Kamuoyuna büyük bir umut olarak lanse edilen AKP hükümetinin "kira öder gibi ev sahibi olma" projesi dar gelirli için pek bir şey ifade etmemektedir.
"Mortgage sistemi" de denilen bu kredi sisteminde vade 20 yıla kadar uzatılmaktadır.
Hükümet bir taraftan hazırladığı raporlarla yüzde 8 enflasyondan bahsederken, diğer taraftan yıllık yüzde 26.8 faizi olan bir sistemi çözüm olarak sunmaktadır.
Memur ve işçi maaşlarına, emekli aidatlarına zamlar yüzde 8 enflasyon baz alınarak bunun üzerine1-2 puan artışla yapılırken, getirilen sistem bu oranın tam 3 katına tekabül etmektedir.
Örneğin 50 milyar lira kredi alan bir kişinin 1 yıl sonunda borcuna yaklaşık 13 milyar lira daha eklenmektedir. Dolayısıyla bu meblağ 20 yıla uzatıldığında oldukça büyük bir rakam ortaya çıkmaktadır.
Bu sistemde faizler değişkendir. Aidatlar ödenemediği takdirde 3 aydan sonra takibe alınacak ve anapara üzerinden faiz her yıl katlanarak büyüyecektir.
Piyasada para darlığı yaşanmaktadır. Maaşlardaki artışlar yeterli olmadığından dolayı vatandaşın satın alma gücü her geçen erimektedir.
Böyle bir daralmanın yaşandığı ortamda, faizli bir krediyle milleti borçlandırmak "seni haczedeceğim, neyin var, neyin yok her şeyine el koyacağım" ifadesinin farklı bir versiyonudur.
Kredi kartları örneği bu noktada önemlidir. Nasıl olsa ekonomi düzelir mantığıyla kredi kartlarına yüklenen vatandaşımızın hali içler acısıdır, birçoğu hacizlik olmuştur.
KOBİ'lerde de benzer bir durum yaşanmıştır. KOBİ'lere krediler verilmiş ve üretim canlandırılmaya çalışılmıştır. Halbuki ekonomide yaşanan temel problem tüketimin daralmasıdır.
Tüketim problemi ve ucuz ithal ürünlerin piyasaya hakim olması, üreticinin ürettiği ürünleri pazar bulamamasına ve stoklamasına sebep olmuştur. Para kazanamayınca kredi alan bu iş adamları iflasın eşiğine gelmişlerdir.
Pazarını bulmadan yaptırılan üretim, üreticiyi bitirir.
Parasızlık yüzünden tüketimin daraldığı bir ortamda faizli teşvikler vatandaşı daha büyük bir girdabın içine sokmaktadır.
Bu şekilde asıl problemleri teşhis etmeden getirilen çözümler fayda yerine zarar getirir. Zaten bitme noktasında olan vatandaşımızı tamamen tüketir.
Ülkemizdeki en büyük problem tüketim darlığı ve paranın yetersizliğidir. Bunu teşhis eden Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli'nde sunduğu çözümler öncelikle tüketimin canlandırılması yönündedir.
Haydar Bey, yıllarca ülkemizde yaşanan enflasyonun talep ve tüketimden kaynaklanan enflasyon değil, bilakis maliyetten kaynaklandığını ifade etmektedir.
Maalesef iktidarda bulunanlar bunun tam tersini yapmış ve talebi daraltıcı politikalara devam etmişlerdir. Bu da yaranın daha da kangren olmasına sebep olmuştur.
Haydar Beyin projelerinin hepsini saymak mümkün değil, ama konumuzla alakalı birkaç tanesini ifade edelim.
Öncelikle, IMF ve AB yönlendirmeli politikalara "dur" denilecek. Dalgalı kura son verilip sabit kura geçilecek. Bütün iç ve dış borçlarımız Haydar Bey'in açıkladığı 685 milyar dolarlık kaynak paketiyle kapatılacak.
