Halkın gerçekleri ortada. Ekonominin rakamları ortada. Dış politikada bir zamanlar 'değerli yalnızlık' dedikleri süreç şimdi tehlikeli yalnızlığa dönüştü.
Ama hükümet, halktan kaçıyor, halkın içine inmiyor, ekranlardan hala tünel, yol uzunlukları, havalimanı sayıları, köprü adetleri vs. ile bir büyümüşlük, kalkınmışlık gösterisi yapıyor. Özetle hükümet laf ile Türkiye gemisini yürütmeye çalışıyor ama nereye kadar?
Açıklamalara, verilen örneklere bakıyorsun akıl ile izahı yok!
AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, "Biz daha düne kadar kibrit kutusu üzerinde 'Türk malı' yazar diye sevinirdik. Şimdi İHA'larda, SİHA'larda, füzelerde 'Türk malı' yazıyor. Daha dün AKINCI TİHA envantere girdi. Biz milli savunma diye bir sanayi mi bilirdik? Çok azdı. Yaptığımız işler belliydi" dedi.
Bülent Turan'ın gövde gösterisine cevabı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu şöyle verdi; "ABD'nin Kongre'den geçirebilmesi durumunda, daha pahalı olmasına rağmen Patriot hava savunma sistemi alabiliriz."
Yani İHA, SİHAS, TİHA'ların maliyetinden daha fazla para vererek aldığımız S-400'leri kuramıyoruz. Ama sırf ABD'nin rızası için daha fazla para vererek Patriot alabiliriz.
Bu cevap yetmediyse Sayın Turan diyorum ki, bu millet milli sanayiyi de, milli tarımı da, milli tohumu da, milli aşıyı da, milli tarihimizi de, milli duruşu da çok iyi bilirdi.
Sayın Turan'a biraz milli tarihimizi okumasını tavsiye ederim. Eğer bugünkü alım gücü bakımından 400 milyar dolar borç bırakarak yıkılan bir imparatorluğun üzerine Türkiye Cumhuriyetini kuran Atatürk 19 yılda değil 15 yılda hem bu borcun yarısını ödemiş, hem Osmanlının yabancılara tahsis ettiği kurumların hepsini devletleştirmişti.
O büyük insan 15 yılda yani 1923-38 arası uçaktan silaha, ilaçtan demir çeliğe 49 fabrika kurmuştu.
1926, 1942 arasında Kayseri kurduğu fabrikada 212 uçak üretti. Etimesgut Fabrikasında 16 özgün uçak tasarlandı.
O yıllarda uçak ihracatı yapan beş ülkeden birisi de Türkiye Cumhuriyeti idi. Birçok ülkeye uçak ihraç edilirken 1932'de İran'a da uçak hediye etti.
Bu fabrikaları kim, neden kapattı vs. geçin bunları! O günün şartlarında 15 yılda bunlar yapılabilirken tam 19 yıl oldu. Hani yerli uçağımız? Hani savunma sistemlerimiz?
Marketteki etin üzerinde, 'Sırp Kasabından' yazıyor. Tereyağında İskoçya malı, yazıyor. Saman balyalarında Rus, Bulgar malı yazıyor. Unun, patatesin, soğanın, pirincin, pamuğun vs. hepsinde yabancı patent var.
Bindiği araba Almanların, kullandığın telefon ABD'nin neymiş, 'daha düne kadar kibrit kutusu üzerinde 'Türk malı' yazar diye sevinirdik'.
Evet, sevinirdik. Çünkü bize aitti. Her şeyi sattınız. Yaptık dediklerinizi de yabancı sermaye ile yaptırdınız. Şimdi bize ait olan ne var? Devletin yönetildiği Saray'ın bile çatısı Almanya'dan, mermerleri Hindistan'dan, ağaçları İtalya'dan geldi.
Tünellerin içine saklanan gerçekler
1935 yılında Atatürk, ülkemizin yeraltı kaynaklarını işletmek ve değerlendirmek üzere, sanayimizin ihtiyacı olan madenleri, endüstriyel hammaddeleri, enerjiyi üretmek ve her nevi banka muamelelerini yapmak üzere Etibank'ı kurdu.
1937 yılında temeli atılan Karabük Demir Çelik Entegre Tesisleri, 1939 yılında, yıllık 140 bin ton kapasite ile işletmeye açıldı. Daha sonra kapasitesi 680 bin tona çıkarıldı.
1938 yılı krom üretimi 280 bin ton, ihracatı ise 200 bin tondur.
1929'da bilister bakır üretimi 65 ton olarak gerçekleşirken, 1940 yılında 3.600 ton kurşun, 845 ton da manyezit üretilmiştir.
Yurdumuzda ilk bor tuzu yatağı 1815 yılında Susurluk'ta bulunmuştur. Bugünün vazgeçilmezi olan "bor" madenlerini o gün, (Osmanlı döneminde) İngiliz Borax Consolidated Ltd. Sirketi tarafından ele geçirilmiştir.
1950'li yıllarda Etibank'ta "bor" madeni üretimine başlamış ve1960 yılında üretim 97.5 bin tona yükselmiştir.
1930 yılında 9 bin ton olan linyit üretimi, 1939'da 185 bin tona ulaşmıştır. 1946 yılında toplam linyit üretimi 460 bin ton düzeyindedir. 1957 yılında bu rakam 1.712.000 tona yükselmiştir.
1957 yılında Türkiye Kömür İsletmeleri Kurumu (TKI) kurularak, taşkömürü ve linyit üretimi, dağıtımı ve satışları Etibank'tan alınarak bu kuruluşa verilmiştir.
1978 yılında çıkarılan 2172 sayılı yasa ile bor ve linyit sahalarının devletleştirilmesi gerçekleştirilmiş ve bu sahalara dayalı termik santraller kurulmuştur.
1960'li yıllarda Karadeniz Bakir İsletmeleri (KBİAS), ÇINKUR, KÜMAS ve Erdemir kurularak işletmeye açılmıştır. (maden.org.tr sitesinden derlenmiştir)
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş hayatı boyunca ülkemizin zenginliklerini anlattı. Şimdi bayrağı BTP Lideri Hüseyin Baş aldı ve anlatıyor;
Türkiye altın rezervleri açısından dünyada ilk üçte olurken bor, toryum rezervleri bakımından birinci sıradadır.
Ülkemizde 50'den fazla maden çeşidi bulunmakta ve yabancı araştırmacıların verdiği bilgilere göre bu madenlerin ham ederi 3 katrilyon dolardır. Ülkemiz petrol ve doğalgaz denizi üzerinde yüzüyor.
Bunları ve daha nice zenginliklerimiz kim sattı? AKP.
Sattıklarının yerine ne yaptılar? Tünel. Evet tünel yaptılar ki, kimse güneşi göremesin.
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025