Haçlı Batı ülkeleri, İslam dünyasının en önemli aylarından olan Recep ayında, en önemli gecelerinden olan Miraç Kandili'nde bir İslam ülkesini, hem de seçilmiş bir mekan olan Şam bölgesini 100'ü aşkın füzeyle bombalıyor ama İslam ülkelerinden en ufak bir tepki yok.
Dahası Türkiye'nin siyasileri, saldırıyı gerçekleştirenleri tebrik ediyor, memnuniyetlerini ifade ediyorlar, hatta "Kalıcı barış için daha fazlasına ihtiyaç var" diyorlar.
Meğer Haçlı ordularının İslam dünyasına füze fırlatmasına ne kadar da meraklıymışız, istekliymişiz. Hâlbuki bunun bir sonraki aşamasında, çok yakın bir zamanda aynı Haçlı ülkelerinin yıkıcı füzeleri Türkiye'yi hedef alacak. Ne büyük bir basiretsizlik!
Prof. Dr. Haydar Baş Bey yıllardır ayıktırmaya çalışıyor, "Büyük Ortadoğu Projesi'yle parçalanması planlanan 22 İslam ülkesinin 22'incisi Türkiye'dir" diye, duydunuz bu gür sesi ama inatla duymazdan geldiniz. Şimdi adım adım bu aşamaya doğru yaklaşıyoruz.
Esad'ın direnişi, sıranın Türkiye'ye gelmesini engelleyen en büyük mücadeleydi, ama ABD ve müttefiklerinin bu engeli kaldırmak için yaptığı saldırılara ne de çok seviniyoruz.
ABD, İngiltere ve Fransa, yine kimyasal bir yalanla bir kandil gecesi Suriye'nin askeri noktalarına yüzden fazla füze ile saldırdı. Bunların yüzde 70'i Sovyetler döneminden kalan Suriye hava savunma sistemleri tarafından engellendi.
Vurulan bu hedeflerde, askeri unsurlar daha önce buraları boşalttığı için can kaybının yaşanmadığı ifade ediliyor. Can kaybı yaşansın yaşanmasın, hasar olsun olmasın, önemli olan Haçlı ordularının İslam ülkesini bir şekilde hedef almasıdır.
Her ne kadar ABD'den ve Fransa'dan gelen açıklamalarda "saldırı bir daha olmayacak" dense de, emin olun ki yeni provokasyonlarla yeni saldırılar mutlaka yapacaklardır.
ABD'nin asıl amacını Prof. Dr. Baş 2000'li yıllardan bu yana sürekli ifade etmektedir: "Olumsuz iklim şartları sebebiyle kendisine vatan arıyor ve vatan olarak da Ortadoğu coğrafyasını seçti."
ABD için Suriye toprakları vatan projesinin bir parçasıysa, söyler misiniz hiç durması mümkün mü? ABD "Kuzeyini nasıl olsa ele geçirdim, güneyi eksik kalsın" der mi?
Peki, aynı coğrafyada arzı mevut hesapları, büyük İsrail hedefi olan İsrail, Filistinlilerin tek hamisi durumundaki Esad için hiç "kalsın" der mi? Elbette ki hayır?
Suriye'nin tamamı ABD'nin vatan projesi içinde, İsrail'in büyük İsrail projesinin içinde?
Bu gerçekleri görmeden doğru bir analiz yapabilmek asla mümkün değil?
Türkiye'nin siyasilerinin en iyi ihtimalle bu gerçekleri görmediğini, yanıldıklarını düşünüyoruz. Görüyorlarlarsa ve gördükleri halde Haçlı ittifakının yanında yer alıyorsa, bilemem.
Bu son saldırılarda, daha önce ABD'nin Suriye'deki El Şayrat üssüne yaptığı saldırılar gibi dikkat çeken bir husus var.
ABD ve müttefikleri kimyasal yalan bahanesiyle saldırı hazırlığında olduklarını ilan ettiklerinden bu yana Suriye'nin hamisi konumunda olan Rusya, "Böyle bir saldırının bir karşılığı olacağını" söyleyip, S-400'leri aktif hale getirdiğini ilan etmişti, Doğu Akdeniz'de tatbikata başlamıştı, savaş uçaklarını devriye gezdiriyordu ve savunma amaçlı olarak savaş gemilerini açık denize çıkarmıştı.
