"Ermeni soykırım iddialarını red ve ulusal bağımsızlık" mitingine halk, katılımı ile, coşkusu ile ve Kuvayı Milliye Mitingine dönüştürdü.
Sadece İstanbul'dan 300 bini aşkın insan selinin iştirakini ancak Kuvayı Milliye inancıyla izah ve ifade edebiliriz.
Yine bu insan selinin Abide-i Hürriyet Meydanını bayrak denizine dönüştürmesini de sadece ve sadece Kuvayı Milliye ruhuyla gerçekleştirebilirsiniz.
Ve yine her zaman olduğu gibi başta Prof. Dr. Haydar Baş olduğu gibi bütün konuşmacıların bu insan selinde buluşması, kucaklaşması Kuvayı Milliye ruhundan başka bir şeyle izah edilemeyeceği gibi ondan başka bir çarenin de, çözümün de olmayacağının gür bir sesle haykırışından başka bir şey değildi.
Hangi maksatla olursa olsun 3-5 insanın bir araya gelip kavga etmeden ayrılamadıkları bir ortamda 300 bini aşkın insanın Çağlayan Meydanını her hareketi büyük bir asaletin, büyük bir medeniyetin büyük bir vatan-millet sevgisinin eseri olan bir disiplin ve olgunlukla doldurması ve yine aynı duygularla yeniden doğmuşçasına bir daha buluşmak üzere kucaklaşarak, selamlaşarak ayrılması bu aziz milleti Kuvayı Milliye ruhundan başka bir inancın ve düşüncenin tatmin etmeyeceğinin de bir ispatı idi.
Kucaktaki bebekten eli bastonlu ihtiyara kadar herkes Kuvayı Milliye ruhuyla coşunca bu bir kere daha anlaşıldı ki, "Bu vatan bizimdir, bizim kalacak."
Şarkılar, türküler bir başka güzeldi. Marşlar ise daha bir başka güzeldi. Hele Prof. Dr. Haydar Baş'ın konuşmasının bir yerinde 300 bini aşkın insana "Dağ başını duman almış" marşını söyletmesi ise tam manasıyla bir kucaklaşma ve beraber yürüme demekti.
Ve yine her zaman olduğu gibi Prof. Dr. Haydar Baş, insanımızın ve insanlığın, ülkemizin ve dünyanın siyasi, iktisadi, içtimai, dini ve ahlaki bütün meselelerini büyük bir vukufiyetle tahlil ederek doğruları yanlışlardan, güzellikleri çirkinliklerden, çareleri çaresizliklerden, çözümleri çözümsüzlüklerden tek tek ayırarak "Bana gelsinler, bana sorsunlar ülkemizi 24 saatte krizlerden kurtarır, 2 yıl sonra Avrupa'yı, 3 yıl sonra Amerika'yı geçer 4. yılda da dünyanın en güçlü devleti oluruz" mesajını verdi.
Bunun üzerine 300 bini aşkın halk "Bu millet seni bekliyor" cevabını vererek mesajı aldığını da dile getirmiş oldu.
Ben bu vesile ile tertip heyeti başkanı Em. Hakim Şefik Şengül Beye, bşk. yardımcısı Em. Emniyet Müdürü Turhan Güler Beye ve arkadaşlarına böylesine bir mitingi tertip ettikleri için teşekkür ve tebriklerimi arz ediyorum.
Halkımıza gösterdikleri bu ilgiden, duyarlılıktan, coşkudan dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır. Her birini tek tek selamlıyor teşekkür ediyorum.
Meltem TV ve Yeni Mesaj Gazetesine bu mitingi halkımıza en mükemmel bir şekilde takip imkanı verdikleri için ayrıca tebrik ediyorum. Bu ülkenin meselelerine sahip çıktıkları için halkın kendilerini izlemekte ne kadar haklı olduğu da böylece bir kere daha da anlaşılmış oldu.
