi bir vesika olması bakımından ele alıyor ve bundan sonra iktidara gelecek olanların, mutlaka gereğini yapmasını milletçe bekliyoruz.
Başlıyoruz…
Bakalım Kıbrıs adası kime aitmiş:
Lefkoşa Arkeoloji Müzesi eski Yunanlı Müdürü P.Dikaios, "Kıbrıs'a MÖ 6 binde ilk ayak basanlar, Anadolu'dan gelenlerdir" der.
Fransız arkeolog, P.Demargne, Kıbrıs'ın, kökenini Orta Asya'dan alan Anadolu kültürünün devamı olduğunu yazar.
50 harfli Kıbrıs alfabesinin Orhun alfabesiyle karşılaştırıldığında, 25 harfin ya da damganın Orhun yazısında bulunduğu görülmüştür.
Dolayısıyla Kıbrıs'a tarihte ilk ayak basan ve kalıcı yerleşenlerin, atalarımız olan Ön Türk'ler olduğu konusunda asla bir şüphe yoktur.
Daha sonraki yıllarda birçok kez işgallere maruz kalan Kıbrıs, ismini de yine Türkçeden almıştır.
"Kıbrıs; İsrail, Yahudiler ve Siyonistler için çok önemli bir coğrafyadır.
Temmuz 1902'de Lord Rothschild'e mektup gönderen Siyonist lider Herzl bakın ne diyordu:
"Kıbrıs'ı düzene sokmalıyız ve bir gün Filistin'in üzerine gitmeliyiz ve güç kullanarak almalıyız.
Kıbrıs'tan Müslümanlar gider, Rumlar da iyi bir fiyatla topraklarını satar, Atina'ya veya Girit'e göç ederler.
Filistin Yahudiler için küçük bir toprak parçasıdır. Bu nedenle Filistin'e yakın bir yer sağlamamız gerekiyor. Kıbrıs ve El-Ariş (Mısır'da) Filistin'e katılmalıdır."
Son yıllarda İsrail ile Kıbrıs Rum kesimi arasında sıklıkla icra edilen askeri tatbikatların, durduk yerde ve gelişi güzel olmadığını anlatmak için bu tarihi bilgileri not düştüm ve kıymetli olduğuna vurgu yapmak istedim.
En son yaşanan Gazze işgali ve katliamlarında ise, adada bulunan İngiliz üslerinden Amerikan silahlarının İsrail'e taşındığını gördük.
Rumların son yıllarda İsrail ile çok sayıda askeri işbirliği anlaşması imzalamış olması da, işte tam olarak bu yüzden.
Çünkü Kıbrıs; İsrail, Yahudiler ve Siyonistler için çok önemli bir coğrafyadır.
Olayı tekrar biraz daha geriye saracak olursak, şu ilginç gerçeği görme imkanını elde ederiz.
Osmanlı döneminin gerilemeye yüz tuttuğu zaman dilimidir.
Kanuni'nin sarayında danışman olarak görev yapan Yasef Nassi'nin "Kıbrıs kralı" olmak ve adayı "bir Yahudi yerleşim merkezi" haline getirmek istediği anlatılır.
Kanuni'nin annesinin ve eşinin Yahudi olmasından yararlanan Nassi, bu amaçlarını gerçekleştiremeyince 100 altın lira karşılığında Sultan Süleyman'dan Filistin'de Tabariye Gölü kenarında bir köy satın alır.
1887'de Osmanlı'nın bahsettiğimiz aileye borçlanması ve yapılan bir sinsi anlaşma gereği Kıbrıs'ın bir oldu bitti ile İngilizlere kiralanması gerçekleşir.
1897'de ise, Basel'de ilk Siyonist kongrenin toplanması ve 1917'de Filistin'in İngilizler tarafından işgali gerçekleşir.
Bu süre içinde yüzlerce Yahudi aile, farklı Avrupa ülkelerinden taşınarak Kıbrıs'a yerleştirilir.
Ama Kıbrıs ile ilgili o dönemin en kapsamlı, en ayrıntılı planı ise 1939'da hazırlanır.
Bu plana göre Kıbrıs'taki Rum nüfus boşaltılarak Selanik'in bir bölgesine yerleştirilecekti.
Selanik'teki Yahudiler ise Kıbrıs'a aktarılacak, böylece Kıbrıs'ta Yahudilere yer açılacaktı.
İsrail devletinin 1948'de kurulmasından ve 1960'da Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsız olmasından sonra, ada çok daha fazla Siyonistlerin ilgisini çekmeye başlamıştı.