100'ün üstünde füze saldırısı oldu ama Rusya'dan bir cevap göremedik, sadece sert bir şekilde kınadılar, Rus yetkililer tepeden tırnağa ABD'yi suçlayan açıklamalar yaptılar.
Bu gelişmeler 2017 El Şayrat saldırısında olduğu gibi yine "ABD ile Rusya arasında danışıklı dövüş müydü" sorularını akla getirdi. Rusya gerçekten saldırı pozisyonu alsaydı, sizce ABD ve müttefikleri herhangi bir saldırıya tenezzül edebilirler miydi?
Tamam, ABD Suriye'yi vuracağını söyledi ve öyle ya da böyle vurarak sözünü yerine getirip imajını bir nebze kurtardı, ya buna göz yuman Rusya'nın hali?
Rusya, "herhangi bir saldırı karşılıksız kalmayacak" demesine rağmen, konuyu sadece BM'ye götürmekle yetindi. BM'den ABD, İngiltere ve Fransa'ya rağmen ne tür bir karar çıkacaksa?
Rusya bu tür pasif bir tavırla belki "ABD ve Batılı ülkelerle ilişkilerim bozulmasın" endişesiyle hareket ediyor olabilir ama şu bir gerçek ki, bu tür tavırlar Rusya'nın yükselen imajına ciddi manada zarar vermektedir ve ABD'ye casaret verdirerek daha da saldırganlaştırmaktadır.
Uluslar arası ilişilerde bazen bir kaya parçası, çakıl taşı bile stratejik anlamda çok önemlidir. ABD'nin saldıracağı üsler boşaltılmıştır ama Rusya'nın garantörü olduğu bölge füzelere maruz kalmıştır.
Bütün bu yaşanan hadiseler Milli Mücadele'ye adım atan Mustafa Kemal Atatürk'ün neden Havza'da Ruslar'dan karşılıksız bir destek istemediğinin açık bir göstergesidir.
Bir millet milli mücadelesinde ancak tam bağımsızlık esasını hedeflerse ve ona göre strateji belirlerse başarılı olabilir.
Atatürk, "Manda ve himaye kabul edilmez",
Prof. Dr. Haydar Baş da "Ne AB, ne ABD tek çözüm bağımsız Türkiye" derken işte bu gerçeği ifade ediyorlar.
Dahası Türkiye'nin siyasileri, saldırıyı gerçekleştirenleri tebrik ediyor, memnuniyetlerini ifade ediyorlar, hatta "Kalıcı barış için daha fazlasına ihtiyaç var" diyorlar.
Meğer Haçlı ordularının İslam dünyasına füze fırlatmasına ne kadar da meraklıymışız, istekliymişiz. Hâlbuki bunun bir sonraki aşamasında, çok yakın bir zamanda aynı Haçlı ülkelerinin yıkıcı füzeleri Türkiye'yi hedef alacak. Ne büyük bir basiretsizlik!
Prof. Dr. Haydar Baş Bey yıllardır ayıktırmaya çalışıyor, "Büyük Ortadoğu Projesi'yle parçalanması planlanan 22 İslam ülkesinin 22'incisi Türkiye'dir" diye, duydunuz bu gür sesi ama inatla duymazdan geldiniz. Şimdi adım adım bu aşamaya doğru yaklaşıyoruz.
Esad'ın direnişi, sıranın Türkiye'ye gelmesini engelleyen en büyük mücadeleydi, ama ABD ve müttefiklerinin bu engeli kaldırmak için yaptığı saldırılara ne de çok seviniyoruz.
ABD, İngiltere ve Fransa, yine kimyasal bir yalanla bir kandil gecesi Suriye'nin askeri noktalarına yüzden fazla füze ile saldırdı. Bunların yüzde 70'i Sovyetler döneminden kalan Suriye hava savunma sistemleri tarafından engellendi.
Vurulan bu hedeflerde, askeri unsurlar daha önce buraları boşalttığı için can kaybının yaşanmadığı ifade ediliyor. Can kaybı yaşansın yaşanmasın, hasar olsun olmasın, önemli olan Haçlı ordularının İslam ülkesini bir şekilde hedef almasıdır.
Her ne kadar ABD'den ve Fransa'dan gelen açıklamalarda "saldırı bir daha olmayacak" dense de, emin olun ki yeni provokasyonlarla yeni saldırılar mutlaka yapacaklardır.