Böylece yabancıların para oyunlarıyla, tefeci mantığıyla, oturdukları yerden para kazanması önlenecek. Toplanan vergiler borçların faizlerine değil, tamamen vatandaşa hizmet olarak kullanılacak.
Ülkemizdeki en büyük ekonomik problem para darlığıdır. Şu an tedavülde bulunan para Milli Gelirin yüzde 3'ü nispetinde, yani vücutta para yok. Dünya standartlarında olması gereken para ise Milli Gelirin yüzde 30'u kadar olmalı. Bu eksik oran nispetinde para basılıp aşağıda belirtilen sosyal devlet projeleri çerçevesinde vatandaşa sunulacak:
100 milyarın altında geliri olan memur, işçi, emekli, çiftçi, küçük esnaf vb. vatandaştan vergi alınmayacak. Ev hanımlarına emeklilik hakkı verilecek. Her doğan çocuk için doğum parası verilecek. Bir memurun maaşının dörtte biri kadar ailelere çocuk başına yardım edilecek. Çocuk reşit olana kadar bu para ailesine, sonra da burs olarak kendisine verilecek. Yeni evlenenlere faizsiz, uzun ödemeli kredi verilecek. Evi olmayanlara 20 yıl vadeli faizsiz kredi verilecek.
Haydar Bey'in projesinde bir taraftan milletin üzerindeki borç yükü ortadan kaldırılırken, diğer taraftan sosyal desteklerle eli güçlendirilmektedir.
Şimdi şunu soracaksınız. AKP hükümetinin sunduğu ev sahibi olma projesiyle Haydar Bey'in ev projesi arasındaki fark nedir? Sadece faizsiz olması mıdır?
Faizsiz olması önemli bir ayrıcalıktır, fakat tek başına yeterli değildir. Haydar Bey'in projesi bir bütündür. Herhangi bir ekonomik modele yama yapılamaz, özellikle de IMF yaptırımlı ekonomik modellere.
Haydar Bey'in projesinde yukarıda bir kısmını bahsettiğimiz sosyal yardımlarla 500 milyon lira maaş alan bir kişi bu şekilde aşağı yukarı 1.5 milyar alacak. İşte böyle geliri katlanarak artan bir vatandaş faizsiz konut kredisini ödeyebilir, bu mantıklıdır.
Yani önce vatandaşın elini ve cebini kuvvetlendireceksin, sonra talep edeceksin.
Başka çözümler vatandaşı tamamen bitirir. Özellikle de özel sektör üzerinden faizli konut kredisi verirsen bu sadece vatandaşı bitirmekle kalmaz, zengin olan birilerini biraz daha zengin yapar.
Lütfen proje oluştururken hedeflerimizi ve de niyetlerimizi doğru yapalım. Hedefimiz bu aziz milleti ayağa kaldırmak, önünü açmak, güçlü bir millet ve de güçlü bir devlet olmak olsun.
Zaten ekmeğinde bol yağ bulunan birilerinin ekmeğine biraz daha yağ sürmek için adım atanların sonu pek hayırlı olmayacaktır.
Bu millet kendisine hizmet edeni ayakta tutar. Etmeyeni ne yaptığını biliyorsunuz.
"Mortgage sistemi" de denilen bu kredi sisteminde vade 20 yıla kadar uzatılmaktadır.
Hükümet bir taraftan hazırladığı raporlarla yüzde 8 enflasyondan bahsederken, diğer taraftan yıllık yüzde 26.8 faizi olan bir sistemi çözüm olarak sunmaktadır.
Memur ve işçi maaşlarına, emekli aidatlarına zamlar yüzde 8 enflasyon baz alınarak bunun üzerine1-2 puan artışla yapılırken, getirilen sistem bu oranın tam 3 katına tekabül etmektedir.
Örneğin 50 milyar lira kredi alan bir kişinin 1 yıl sonunda borcuna yaklaşık 13 milyar lira daha eklenmektedir. Dolayısıyla bu meblağ 20 yıla uzatıldığında oldukça büyük bir rakam ortaya çıkmaktadır.
