Cumhurbaşkanı Erdoğan Ekim 2022'de "Bu kardeşiniz bu görevde olduğu sürece, faiz her geçen gün inmeye devam edecektir" dediğinde politika faizi yüzde 10,5 idi.
Faiz ile enflasyon arasındaki sebep sonuç ilişkisi tartışmasının bitmek bilmediği Türkiye'de Merkez Bankası, son yıllarda oldukça değişken bir faiz politikası izliyor.
Politika faizini 14 Mayıs seçimleri öncesinde yüzde 8,5'a kadar indiren TCMB, geçtiğimiz perşembe günü aldığı kararla, en son 45 olan politika faizini yüzde 50'ye çıkardı.
Türkiye dünyada faizin en yüksek olduğu dördüncü ülke olma konumunu sürdürürken, 120 kadar ülkede ise faizler yüzde 10'un altında.
Hal böyle olunca şöyle bir ülke gezintisi yapalım dedik.
Bakınız bizi çatlaya patlaya kıskanan ülkelerde faiz oranları kaçlarda seyrediyor.
Japonya: 0.1
İsviçre: 1.5
Çin: 3.45
Singapur: 3.49
Güney Kore: 3.5
Avustralya: 4.35
Euro Bölgesi: 4.5
Kanada: 5
İngiltere: 5.25
ABD: 5.5
Türkiye: 50
Bir ülke ekonomisinde faiz uygulamasının olması, zaten başlı başına büyük bir sakatlık.
Faiz, ekonomide adeta kanserli bir hastalık gibidir.
Faizlerin en düşük seviyede olmasıyla elbette ki ekonomide daha az hasar meydana gelecektir ancak, asıl olması gereken uygulama, faizlerin ekonomi politikalarından tümden çıkarılmasıdır.
Bunun en bilimsel olarak izahına, Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli" tezinde çok ayrıntılı yer verilmiştir.
Hani bir yazımda belirtmiştim.
Bir AK Partili Milletvekili, camide faizin haram olduğuna ilişkin görevli bir imam tarafından yapılan cuma hutbesi konuşmasını eleştirmiş ve demişti ki, "Bu anlattıkların doğru ama sen yine de bunları anlatma. Çünkü benim çocuğum ihale alıyor. Düşünsene ona ihale verilmediğini. Biz de senin gibi düşünüyorduk ama bunlar bizim için geçmişte kaldı" şeklinde bir çıkışı olmuştu.
Erdoğan'ın söylemi ile "Nereden nereye!"
Sevgili okurlarım, bugün Türkiye'de konuşulacak ve eleştirilecek sadece faiz uygulaması olmadığından, çok fazla bu konuya derinlemesine girmiyorum.
İşin özeti ve net açıklaması şudur; gerek iktidar ve ona sanki alternatifmiş gibi ortalıkta gezinen muhalefetin Türkiye'nin kalkınması, refahı ve huzuru adına yapabileceği hiçbir şey yoktur.
Hepsinin parti programı aşağı yukarı aynıdır.
Hiç birinin mevcut ekonomik çöküşü durduracak ve ülkede bir kalkınma hamlesi başlatacak, en ufak bir kırıntı kadar çözümü yoktur.
Bunun en çarpıcı örneği nedir biliyor musunuz? Faizlerin artmasını en çok muhalefet partileri talep etmişti. MB'nin bu yönde atığı tüm adımları en başta muhalefet alkışlamıştı. Yani onlar için de çözüm, faiz artışıdır.
Neden peki?
Güya bu yolla döviz frenlenecek, enflasyonda düşecekmiş! Kafaları bu…
Bildikleri tek şey bu. Bu açıdan bakıldığında rahatlıkla şu tespiti yapabiliriz.
Bugün gerek iktidar ve muhalefet partilerinin hiçbir şekilde çözüm üretememeleri, Türkiye için beka sorunudur. Bu şekilde bir ülkenin ayakta kalması, asla mümkün olamaz.
Sadece dünyada en yüksek faiz politikası uygulayan ülke konumunda değiliz. Halkından en yüksek vergi söğüşleyen ülke, Türkiye'dir.
Bir ülkede bu kadar yüksek faiz uygulaması ve aynı oranda vergi tahsil edilmesinin etkisi, o ülkeye atılmış en şiddetli atom bombasının etkisinden daha fazla tahribata sebep olacaktır ve olmaktadır.
AK Parti ve Meclis'te bulunan muhalefet partilerinin miadı dolmuştur. Bu anlayışta olan partilerin devri kapanmıştır. Türkiye artık yeni ve çağdaş anlayışlara yelken açmak zorundadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye ve Türk milleti, asla çaresiz ve yalnız değildir.
Son dönemlerde Türkiye'de bir dip dalga hareketi gözlemleniyor. Bu dip dalga hareketinin merkezideki isim, Hüseyin Baş Bey'dir. Türk milletinin genç evlatları, artık bu düzene son vermeye kararlı gibi görülmektedir.
Giderek bir çığ etkisine dönüşme kabiliyeti gösteren bu dip dalga hareketine sadece gençler değil, tüm kesimlerden destek çıkıldığına dair bizzat benim yaptığım gözlemler söz konusudur.
O yüzden diyor ya Hüseyin Baş Bey, "Gençler halleder."
Atatürk'ün hayal ettiği ve her yönüyle kalkınmış büyük bir Türkiye inşa etmek için gençler harekete geçmişse, bu iş tamamdır.
Gençler için Hüseyin Baş Bey tarihi bir fırsattır. Ama herkes elini taşın altına koyarsa bu fırsatın bir anlamı olacaktır. Bu işler siyasete katılımın artmasıyla mümkündür. Başımıza her ne gelmişse bugüne kadar büyüklerin, "Sakın etliye sütlüye karışmayın" şeklinde yanlış tavsiyesi yüzünden olmuştur.
Türkiye'yi yönetecek gençler görev başına.
- MİT’in içinde MOSSAD ajanı var mı? / 16.06.2025
- Atatürk’e kumpas kuran alçak şerefsiz! / 11.06.2025
- Anayasa kalsın, lütfen siz gidiniz! / 06.06.2025
- Uzun dönem iktidar olmanın sırrı! / 05.06.2025
- Şara’ya suikast düzenlenecek, Kobani işbaşına getirilecek / 04.06.2025
- CHP-AKP-MHP-DEM aynı safta birleşti! / 03.06.2025
- En büyük darbe 24 Ocak kararlarıdır! / 02.06.2025
- 50 bin yıl yetecek enerji kaynağı: TORYUM / 29.05.2025
- Adaları veren Lozan değil, Osmanlı’dır! / 28.05.2025