Tüm dünya Türkiye'nin İsveç kararını şaşkınlıkla izledi!
Tabi ki şaka...
Artık Sn. Cumhurbaşkanımız da Demirel gibi, "Dün dündür bugün bugündür" demeye başlayalı çok uzun yıllar oldu.
İsveç, Rusya'nın tüm itirazlarına rağmen, hem de böylesine kritik bir zamanda Türkiye'nin onayı ile NATO'ya alınacaktır.
Hani İsveç Kur'an-ı yakan ülkeydi!
Erdoğan neler neler demişti İsveçli yöneticilere.
Ne oldu, ne değişti, ne aldık ABD'den!
Kim inanır artık bizim ülkemizin başındaki yöneticilere.
Bir gün öyle, bir gün böyle idare edilecek türden bir ülke miyiz?
Yazıklar olsun demeye gerek duymuyorum bile!
Bu kadar büyük tavizler verdiğimiz lanet NATO, başımıza gelen tüm belaların baş aktörüdür.
Her şey, büyük önderimiz "şehit" Mustafa Kemal Atatürk' ün hayata gözlerini yummasından sonra start aldı.
194O'lı yılardan beri ABD ve Türk hükümetleri arasında yapılan ikili anlaşmalar sonucunda, 101 Amerikan üssünün, 35 milyon metre karelik vatan toprağına çöreklenmesi büyük bir ihanet olmuştur aslında!
Ayrıca bu üslere Türk yetkililerinin giremediği ve kendi vatan topraklarımızda Amerikan bayrağının dalgalandığı, üslerin birer küçük Amerika gibi olduklarını da aklımızdan çıkarmayalım.
NATO'ya karşı özellikle 68 kuşağının başını çektiği 6. Filo eylemlerine en çok karşı çıkanlar, sağcı ve sözde "İslamcı" olduğunu ileri süren Amerikancılar olmuştu.
O dönemin iktidar partisi olan Adalet Partisinin Başkanı ve Başbakan Demirel, Türkiye'de üs olmadığını ama tesisler bulunduğunu, ikili anlaşmaların ve askeri üslerin her NATO ülkesinde olduğu gibi, NATO anlaşmasının 3. maddesine dayanılarak yapıldığını, NATO'ya Sovyet tehdidinden korunmak amacıyla güvenlik için girildiğini söyleyecekti.
Oysa Türkiye NATO'da kaldığı takdirde, ülke güvenliğinin sağlanması bir yana, Amerikan ve NATO üs ve tesisleri, gelecekte kendi iradesi dışında bir nükleer savaşın hedefi olacağı kimsenin aklının ucundan bile geçmemişti.
NATO üyeliği, Türkiye'nin savunma gücünü arttırmamış, tersine azaltmıştır. NATO'nun çıkarları ile Türkiye'nin çıkarları çatışmaktadır çünkü NATO'nun emperyalist hedeflerine karşın Türkiye'nin böyle bir amacı yoktur.
NATO bir toplu güvenlik sistemi değildir, kapitalist sistemin çıkarlarının korunması ve kollanması görevini yüklenmiştir.
Türkiye'de maalesef Atatürk sonrası iktidar olanların, NATO üyeliğini savunmalarının temelinde bu gerçek yatmaktadır.
Sovyet tehdidi ile NATO'ya girildiği iddiası da, geçerli ve yeterli bir gerekçe değildir ve koskoca bir yalandır.
Çünkü SSCB'nin 2. Dünya Savaşı sonunda İran'dan çekilmesi, savaştan çok yorgun bir ordu ile çıkması ve sözde toprak istemelerinin Türkiye'nin NATO'ya girmeden önce olması ve Türkiye'nin hiç saldırıya uğramaması, SSCB'nin ABD ile barış içinde bir arada yaşama siyasetini benimsemesi gibi gerekçeler, bu 'tehdit'in geçersizliğinin en büyük kanıtıdır.
Türkiye'nin mutlaka gerçekleşmesi için hayata geçirmesi gereken strateji şu olmalıdır.
1-NATO'dan ayrılmak için bir yıl önceden bildirim yapılmasına dair işlemlerin diplomasi ve siyasi akılla yürürlüğe koyulması.
2-Batı ülkeleriyle çıkar ilişkileri ve milli menfaatler çerçevesinin dışında asla bir stratejik ortaklığa girilmemesi ve tam bağımsız Türkiye idealinin benimsenmesi.
3-Başta Türk devletleri olmak koşuluyla, Rusya-Çin-Hindistan İran-Irak-Suriye-Mısır-Libya ve Pakistan'la her konuda stratejik ortaklıkların gerçekleştirilmesi.
4-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti başta olmak üzere, Türki Cumhuriyetlerin tamamı ile ayrı bir konsepte ve tüm alanlarda ve çok özel stratejik ortaklıkların hayata geçirilmesi.
5-AB konusunun artık bir sakız olmaktan çıkarılıp, AB ülkeleriyle her konuda rekabet edebilecek ekonomik güce kavuşmanın formülleri üzerinde samimiyetle durulması.
6-Ve tabi ki tüm bunların hayata geçirilebilmesi için, Prof. Dr. Haydar Baş'ın en büyük fikir mirası olan Milli Ekonomi Modeli'ni ulusal güvenliğimiz ve bekamızın teminatı açısından, olmazsa olmaz bir gerek şart olarak TBMM'nin gündemine taşınması.
NATO İkili anlaşmaları iddia edildiği gibi, NATO anlaşmasının 3. maddesine dayanmamanın ötesinde amaçlarını aşan anlaşmalardır ve öze aykırı birçok madde içermektedirler.
Bu anlaşmalar ayrıca yasa dışı ve ulusal egemenliğe ve devletler hukukuna aykırıdır.
Birçok ikili anlaşmada (örneğin 1947 ve 1959 anlaşmalarında) ABD iç hukukuna atıflar yapılmakta, bunun yanı sıra, 1959 anlaşmasında olduğu gibi, Türk hükümetinin talebi halinde, ABD'ye Türkiye'nin iç işlerine silahlı müdahale hakkı tanıyan madde ile ülkenin hükümranlık hakları, devletler hukuku ve devletler hukukundaki karşılıklılık ilkesi çiğnenmektedir.
İkili anlaşmalar Meclis onayından geçmedikleri için, Anayasa delinmiştir.
Şimdi ise İsveç, Türkiye'nin onayı ile NATO'ya kabul edilmiştir.
Türkiye NATO'da kaldığı sürece, özellikle de askeri bakımdan sürekli baskı altında tutulacaktır.
Tam bağımsızlık konusu, sadece söylemde kalacaktır.
NATO'nun en büyük amacının ne olduğunu size söyleyeyim mi...
Doların tüm dünyada sömürü aracı olarak kullanılmasını sağlamak için, NATO'nun jandarma gibi kullanılması!
Gerisi angarya...
- Bahçeli hakkında soruşturma açılır mı? / 24.07.2025
- 12 Eylül darbesinin asıl sebebi 24 Ocak kararlarıydı! / 23.07.2025
- PKK, kutsal üniformamızı giyemez! / 21.07.2025
- İsrail Suriye’yi işgal edecek / 20.07.2025
- Darbeyi önleyen Atatürkçü askerlerdi / 17.07.2025
- Atatürk’te buluşun yoksa elveda Cumhuriyet! / 16.07.2025
- Cumhuriyete dil uzatan TÜRK değildir! / 15.07.2025
- Üzgünüm dostlarım… Artık ulus devlete elveda zamanı! / 14.07.2025
- ABD, 70 milyon Kızılderili Türk’e soykırım yaptı! / 08.07.2025