Bu sistemde faizler değişkendir. Aidatlar ödenemediği takdirde 3 aydan sonra takibe alınacak ve anapara üzerinden faiz her yıl katlanarak büyüyecektir.
Piyasada para darlığı yaşanmaktadır. Maaşlardaki artışlar yeterli olmadığından dolayı vatandaşın satın alma gücü her geçen erimektedir.
Böyle bir daralmanın yaşandığı ortamda, faizli bir krediyle milleti borçlandırmak "seni haczedeceğim, neyin var, neyin yok her şeyine el koyacağım" ifadesinin farklı bir versiyonudur.
Kredi kartları örneği bu noktada önemlidir. Nasıl olsa ekonomi düzelir mantığıyla kredi kartlarına yüklenen vatandaşımızın hali içler acısıdır, birçoğu hacizlik olmuştur.
KOBİ'lerde de benzer bir durum yaşanmıştır. KOBİ'lere krediler verilmiş ve üretim canlandırılmaya çalışılmıştır. Halbuki ekonomide yaşanan temel problem tüketimin daralmasıdır.
Tüketim problemi ve ucuz ithal ürünlerin piyasaya hakim olması, üreticinin ürettiği ürünleri pazar bulamamasına ve stoklamasına sebep olmuştur. Para kazanamayınca kredi alan bu iş adamları iflasın eşiğine gelmişlerdir.
Pazarını bulmadan yaptırılan üretim, üreticiyi bitirir.
Parasızlık yüzünden tüketimin daraldığı bir ortamda faizli teşvikler vatandaşı daha büyük bir girdabın içine sokmaktadır.
Bu şekilde asıl problemleri teşhis etmeden getirilen çözümler fayda yerine zarar getirir. Zaten bitme noktasında olan vatandaşımızı tamamen tüketir.
Ülkemizdeki en büyük problem tüketim darlığı ve paranın yetersizliğidir. Bunu teşhis eden Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli'nde sunduğu çözümler öncelikle tüketimin canlandırılması yönündedir.
Haydar Bey, yıllarca ülkemizde yaşanan enflasyonun talep ve tüketimden kaynaklanan enflasyon değil, bilakis maliyetten kaynaklandığını ifade etmektedir.
Maalesef iktidarda bulunanlar bunun tam tersini yapmış ve talebi daraltıcı politikalara devam etmişlerdir. Bu da yaranın daha da kangren olmasına sebep olmuştur.
Haydar Beyin projelerinin hepsini saymak mümkün değil, ama konumuzla alakalı birkaç tanesini ifade edelim.
Öncelikle, IMF ve AB yönlendirmeli politikalara "dur" denilecek. Dalgalı kura son verilip sabit kura geçilecek. Bütün iç ve dış borçlarımız Haydar Bey'in açıkladığı 685 milyar dolarlık kaynak paketiyle kapatılacak.
Böylece yabancıların para oyunlarıyla, tefeci mantığıyla, oturdukları yerden para kazanması önlenecek. Toplanan vergiler borçların faizlerine değil, tamamen vatandaşa hizmet olarak kullanılacak.
Ülkemizdeki en büyük ekonomik problem para darlığıdır. Şu an tedavülde bulunan para Milli Gelirin yüzde 3'ü nispetinde, yani vücutta para yok. Dünya standartlarında olması gereken para ise Milli Gelirin yüzde 30'u kadar olmalı. Bu eksik oran nispetinde para basılıp aşağıda belirtilen sosyal devlet projeleri çerçevesinde vatandaşa sunulacak:
100 milyarın altında geliri olan memur, işçi, emekli, çiftçi, küçük esnaf vb. vatandaştan vergi alınmayacak. Ev hanımlarına emeklilik hakkı verilecek. Her doğan çocuk için doğum parası verilecek. Bir memurun maaşının dörtte biri kadar ailelere çocuk başına yardım edilecek. Çocuk reşit olana kadar bu para ailesine, sonra da burs olarak kendisine verilecek. Yeni evlenenlere faizsiz, uzun ödemeli kredi verilecek. Evi olmayanlara 20 yıl vadeli faizsiz kredi verilecek.