ABD'nin asıl amacını Prof. Dr. Baş 2000'li yıllardan bu yana sürekli ifade etmektedir: "Olumsuz iklim şartları sebebiyle kendisine vatan arıyor ve vatan olarak da Ortadoğu coğrafyasını seçti."
ABD için Suriye toprakları vatan projesinin bir parçasıysa, söyler misiniz hiç durması mümkün mü? ABD "Kuzeyini nasıl olsa ele geçirdim, güneyi eksik kalsın" der mi?
Peki, aynı coğrafyada arzı mevut hesapları, büyük İsrail hedefi olan İsrail, Filistinlilerin tek hamisi durumundaki Esad için hiç "kalsın" der mi? Elbette ki hayır?
Suriye'nin tamamı ABD'nin vatan projesi içinde, İsrail'in büyük İsrail projesinin içinde?
Bu gerçekleri görmeden doğru bir analiz yapabilmek asla mümkün değil?
Türkiye'nin siyasilerinin en iyi ihtimalle bu gerçekleri görmediğini, yanıldıklarını düşünüyoruz. Görüyorlarlarsa ve gördükleri halde Haçlı ittifakının yanında yer alıyorsa, bilemem.
Bu son saldırılarda, daha önce ABD'nin Suriye'deki El Şayrat üssüne yaptığı saldırılar gibi dikkat çeken bir husus var.
ABD ve müttefikleri kimyasal yalan bahanesiyle saldırı hazırlığında olduklarını ilan ettiklerinden bu yana Suriye'nin hamisi konumunda olan Rusya, "Böyle bir saldırının bir karşılığı olacağını" söyleyip, S-400'leri aktif hale getirdiğini ilan etmişti, Doğu Akdeniz'de tatbikata başlamıştı, savaş uçaklarını devriye gezdiriyordu ve savunma amaçlı olarak savaş gemilerini açık denize çıkarmıştı.
100'ün üstünde füze saldırısı oldu ama Rusya'dan bir cevap göremedik, sadece sert bir şekilde kınadılar, Rus yetkililer tepeden tırnağa ABD'yi suçlayan açıklamalar yaptılar.
Bu gelişmeler 2017 El Şayrat saldırısında olduğu gibi yine "ABD ile Rusya arasında danışıklı dövüş müydü" sorularını akla getirdi. Rusya gerçekten saldırı pozisyonu alsaydı, sizce ABD ve müttefikleri herhangi bir saldırıya tenezzül edebilirler miydi?
Tamam, ABD Suriye'yi vuracağını söyledi ve öyle ya da böyle vurarak sözünü yerine getirip imajını bir nebze kurtardı, ya buna göz yuman Rusya'nın hali?
Rusya, "herhangi bir saldırı karşılıksız kalmayacak" demesine rağmen, konuyu sadece BM'ye götürmekle yetindi. BM'den ABD, İngiltere ve Fransa'ya rağmen ne tür bir karar çıkacaksa?
Rusya bu tür pasif bir tavırla belki "ABD ve Batılı ülkelerle ilişkilerim bozulmasın" endişesiyle hareket ediyor olabilir ama şu bir gerçek ki, bu tür tavırlar Rusya'nın yükselen imajına ciddi manada zarar vermektedir ve ABD'ye casaret verdirerek daha da saldırganlaştırmaktadır.
Uluslar arası ilişilerde bazen bir kaya parçası, çakıl taşı bile stratejik anlamda çok önemlidir. ABD'nin saldıracağı üsler boşaltılmıştır ama Rusya'nın garantörü olduğu bölge füzelere maruz kalmıştır.
Bütün bu yaşanan hadiseler Milli Mücadele'ye adım atan Mustafa Kemal Atatürk'ün neden Havza'da Ruslar'dan karşılıksız bir destek istemediğinin açık bir göstergesidir.
Bir millet milli mücadelesinde ancak tam bağımsızlık esasını hedeflerse ve ona göre strateji belirlerse başarılı olabilir.
Atatürk, "Manda ve himaye kabul edilmez",
Prof. Dr. Haydar Baş da "Ne AB, ne ABD tek çözüm bağımsız Türkiye" derken işte bu gerçeği ifade ediyorlar.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024