Ovaya yakın yamaçta bülbüller, kendi aralarında dertleşiyorlar; hava bulutlu, uzaktan söğüt ağaçları da görünüyor, şimdilik çalılıklara konmuşlar...
- Şuna bak, ne olacak, hiç laf dinlemez!..
- Bırak onu. O kabına sığmadığı için öyledir.
- Sen de hiç laf söyletmiyorsun.
- O benden çok istidatlıdır.
- Aaa! Amma da abartıyorsun.
- Niye abartayım canım!.. Cesaret var, atılganlık var. İçtenlik var; her şeyden önemlisi kalbi dürüst.
- Neredeyse âşıkların, sâdıkların, bağrı yanık bülbüllerin sınıfına sokacaksın. O şimdi çalılıklarda olsa da, söğütlere ışık saçan güneşin dahi gözdesi...
- Bırak canım sende. Gel dersin gelmez; hem Allah'ın ismini bile anmak için dilini kıpırdatmaz. Şu övgülerine bak! Ben gidiyorum.
***
- Ne oldu, suskun duruyorsun, ben sana demedim mi?
- Ne bileyim görünüşüne aldandım.
- Hem de bütün bülbüllerin kokusuna hayran olduğu "gül"e gitmiş.
- Gül de "evladım" demiş...
- Aman Allah'ım!.. Bu kadar yıldır "Gül" ün özlemini çekerim can kardeşim" geldi geçti. Arkadaşımın övgüleri boşuna değilmiş meğer. Sevindim. Bizim bölgemizde de Yunus'un yüreği dolaşacak...
***
-Hadi gel...
- Bana mı dedin?
Güle aşık olan toy bülbül kendisini her an öven ve bağlılığı eskiye dayanan bülbülü alıp Güle götürür. Ama çok utangaçtır.
Dere-kepe giderler.. Dağlar, nehirler geçerler de... Her an uçtukları gökler sanki ipek yumuşağına dönüşmüş yanaklarını okşuyor... Kondukları ağaçlar misafirlik yarısına koşuyor, yapraklar rüzgar eşliğinde alkış tutuyorlardı... Bu Güle yolculuğun bereketiydi...
Nihayet yakınlaştılar... Toy bülbül... "İşte geldik", demişti ki, arkadaşı:
- Yüreğim yerinden çıkacak!... Ben dayanamayacağım... Ben gelmeyeceğim.
- O nasıl söz... Bu kapıya kadar gel de içeri girme... Şuracıkta... Ben hataları olan suçluyum. Hem Rabb'ine karşı suçlu olan vesveseyle çalkalanan bir kalple Gülün huzuruna çıkmak edepsizlik olmaz mı?
-Gel gel. Sen kendini tutma. Bırak alsın götürsünler...
Beraberce bahçesinde tahta kapı olan elma dallarına kondular...
Toy bülbül gülün yanına gitti.
Canların bir olup akması, aşk sürmeleri, sevda kokuları etrafta buram buram...
Biraz sonra arkadaşını alıp Gülün yanına getirdi...
Başını önüne eğmişti... Kalbi yerinden çıkacak gibi olmuştu. Yer yarılsaydı da içine girseydi... Bir an başını kaldırmıştı ki, Gülü yakından görmüştü...
Aman Allah'ım! Yapraklar özel bir ihtimamla şekillenmiş, renklenmiş, süslenmiş... Bu renkler de ne?.. İnsanın yüreğini alıp hayat ışıkları, sevdaları sunan bu çizgiler, berraklık, sadelik aman aman aklım gitti benim.
İçte bu çağlayış olurken dil lâl oldu...
Bir an Gül başını eğdi ve "Hoş geldiniz" dedi...
Belki kendi kulağının bile zor duyacağı mahcubiyetle "sağolun" dedi ve dudaklarını kıpırdattı...
***
Akşam elma ağaçlarının dallarında konakladılar. Sabah gün ışığıyla yola koyuldular...
***
Yıllar geçti...
Genç Bülbül Gülün güzelliğine bağlandı kaldı.. Kokusuyla mest oldu...
Arkadaşı mahcubiyette kaldı...
Dağlarda konakladı. Kışlar geçirdi. Kimi zaman dondu kimi zaman süründü. Düştü kalktı...
Gülün sevdası, onun da yönü, gıdasıydı.
Bu nasıl tutkuydu ki, bir defa olsun yakından görüp, dizdize gelip de "nasılsın?" diyememişti. Defalarca geldiği o kapıdan her defasında uzaktan selam vererek dönüyordu...
Bir gün Gül bahçesinde yabani bir çiçek görmüştü.. Seni bizim diyara götüreyim ne olur? Çiçek de boyun büküp geldi... Geldi de kısa zaman sonra kurumaya başladı. Ne oluyor sana, 'hani bana Gül'ü hatırlatacaktın, dertleşecektik' diyemedi bile. Tabii hangi ayrılıktan hayat fışkırır ki...
***
Daha dün Gül ile buluşulacaktı. "Tamam artık çıkacağım ve 'nasılsınız?' diyeceğim" diyerek kanatlandı. Öyle besteler söylüyordu ki...
Daldan dala uçtu, tepelerin ardından gelip kapıda durdu işte Gül karşısında.
Ama o yine diyemedi.
Boynunu büküp döndü. Yolda giderken ovalardan geçerken şu besteyi terennüm ediyordu:
Bülbüller kokuyu Güllerden alır
Mecnun çıkar dağa Leyla'yı bulur
Leyla Leyla derken Mevla'yı bulur
Âşıkların böyle halleri çoktur...
