Güzelim cennet ülkemizin madeni de çok, haini de!
Yıllarca yürütülen ve esası planlı bir yalan propagandaya dayanan, "Lozan'da gizli maddeler var" kampanyasına yüzde 48'lik bir kesimin inanmış olması, araştırma ve doğruya ulaşma konusundaki düzeyimizi ortaya koyuyor.
Neden Atatürk sonrası hep yalana teslim olduk?
Niçin Atatürk'ün izini takip etmedik ve tam tersini yaptık?
Nerede yanlış yaptık?
Gerçekten Lozan'da gizli madde olmuş olabilir mi?
İşte bu soru bile, şeytani içgüdüler ve dürtüleri barındırmaktadır.
Şunu çok iyi biliniz ki, Atatürk hiçbir konuda asla yanlış yapmamış ve yapanlara da engel olmuştur.
Eğer eleştirilecek dönem varsa, o da, 1938 sonrası tüm iktidarlar dönemidir.
Peki, nedir bu "gizli madde" teranesi. Madenler gerçekten de Cumhuriyet döneminde işletilemedi mi?
Bakalım:
Osmanlı dönemde Padişahlar kendi malı gibi, yabancı firmalara maden ocağı işletme ruhsatı verirdi.
Yabancı devletler yaptıkları anlaşmalarla demiryolu güzergâhlarındaki her türlü maden ve ekonomik yatırımlar için imtiyaz alırdı.
Buna en tipik örnek, Almanların yaptığı Berlin-Bağdat Demiryolu Projesi'ydi. Almanlar bu hattın geçtiği güzergâhtaki madenleri çıkarma ve işletme hakkını almıştı.
Aynı durum başka ülkeler için de geçerliydi.
Bu gidişe büyük önderimiz Atatürk, Lozan Antlaşması'yla son vermiştir.
Yabancılar, özellikle kapitülasyonların kaldırılmasını istemiyorlar ve büyük güçlükler çıkarıyorlardı.
Atatürk'ün en büyük hedefi ise bu uygulamayı kaldırmaktı. Bunun için İsmet Paşa'ya kesin talimat vermiş ve mali bağımsızlığa giden yolda taviz verilmemesi istenmişti.
Çünkü Atatürk biliyordu ki, iktisadi bağımsızlık elde edilmeden siyasi bağımsızlık da asla elde edilemezdi.
Cumhuriyet döneminde uygulanan ekonomi politikaları ise bağımsızlık esasına dayalı olarak; milli varlıklara sahip çıkmayı esas alıyordu.
Atatürk'ün amacı, Osmanlı döneminde verilen imtiyazları kaldırmak ve yabancıların elinde bulunan büyük ekonomik kuruluşları geri almaktı. Madenlerimiz de 49-99 yıllık sürelerle verildiği için, bunların da süreleri dolduğunda geri alındı.
Bu alınma 1950'li yıllara kadar sürmüştü. Hatta bazıları beklenmeden satın alındı ve imtiyazlar iptal edilmişti.
Cumhuriyet döneminde madenciliğe çok özel ve ayrı bir önem verildi. Madenler, ülkenin sanayileşmesinde en önemli kaynak olarak görüldü ve buralara büyük yatırımlar yapıldı.
Madenlerin işletilmesi için de demiryolu ağı genişletildi. Zonguldak madenciliği de daha çok Cumhuriyet döneminde gelişti ve sanayiye en önemli hammadde merkezi olarak görüldü.
Bunun için de 1935 yılında Etibank kuruldu. Aynı yıl Maden Tetkik Arama Kurumu kuruldu.
1936 yılında Ergani Bakır TAŞ satın alındı.
1937 yılında da Zonguldak Ereğli İşletmesi Fransızlardan satın alındı.
Atatürk 1 Kasım 1937 günü TBMM'de yaptığı açılış konuşmasında, devlet madenciliğinin, "Milli kalkınma hareketleriyle yakından alakalı mühim mevzulardan biri" olduğunu söyledi.
Aynı yıl Kozlu Madenleri de satın alınarak Etibank'a devredildi.
15 Ekim 1940 günü çıkan yasayla da bütün madenler devletleştirildi ve bu sırada Ereğli Havzası Kömür Madenleri de yabancılardan alındı.
Bütün bu bilgilerden sonra, Lozan'da madenlerimizi çıkarma ve işletme konusunda gizli madde olduğunu ileri sürenler, yıllardır aramızda İngiliz ajanlığı yapmışlar da haberimiz olmamış.
Oysa bugün, yabancıların Türkiye'de sahip oldukları maden alanı 150 bin kilometrekare alanı kapsıyor.
Bu alan Türkiye yüzölçümünün yüzde 19'una tekabül ediyor.
Türkiye'nin Dünya rezervinin yüzde 70'ine sahip olduğu bor madeni üzerinde ise yabancı şirketlerin çalışmaları sürüyor.
İşleme hakkı Eti Maden İşletmelerine ait bor madeni ile ilgili kanun değişikliği hazırlıkları olduğu da iddia ediliyor.
Yerli ve milli olduğumuzu ileri sürüyoruz.
Peki, bu tablo neyin nesi?
Bu kadar stratejik olan madenler nasıl yabancıya verilebilir?
Lozan gibi Türkiye'nin tapusunu tartışacağınıza, Lozan'a aykırı davranan siyasetçileri mercek altına alın!
- Özgür Özel’in yapması gerekenler! / 14.05.2025
- Ümmetçilik değil, Muaviye’cilik! / 13.05.2025
- Kötü gidişin sorumlusu millettir! / 12.05.2025
- Türkiye ittifakı kurulsun / 05.05.2025
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025
- Kapitalist sistem seni de yutar Mehmet Şimşek / 28.04.2025
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025
- Türk olduğumuzu hatırlayalım! / 24.04.2025