İngiliz üslerinin adada bulunması ve ABD'nin adada etkin olması İsrail'in işini kolaylaştırıyordu.
Türkiye'de 1970 yıllarında sokak gösterileri baş gösterir.
Gençler sokaklara iner ve Kıbrıs'ın bir NATO üssü olmaması gerektiği konusunda seslerini dile getirir.
Tabi iş çok önceleri planlanmıştır ve bu plan tıkır tıkır işlemektedir.
Kıbrıs sorununun çözümü için belirlenen ABD Özel Temsilcilerinin tamamının Yahudi kökenli olması ise, elbette bir rastlantı olamazdı.
Çünkü Kıbrıs adası, Amerikalı Evanjilistler için, çok özel bir anlam taşımaktaydı.
Bu dini inanışın kehanetlerine göre Evanjelikler cennete kavuşmadan önce bazı olayların gerçekleşmesi gerekmektedir.
Cennet yolunun açılabilmesi için kıyamet savaşı şarttı.
İnanışa göre bu büyük savaş sırasında İsrail kötü güçlerce işgal edilecek, ancak Kıbrıs'taki ABD ve İngiliz askeri güçleri hemen yardıma koşarak İsrail'i kurtaracaktır.
Görüldüğü gibi Kıbrıs, bu ilahi konumu açısından dini bir statüye oturtulmuş ve elden çıkmasına asla izin verilmeyecekti.
En başında belirttiğim tarihi bilgi ve belgelere göre Kıbrıs adası, ilk günden beri Türk'tür ve Türk'lerindir.
Ama gelin görün ki, bir Türk adası olan Kıbrıs ve burada varlığını sürdüren KKTC'yi, Türkiye'nin dışında hiçbir Türki Cumhuriyeti tanımamaktadır.
Örneğin Azerbaycan.
Olası bir savaşta bu ülke, belki de İsrail ve Rumlar'dan yana tavır alacak.
Peki nerede milliyetçilik konusunda bugüne kadar mangalda kül bırakmayanlar!?
Hani yerli ve milli olduklarını haykıranlar?
Nerede dünya liderimiz?
Nerede ak sakallılar?
Hani Türk devlet aklı veya olduğu zannedilen derin devlet!?
Nasıl bir kuşatılmışlık yaşıyoruz ey millet!
Ey benim her şeye eyvallah diyen çok sabırlı milletim!
Sen bir gün uyanırım diye beklerken, sakın o gün işgali yaşamayasın!
Klavuzumuz yüce Atatürk, şiarımız 'Tam bağımsız Türkiye' olmalıdır.
Atatürkçü ve milli partiler, CHP önderliğinde bir araya gelmelidir.
CHP'nin kalabalıklara aldanarak ve şımarıklık göstermek suretiyle diğer partilerin sağlayacağı sinerjiyi reddetmesi, mevcut iktidarın devamı anlamına gelecektir.
Zira meydanlara inenlerin belki de yarısına yakını, CHP'ye oy verenlerden oluşmuyordu.
CHP'nin sürekli kendi ismini öne çıkarıp, diğer muhalif partilerin isimlerinden hiç bahsedilmemesi, çok hatalı ve mahsurlu bir davranış olmuştur.
Bugün yaklaşık 350 milyonu bulan Türk devletlerine öncülük edecek olan ülke, kuşkusuz Türkiye'dir
Türkiye ise Türk'ler tarafından yönetilmeyi beklemektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Türkler 15 bin yıldır Anadolu’da / 21.05.2025
- Türkiye’yi ver, koltuğu al! / 20.05.2025
- “Terörsüz Türkiye” tuzağına dikkat! / 19.05.2025
- Haine hain demeyen, HAİNDİR! / 15.05.2025
- Özgür Özel’in yapması gerekenler! / 14.05.2025
- Ümmetçilik değil, Muaviye’cilik! / 13.05.2025
- Kötü gidişin sorumlusu millettir! / 12.05.2025
- Türkiye ittifakı kurulsun / 05.05.2025
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025
- Türkiye’yi ver, koltuğu al! / 20.05.2025
- “Terörsüz Türkiye” tuzağına dikkat! / 19.05.2025
- Haine hain demeyen, HAİNDİR! / 15.05.2025
- Özgür Özel’in yapması gerekenler! / 14.05.2025
- Ümmetçilik değil, Muaviye’cilik! / 13.05.2025
- Kötü gidişin sorumlusu millettir! / 12.05.2025
- Türkiye ittifakı kurulsun / 05.05.2025
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025