Evin tek oğlu, kumarda her şeyini kaybetmekle kalmayıp, epeyce de borçlanmıştır. Eve gelir, anasına der ki;
-Ana, ben bu sarı öküzü satacağım. Kadıncağız, feryat figan;
-Oğlum sarı öküzü satarsan tarlaları nasıl süreceğiz.
-Olmaz ben illa da sarı öküzü satacağım.
-Oğlum öküzün suçu ne?
-Öküz, bana yan gözle baktı, satacağım ben bu öküzü.
Kadıncağız çaresiz, olduğu yere çöküverir.
Çocukken bizim ilçede elektrikler çok kesilirdi. Gaz lambası zaten duvarda asılı. Hemen gaz lambası yakılır. Babamın anamın tabiri caizse ağzının içine bakardık. Rahmetli babamda bu türden mesaj veren hikayeler epeyce vardı. Bu hikayeyi bana Vahit Belge Bey anlattı. Diyor ki;
Yazılarınızı takip ediyorum. Çok beğeniyorum. Sonrasındaki yukarıdaki hikayeyi anlatarak, Suat Bey;
-Biz neden sarı öküzü satmak zorunda kaldık? Cumhuriyet'e ait satılmadık değerimiz kalmadı. Esad'ın gitmesi için elimizden geleni yapmaktan geri durmuyoruz. Ekonominin durumu ortada. Biz Esad'ı hangi masada verdiğimiz sözler için yok etmeye çalışıyoruz?
Anlatmaya devam ediyor;
İmamoğlu, kanal boyunda 10 dönüm arsa satın almış!
Bir arkadaş ziyaretime geldi,
-İmamoğlu kanal boyunda 10 dönüm arsa satın almış diyerek İmamoğlu'na saydırıyor.
Bizim çocuklar araştırırken, aslında alan kişinin İmamoğlu olmadığı, iktidar partisinden tanınmış bir zat olduğunu öğreniyoruz. Arkadaşa bu durumu ilettiğimde,
-Yapma yav, öyleyse onların bir bildiği vardır.
-Sen de haklısın dedim, diyor.
Ne anlatsak, bu tip arkadaşlara yargı değişmeyeceği için...
-Sen de haklısın.
Çay, kek yoksa ben de yokum!
Her hafta Cuma günleri Mesaj TV'deki programlarım için Ankara'ya gidiyorum. Genelde, başka bir işim yoksa otobüsle gitmeyi tercih ediyorum. Giderken hemen otobüsten inip, hızla metroya geçiyorum. Programların çekimi bittikten sonra yine aynı hızla metroya, oradan da otobüse. Otobüsün kalkmasını beklerken epeyce şahitliklerim oluyor. 2 delikanlı genç yaklaştı yanıma. Kravat filan olunca, biz bu adama anlatırız derdimizi diye düşündüler sanırım. Gençlerden birisi başladı konuşmaya;
-Hocam, biz Kırşehir'e gideceğiz, otobüs paramız yok. Bize lütfen yardımcı olun.
Vay arkadaş, Kırşehir filan deyince çocuklar işgillendim. Hani ben de Kırşehirliyim ya. Niye başka bir şehir değil, bırak bu işleri git köyüne mi mesajı. Kafamda sorular. Hemen başladım kendimce komplo teorilerine. Etraf kalabalık, ben biraz daha geri çekildim, kafaya koymuşum, laptop çantamı sallayacağım, ilkinin kafasına.
-Tamam, dedim.
-Şanal Kırşehir Seyahat'ten size 2 bilet alalım.
-Bugün otobüs yokmuş, biz yarın gideceğiz, dediler.
Teknoloji ilerledi. Açtım akıllı telefonumdaki otobüs programını, otobüs var, yer de var. Kaldı ki, bütün Kayseri otobüsleri, doğu otobüsleri de Kırşehir'den geçer. Yani, otobüsten bol bir şey yok. Baktım giyim, kuşam da düzgün. Ayakkabılar filan hep marka. Çocuklara filan alıyoruz ama daha kendim giymemişim, o markalardan.
-Arkadaşlar, bana söylemek istediğiniz bir şey mi var, dedim. Bu arada Düzce Güven'in otobüsü tam önümde durdu. Gençler hızla yanımdan uzaklaştı.
Asıl konum bu gençler değil. Kardeşim, çoğu zaman otobüsleri kullanıyor insanlar. Otobüsün birine bindim. Muavin yok, kek yok, çay yok. Çay, kek yoksa ben de yokum abi.
Çay ve kek bu kadar önemli.
- Bozkırın gönül eri: Neşet Ertaş / 21.03.2021
- İtirazım var / 14.03.2021
- Sığır / 07.03.2021
- Çokomel, piskevit ve Jason Stetham / 28.02.2021
- Uğursuz Safiye(!) / 21.02.2021
- Minik Kuş’um / 14.02.2021
- 7 yıl askerlik, 7 yıl hapis, bizim Recep / 07.03.2020
- Keser döner sap döner / 26.02.2020
- Ağlatan mutluluk / 25.02.2020

































































