(Genç bülbül adını biliyorum.)
- Şuna bak, ne olacak, hiç laf dinlemez!..
- Bırak onu. O kabına sığmadığı için öyledir.
- Sen de hiç laf söyletmiyorsun.
- O benden çok istidatlıdır.
- Aaa! Amma da abartıyorsun.
- Niye abartayım canım!.. Cesaret var, atılganlık var. İçtenlik var; her şeyden önemlisi kalbi dürüst.
- Neredeyse âşıkların, sâdıkların, bağrı yanık bülbüllerin sınıfına sokacaksın. O şimdi çalılıklarda olsa da, söğütlere ışık saçan güneşin dahi gözdesi...
- Bırak canım sende. Gel dersin gelmez; hem Allah'ın ismini bile anmak için dilini kıpırdatmaz. Şu övgülerine bak! Ben gidiyorum.
***
- Ne oldu, suskun duruyorsun, ben sana demedim mi?
- Ne bileyim görünüşüne aldandım.
- Hem de bütün bülbüllerin kokusuna hayran olduğu "gül"e gitmiş.
- Gül de "evladım" demiş...
- Aman Allah'ım!.. Bu kadar yıldır "Gül" ün özlemini çekerim can kardeşim" geldi geçti. Arkadaşımın övgüleri boşuna değilmiş meğer. Sevindim. Bizim bölgemizde de Yunus'un yüreği dolaşacak...
***
-Hadi gel...
- Bana mı dedin?
Güle aşık olan toy bülbül kendisini her an öven ve bağlılığı eskiye dayanan bülbülü alıp Güle götürür. Ama çok utangaçtır.
Dere-kepe giderler.. Dağlar, nehirler geçerler de... Her an uçtukları gökler sanki ipek yumuşağına dönüşmüş yanaklarını okşuyor... Kondukları ağaçlar misafirlik yarısına koşuyor, yapraklar rüzgar eşliğinde alkış tutuyorlardı... Bu Güle yolculuğun bereketiydi...
Nihayet yakınlaştılar... Toy bülbül... "İşte geldik", demişti ki, arkadaşı:
- Yüreğim yerinden çıkacak!... Ben dayanamayacağım... Ben gelmeyeceğim.
- O nasıl söz... Bu kapıya kadar gel de içeri girme... Şuracıkta... Ben hataları olan suçluyum. Hem Rabb'ine karşı suçlu olan vesveseyle çalkalanan bir kalple Gülün huzuruna çıkmak edepsizlik olmaz mı?
-Gel gel. Sen kendini tutma. Bırak alsın götürsünler...
Beraberce bahçesinde tahta kapı olan elma dallarına kondular...
Toy bülbül gülün yanına gitti.
Canların bir olup akması, aşk sürmeleri, sevda kokuları etrafta buram buram...
Biraz sonra arkadaşını alıp Gülün yanına getirdi...
Başını önüne eğmişti... Kalbi yerinden çıkacak gibi olmuştu. Yer yarılsaydı da içine girseydi... Bir an başını kaldırmıştı ki, Gülü yakından görmüştü...
Aman Allah'ım! Yapraklar özel bir ihtimamla şekillenmiş, renklenmiş, süslenmiş... Bu renkler de ne?.. İnsanın yüreğini alıp hayat ışıkları, sevdaları sunan bu çizgiler, berraklık, sadelik aman aman aklım gitti benim.
İçte bu çağlayış olurken dil lâl oldu...
Bir an Gül başını eğdi ve "Hoş geldiniz" dedi...
Belki kendi kulağının bile zor duyacağı mahcubiyetle "sağolun" dedi ve dudaklarını kıpırdattı...
***
Akşam elma ağaçlarının dallarında konakladılar. Sabah gün ışığıyla yola koyuldular...
***
Yıllar geçti...
Genç Bülbül Gülün güzelliğine bağlandı kaldı.. Kokusuyla mest oldu...
Arkadaşı mahcubiyette kaldı...
Dağlarda konakladı. Kışlar geçirdi. Kimi zaman dondu kimi zaman süründü. Düştü kalktı...
Gülün sevdası, onun da yönü, gıdasıydı.
Bu nasıl tutkuydu ki, bir defa olsun yakından görüp, dizdize gelip de "nasılsın?" diyememişti. Defalarca geldiği o kapıdan her defasında uzaktan selam vererek dönüyordu...
Bir gün Gül bahçesinde yabani bir çiçek görmüştü.. Seni bizim diyara götüreyim ne olur? Çiçek de boyun büküp geldi... Geldi de kısa zaman sonra kurumaya başladı. Ne oluyor sana, 'hani bana Gül'ü hatırlatacaktın, dertleşecektik' diyemedi bile. Tabii hangi ayrılıktan hayat fışkırır ki...
***
Daha dün Gül ile buluşulacaktı. "Tamam artık çıkacağım ve 'nasılsınız?' diyeceğim" diyerek kanatlandı. Öyle besteler söylüyordu ki...
Daldan dala uçtu, tepelerin ardından gelip kapıda durdu işte Gül karşısında.
Ama o yine diyemedi.
Boynunu büküp döndü. Yolda giderken ovalardan geçerken şu besteyi terennüm ediyordu:
Bülbüller kokuyu Güllerden alır
Mecnun çıkar dağa Leyla'yı bulur
Leyla Leyla derken Mevla'yı bulur
Âşıkların böyle halleri çoktur...
(Genç bülbül adını biliyorum.)
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021