Pazar günü Ankara'da Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) 8. Olağan Büyük Kongresi gerçekleştirildi.
Binlerce insanın arasında yapılan konuşmalara, atılan sloganlara, katılımcılara bakıyordum. Bütün samimiyetimle ifade ediyorum ki, bu bir parti kongresinin ötesinde bir kardeşlik buluşmasıydı. Gelebilen kardeşler oradaydı, gelemeyenler kardeşlerin selamları vardı.
Salonda baskın yaş grubu gençlerdi. Ama fikri ile zikri ile 'bende varım' diyen birlerce hanım ablamız, abimiz de oradaydı.
Hele bedensel özürlü o abilerin gözündeki gençliği görünce geleceğin tam bağımsız Türkiye'sine inancım da, heyecanım da, umutlarım da daha da arttı.
Salonda bireysel menfaatler için değil devletin, milletin, İslam coğrafyasının ve dünya halklarının ortak menfaatleri için gönül birliği etmiş, akıl birliği etmiş ve bu hedefi sağlayacak argümanı inanmış insanlar vardı.
Aynı zamanda bir basın mensubu olarak Malatya'dan, Artvin'den, Diyarbakır'dan, Hatay'dan, Çanakkale'den, Iğdır'dan, Konya'dan gelen cismen tanımasam da gönül olarak tanıdığım bir çok kişi ile sohbet ettim.
Sohbet ettiğim kardeşlerimin tamamı ya kendine küçük bir iş kurmuş veya ücretin asgarisi ile çalışmak zorunda bırakılmış kardeşlerimdi. Hayat şartları, çoluk-çocuk, ne iş yaptıklarını, nasıl geçindiklerini sordum.
Ne cevap verdiklerini zaten sizlerde yaşadığınız için biliyorsunuzdur. Ama bir farkla ki, bu insanların tamamı, hayat şartlarının nasıl düzeleceğini, ekonomik prangalardan nasıl kurtulacaklarını ve insanca yaşam hakkına nasıl sahip olacaklarını çok iyi biliyorlardı.
Sadece ekonomi mi? Hayır. Hataylı kardeşim, birileri istedi diye Türkiye'nin nasıl bir çamura saplandığını anlatıyordu.
Artvinli hemşerim talan edilen madenlerimizi ve bu madenlerin nasıl ekonomiye kazandırılması gerektiğini anlatıyordu.
Konyalı ve Kırklarelili kardeşlerim ise biraz isyankardı. Kendilerine sırt dönenlerin Rus, Ukrayna, Fransa, Uruguay, Kanada çiftçisini nasıl sevindirdiklerini anlatıyor ve bu zihniyet değiştirilmediği takdir de Türkiye'nin Somali, Etiyopya olacağını ifade ediyorlardı.
Hülasa o salona gelenlerin tamamı, Türkiye'nin sorunlarının farkında ve çözümün nasıl olacağı, sorusunun cevabına da hakimdi.
Dahası bu insanlar, bölgemizde oynanan ve dünyada yaşanan planlı oyunlara, oyun sahiplerinin amaçlarına, hedeflerine hakimdi, biliyordu.
Nereden mi biliyorum? Çünkü Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, insan yetiştiren, gül yetiştiren adamdı. İşte bu insanlar yıllarca çizgilerinden sapmadan, dünyalık menfaat ve tehditlere aldırmadan Haydar Baş' takip etmişler, Haydar Baş'ı anlatmışılardı.
Şimdi bu insanlar Hüseyin Baş ile 'artık yeter, zaman doldu, tam bağımsız Türkiye için buradayız, hazırız ve Türkiye siyasetine format atmak için geliyoruz' diyorlar.
Ve Hüseyin Baş
Selamlama konuşmaları ardından Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın tarihi vurgularını anlatan kısa bir sinevizyon gösterisi yapıldı. Göz pınarlarım açılmıştı. Hasretle, hürmetle, özlemle düne gittik.
Ve BTP lideri Hüseyin Baş çıktı sahneye. Sözleriyle, vurgularıyla, direk dokunuşlarıyla umutlarımızı yeşertti.
Haydar Baş öldü, diyorlardı. Ölmediğini bir kez daha gördük. Fikirleriyle, olaylara yaklaşımıyla, çözüm ve çıkış önerileriyle, cesaretiyle, ferasetiyle adeta karşımızda duruyordu.
Çünkü O'nun yetiştirdiği bir lider konuşuyordu. Hem de O'nun gibi konuşuyordu.
Dünyanın nasıl sömürüldüğünü, insanların, 'efendiler ve köleler' olarak nasıl sınıflandırıldığını anlatarak 'insanımızı ve insanlığı biz özgürlüğe kavuşturacağız, diyordu.
Milli ve manevi değerlerimizi şahsi ve siyasi hedefleri için kullananlara adeta 'biz buradayız, akıllı olun' mesajı veriyordu.
Dini ve milli bütünlüğümüzün teminatlarını, ekonomik bağımsızlığımızı nasıl kazanacağımızı tek tek anlattı.
Verdiği örneklerle planlı olarak nasıl fakirleştirildiğimizi, devlete ve millete ait zenginliklerin nasıl peşkeş çekildiğini anlattı.
Sadece anlattı mı? Hayır. Neo-liberal anlayışların iflas ettiğini, Türk siyasetine artık format atmak gerektiğini ve bir format ile bugünü kurtarıp, geleceğin Türkiye'sini hep beraber inşa etmeye hazır olduğunu ilan etti.
Gerisini koltuk sahipleri düşünsün! Çünkü gençler geliyor…
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024