Bu hizmetlerinden dolayı kendilerini kutluyor ve başarılarının devamını temenni ediyorum.
Sadece İstanbul'dan 300 bini aşkın insan selinin iştirakini ancak Kuvayı Milliye inancıyla izah ve ifade edebiliriz.
Yine bu insan selinin Abide-i Hürriyet Meydanını bayrak denizine dönüştürmesini de sadece ve sadece Kuvayı Milliye ruhuyla gerçekleştirebilirsiniz.
Ve yine her zaman olduğu gibi başta Prof. Dr. Haydar Baş olduğu gibi bütün konuşmacıların bu insan selinde buluşması, kucaklaşması Kuvayı Milliye ruhundan başka bir şeyle izah edilemeyeceği gibi ondan başka bir çarenin de, çözümün de olmayacağının gür bir sesle haykırışından başka bir şey değildi.
Hangi maksatla olursa olsun 3-5 insanın bir araya gelip kavga etmeden ayrılamadıkları bir ortamda 300 bini aşkın insanın Çağlayan Meydanını her hareketi büyük bir asaletin, büyük bir medeniyetin büyük bir vatan-millet sevgisinin eseri olan bir disiplin ve olgunlukla doldurması ve yine aynı duygularla yeniden doğmuşçasına bir daha buluşmak üzere kucaklaşarak, selamlaşarak ayrılması bu aziz milleti Kuvayı Milliye ruhundan başka bir inancın ve düşüncenin tatmin etmeyeceğinin de bir ispatı idi.
Kucaktaki bebekten eli bastonlu ihtiyara kadar herkes Kuvayı Milliye ruhuyla coşunca bu bir kere daha anlaşıldı ki, "Bu vatan bizimdir, bizim kalacak."
Şarkılar, türküler bir başka güzeldi. Marşlar ise daha bir başka güzeldi. Hele Prof. Dr. Haydar Baş'ın konuşmasının bir yerinde 300 bini aşkın insana "Dağ başını duman almış" marşını söyletmesi ise tam manasıyla bir kucaklaşma ve beraber yürüme demekti.
Ve yine her zaman olduğu gibi Prof. Dr. Haydar Baş, insanımızın ve insanlığın, ülkemizin ve dünyanın siyasi, iktisadi, içtimai, dini ve ahlaki bütün meselelerini büyük bir vukufiyetle tahlil ederek doğruları yanlışlardan, güzellikleri çirkinliklerden, çareleri çaresizliklerden, çözümleri çözümsüzlüklerden tek tek ayırarak "Bana gelsinler, bana sorsunlar ülkemizi 24 saatte krizlerden kurtarır, 2 yıl sonra Avrupa'yı, 3 yıl sonra Amerika'yı geçer 4. yılda da dünyanın en güçlü devleti oluruz" mesajını verdi.
Bunun üzerine 300 bini aşkın halk "Bu millet seni bekliyor" cevabını vererek mesajı aldığını da dile getirmiş oldu.
Ben bu vesile ile tertip heyeti başkanı Em. Hakim Şefik Şengül Beye, bşk. yardımcısı Em. Emniyet Müdürü Turhan Güler Beye ve arkadaşlarına böylesine bir mitingi tertip ettikleri için teşekkür ve tebriklerimi arz ediyorum.
Halkımıza gösterdikleri bu ilgiden, duyarlılıktan, coşkudan dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır. Her birini tek tek selamlıyor teşekkür ediyorum.
Meltem TV ve Yeni Mesaj Gazetesine bu mitingi halkımıza en mükemmel bir şekilde takip imkanı verdikleri için ayrıca tebrik ediyorum. Bu ülkenin meselelerine sahip çıktıkları için halkın kendilerini izlemekte ne kadar haklı olduğu da böylece bir kere daha da anlaşılmış oldu.
Bu hizmetlerinden dolayı kendilerini kutluyor ve başarılarının devamını temenni ediyorum.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010