Haydar Bey'in projesinde bir taraftan milletin üzerindeki borç yükü ortadan kaldırılırken, diğer taraftan sosyal desteklerle eli güçlendirilmektedir.
Şimdi şunu soracaksınız. AKP hükümetinin sunduğu ev sahibi olma projesiyle Haydar Bey'in ev projesi arasındaki fark nedir? Sadece faizsiz olması mıdır?
Faizsiz olması önemli bir ayrıcalıktır, fakat tek başına yeterli değildir. Haydar Bey'in projesi bir bütündür. Herhangi bir ekonomik modele yama yapılamaz, özellikle de IMF yaptırımlı ekonomik modellere.
Haydar Bey'in projesinde yukarıda bir kısmını bahsettiğimiz sosyal yardımlarla 500 milyon lira maaş alan bir kişi bu şekilde aşağı yukarı 1.5 milyar alacak. İşte böyle geliri katlanarak artan bir vatandaş faizsiz konut kredisini ödeyebilir, bu mantıklıdır.
Yani önce vatandaşın elini ve cebini kuvvetlendireceksin, sonra talep edeceksin.
Başka çözümler vatandaşı tamamen bitirir. Özellikle de özel sektör üzerinden faizli konut kredisi verirsen bu sadece vatandaşı bitirmekle kalmaz, zengin olan birilerini biraz daha zengin yapar.
Lütfen proje oluştururken hedeflerimizi ve de niyetlerimizi doğru yapalım. Hedefimiz bu aziz milleti ayağa kaldırmak, önünü açmak, güçlü bir millet ve de güçlü bir devlet olmak olsun.
Zaten ekmeğinde bol yağ bulunan birilerinin ekmeğine biraz daha yağ sürmek için adım atanların sonu pek hayırlı olmayacaktır.
Bu millet kendisine hizmet edeni ayakta tutar. Etmeyeni ne yaptığını biliyorsunuz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Politika faizi %46: Enflasyon %35 olabilir mi? / 04.07.2025
- Emekliye yüzde 17, doğal gaza yüzde 25 zam! / 03.07.2025
- Peygamber efendimize saldırı kabul edilemez / 02.07.2025
- Orman alanları, ranta açılmamalı / 01.07.2025
- Tel Aviv’de Abraham Anlaşmaları’na ilişkin bir garip pano / 28.06.2025
- 30 Haziran yaklaştıkça ‘mutlak butlan’ tartışması alevleniyor / 27.06.2025
- İsrail-İran savaşında UAEA’nın rolü! / 26.06.2025
- ABD, İsrail ve İran arasında ‘ilginç’ bir ateşkes / 25.06.2025
- ABD, İran’la müzakere mi istiyor, mütareke mi? / 24.06.2025
- İran, Hürmüz Boğazı kartını kullanır mı? / 21.06.2025
- Emekliye yüzde 17, doğal gaza yüzde 25 zam! / 03.07.2025
- Peygamber efendimize saldırı kabul edilemez / 02.07.2025
- Orman alanları, ranta açılmamalı / 01.07.2025
- Tel Aviv’de Abraham Anlaşmaları’na ilişkin bir garip pano / 28.06.2025
- 30 Haziran yaklaştıkça ‘mutlak butlan’ tartışması alevleniyor / 27.06.2025
- İsrail-İran savaşında UAEA’nın rolü! / 26.06.2025
- ABD, İsrail ve İran arasında ‘ilginç’ bir ateşkes / 25.06.2025
- ABD, İran’la müzakere mi istiyor, mütareke mi? / 24.06.2025
- İran, Hürmüz Boğazı kartını kullanır mı? / 21.06.2025