İmam Ali (a.s) Kâbe'de doğup Küfe mescidinde şehit olan ilk kişidir. Onun hayatının başlangıcı da sonu da Allah'ın evinde olmuştur.
Hz. Ali'nin annesi Fâtımâ b. Esed b. Haşim'dir. Fâtımâ, Hz. Peygambere ilk iman eden hanımlardandır. Bi'set'ten önce Hz. İbrahim'in dinine tâbi idi.
O, öyle iffetli bir kadındı ki, doğum sancıları geldiğinde o hâliyle, Mescid-ül Haram'a gitti ve Kâbe'nin duvarına yaslanarak şöyle dedi:
"Allah'ım, Sana ve Senin Peygamberlerine ve Senin tarafından gönderilen tüm kitaplara ve Kâbe'yi inşa eden ceddim İbrahim'e sağlam bir imanım var. Allah'ım, Kâbe'yi inşa eden ceddimin ve karnımda taşıdığım çocuğumun hatırına benim doğumumu kolaylaştır."
Fâtımâ, ardından bir mucize ile Kâbe'ye girdi ve orada doğum yaptı.
Hakim Nişaburi şöyle demektedir: "Hz. Ali'nin Kâbe'deki doğumu bize sahih rivayetlerle ulaşmıştır."
Âlusi Bağdadi şöyle yazıyor: "Hz. Ali'nin Kâbe'deki doğumu tüm dünyada meşhur ve maruftur. Ve şimdiye kadar hiç kimse bu fazilete nail olamamıştır."
İbn-i Ga'neb bu olayı şöyle anlatıyor: "Abdulmuttalib'in oğlu Abbas ve diğer birkaç kişiyle Kâbe'nin tam karşısında oturmuş sohbet ediyorduk.
Esed kızı Fâtımâ'nın, Kâbe'ye doğru geldiğini gördük. Kâbe'nin karşısında durup şöyle dedi:
'Ya Rabbi! Sana, peygamberlerine ve onların kitaplarına inanıyorum. Ceddim İbrahim'in hak ve söylediklerinin de dosdoğru olduğuna şahadet ederim. Bu evi Senin emrinle inşa etti. O'nun ve karnımda taşıdığım şu bebeğin aşkına. Şu doğumu bana kolaylaştır!'
Bu sırada hepimizi hayretler içinde bırakan bir şey oldu. Hepimizin gözleri önünde Kâbe'nin duvarı yıkıldı. Ve o değerli kadın adımını atıp içeri girdi. Sonra da duvar bitişip eski haline geldi.
Gözlerimize inanamıyorduk. İlk şaşkınlığımızı atlatınca, hepimiz telaşla yerimizden fırlayıp Kâbe'nin kapısına koştuk ama kapı bir türlü açılmıyordu. İşin içinde Kâbe'nin Rabbinin bir hikmeti olduğunu anladık.
Dört gün sonra o yüce hanım, kucağına gururla tuttuğu nur topu gibi bir bebekle Kâbe'den çıktı… 'Gaipten gelen bir ses bu bebeğin adını Ali koymamı istedi' dedi."
Şehadeti
Hz. Ali son günlerinde hep şu duaya devam ediyordu:
"Allah'ım ben onlardan bıktım, onlar da benden bıktı. Ben onlardan usandım, onlar da benden usandı. Beni onlardan kurtar, onları da benden kurtar."
Miladi 661 yılı. Hicretin kırkıncı senesi Ramazan ayında İmam Ali (k.v) iftarını bir gece Hz. Hasan'da, bir gece Hz. Hüseyin'de ve bir gece de Abdullah bin Cafer'de yapıyordu. Fazla yemiyor ve şöyle diyordu: "Allah'a aç karınla gitmek istiyorum."
Ramazan ayının 19. gecesi ( ki, o gece Cuma gecesi idi) seher vakti kalktı ve oğlu Hasan'a "Ben bu gece Resûlullah'ı gördüm ve kendisine bu ümmetten şikâyette bulundum. Bana, onlara beddua et, dedi. Ben de şöyle dua ettim: Ya Rabbi! Beni bu ümmetin başından al ve onların başına, onlara layık olanları getir."
Sonra sabah namazı için dışarıya çıktı. Dışarıda kazlar bağırıyor ve eteğinden çekiyorlardı. İmam Ali'nin yanındakiler, kazları kovmak isteyince, Hz. Ali, "Bırakın onları, onlar matemlidir" buyurdu.
Ezan okunurken mescidin kapısından girdi. İbn-i Mülcem kılıcı ile kendilerini vurdu. Yaralandığında Ramazanın on dokuzuydu.
Yirmi bir Ramazan gecesi şehit oldu. İmam Hasan ve İmam Hüseyin yıkadılar. Abdullah bin Cafer ve Muhammed bin El-Hanefi'ye su döktüler, teçhiz ve tekfini yapıldı, geceleyin defin yapıldı ve yeri gizli tutuldu.
Rivayete göre Hz. Ali, Abdurrahman İbn Mülcem'i görünce, "Beni öldürecek olan budur" demişti. "Ona karşı seni durduran şey nedir?" diye sorduklarında, "O, henüz Beni öldürmedi" buyurmuştur.
İmam Ali'nin bu tavrı insanlığa evrensel bir hukuk dersi hükmündedir. "Eyleme geçmeyen düşüncenin suç olmadığı" hükmünü işaret etmiştir.
Suikasta karşı uyarıldığı zaman ise şöyle diyordu: "Allah katından benim üzerimde sağlam bir sığınak var. Günüm geldiğinde bu sığınak bozularak Beni terk eder. O zaman ok hedefini ıskalamaz, yara da iyileşmez."
Gerçekten de öyle oldu. Nice savaşlardan yara bile almayan, aldığı yarardan etkilenmeyen İmam Ali İbn-i Mülcem'in zehirli kılıç darbesine karşı koymadı.
İmam Ali'nin aldığı kılıç darbesinden sonra ilk sözü; "Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum" oldu. O nereden gelip nereye ne şekilde gideceğini bilendi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden derlenmiştir)
Ya Rabbi! Biz, İmam Ali'yi Senin velin, hüccetin ve Habibinin vasisi, halifesi olarak bildik ve iman ettik. Bizi imanımızda sabit kıl. Onların şefaatine ulaştır ya Rabbi! (âmin)
- Borcunun ödeyemeyen bir şahıs, İmam Hüseyin’e gelir / 01.07.2025
- Teslimiyetin, şükrün ve fedakarlığın göstergesi: Kurban / 30.05.2025
- DEM’li 13 şart / 16.04.2025
- Ceo Cem Köksal ve vaiz Kundakçı / 05.03.2025
- ‘Uyarıyorum, herkes ayağını denk alsın, sabrımızı zorlamasın’ / 11.11.2024
- Satır aralarını dolduran lider / 22.09.2024
- ‘Bu iktidarın görevi BOP'a hizmet etmekti’ / 18.09.2024
- Tarihin ilk yazılı anayasası: Medine Vesikası / 28.08.2024
- Atatürk: ‘Geri kalmışlığın sebebi din değildir’ / 03.09.2023