Bir önceki yazımızda 16. Asır Divan şairi olan Fuzûlî'nin, Türk coğrafyasının yetiştirdiği gelmiş geçmiş en büyük Divan şairi olduğunu, Necef'te İmam Ali'nin türbedarlığını yaptığını ve Ehl-i Beyt âşığı olarak hayatını Hille, Kerbelâ, Necef ve Bağdat gibi şehirlerde geçirdiğini söylemiştik.
Şüphesiz yazdığı eserlerinde Ehl-i Beyt aşkı en samimi duygularla anlatılmış, asırlarca hafızalarda ve gönüllerde kendi yerini almıştır.
Fuzûlî eserlerini; Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç farklı dilde kaleme almıştır. Bunlardan "Hadîkatü's-Süedâ" adlı Türkçe eseri Ehl-i Beyt'e olan sevgi ve hürmetini anlatması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Eser, 10 bâb (başlık) ve bir hâtime (sonuç) olarak tertip edilmiştir. (Şentürk, Kartal: 2014). Eserin 1. bölümünde; Hz. Âdem, Nuh, İbrahim, Yakub, Yusuf, Musa, İsa, Eyyub, Zekeriya ve Yahya peygamberlerin yaşamlarında çektikleri acı ve sıkıntıları, çileleri anlatılmıştır.
2. bölümde; Peygamberimizin kendi kabilesinden çektiği çileleri, sıkıntıları, amcası Hz. Hamza'nın ve amcasının oğlu olan Ubeyde bin Hâris'in Bedir savaşında şehit olduğu anlatılır.
3. bölümde; Peygamberimizin vefatını,
4. bölümde; Peygamberimizin kızı Hz. Fâtıma'nın vefatını,
5. bölümde; İmam Ali'nin şehadetini,
6. bölümde; İmam Hasan'ın şehadetini,
7. bölümde; İmam Hüseyin'in Medine'den Mekke'ye gelişini,
8. bölümde ise İmam Hüseyin'in Medine'ye gönderdiği Müslim bin Âkil'in yakalanarak şehit edilmesini,
9. bölümde; İmam Hüseyin'in Mekke'den Kerbelâ'ya gelişini,
10. bölümde ise; Hz. Hüseyin'in Kerbelâ çölünde Yezid'in askerleri tarafından sıkıştırılışı, kızgın çölde yapılan savaşı, İmam Hüseyin ve yanındakilerin Fırat nehri ile aralarının kesilerek susuz bırakılması ve şehit edilişini anlatır. (İpekten:2015).
Eserin sonuç (hâtime) bölümünde ise; Ehl-i Beyt'in Kerbelâ'dan Şam'a gelişleri anlatılmıştır.
Fuzûlî'nin Hadîkatü's-Süedâ adlı eseri 'Erenler bahçesi, saadete ermişlerin bahçesi' anlamına gelir.
Sözünü ettiğimiz eserde inanılmaz tasavvufî derinlikli beyitler vardır, Fuzûlî'nin dilinden Ehl-i Beyt'i konu alan beyitler oldukça fazladır. Bir kısmını da sonraki yazımızda vereceğimiz sözü edilen beyitlerden bazısı şöyledir:
Farzdur kim ola sigâr ü kibâr
Ma'il-i hubb-i Haydar-i Kerrâr
Anun için dimiş "Vâle men vâlâh"
Ey ki lutf-i ilâhî tâlibsen
Rûz-i mahşer necâta râgibsen
Olma ol şâha düşmen-i bed-hâh
Hedef-i tir-i "Âde men âdâh"
(Büyük küçük bütün insanların Hazret-i Ali'yi sevmesi farzdır. Bunun için Hazret-i Peygamber, yüce Allah'a, "Allah'ım, sen onunla dost olanın dostu ol!" demiş. Ey ilahî lutfa kavuşmak isteyip, mahşerde kurtulmayı dileyen kişi! Sakın Hazreti Murtaza'nın düşmanı olma! Yoksa "Allah'ım, ona düşmanlık edenin düşmanı ol!" sözünden oluşan oka hedef olursun).
Câm-ı buğz-i Murtazâ nûş eyleyen nâ-keslere
Sâkî-i devrân virür zehr-i helâhil âkıbet
Hem görürler âlem-i sûretde âsâr-ı belâ
Hem çekerler bend-i ağlâl ü selâsil âkıbet.
(Hazreti Ali'ye düşmanlık şarabını içen kâfirlere, zamanın sâkîsi sonunda öldürücü ağu verir. Bu geçici dünyada hem felâketle karşılaşırlar, hem de zincire vurulurlar; başlarına belâ gelir).
Ol idi mahrem-i Rasûl-Allah
Sırrı-ı zât ü sıfâtdan âgâh
Kâtib-i nakş-i nâme-i tenzîh
Hâzin-i genc-i hâne-i te'vîl
Âftâb-i sipihr-i fazl ü kemâl
Nev-bahâr-ı riyâz-ı câh ü celâl.
(Hazreti Ali, yüce Allah'ın elçisinin mahremiydi, en yakınıydı. Onun özünün sırrından haberliydi. İlâhî nâmenin kâtibi, yorum hazinesinin koruyucusuydu. Erdem ve olgunluk göklerinin güneşi, yücelik bahçelerinin ilkyazı idi).
(Devam edecek?)
Şüphesiz yazdığı eserlerinde Ehl-i Beyt aşkı en samimi duygularla anlatılmış, asırlarca hafızalarda ve gönüllerde kendi yerini almıştır.
Fuzûlî eserlerini; Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç farklı dilde kaleme almıştır. Bunlardan "Hadîkatü's-Süedâ" adlı Türkçe eseri Ehl-i Beyt'e olan sevgi ve hürmetini anlatması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Eser, 10 bâb (başlık) ve bir hâtime (sonuç) olarak tertip edilmiştir. (Şentürk, Kartal: 2014). Eserin 1. bölümünde; Hz. Âdem, Nuh, İbrahim, Yakub, Yusuf, Musa, İsa, Eyyub, Zekeriya ve Yahya peygamberlerin yaşamlarında çektikleri acı ve sıkıntıları, çileleri anlatılmıştır.
2. bölümde; Peygamberimizin kendi kabilesinden çektiği çileleri, sıkıntıları, amcası Hz. Hamza'nın ve amcasının oğlu olan Ubeyde bin Hâris'in Bedir savaşında şehit olduğu anlatılır.
3. bölümde; Peygamberimizin vefatını,
4. bölümde; Peygamberimizin kızı Hz. Fâtıma'nın vefatını,
5. bölümde; İmam Ali'nin şehadetini,
6. bölümde; İmam Hasan'ın şehadetini,
7. bölümde; İmam Hüseyin'in Medine'den Mekke'ye gelişini,
8. bölümde ise İmam Hüseyin'in Medine'ye gönderdiği Müslim bin Âkil'in yakalanarak şehit edilmesini,
9. bölümde; İmam Hüseyin'in Mekke'den Kerbelâ'ya gelişini,
10. bölümde ise; Hz. Hüseyin'in Kerbelâ çölünde Yezid'in askerleri tarafından sıkıştırılışı, kızgın çölde yapılan savaşı, İmam Hüseyin ve yanındakilerin Fırat nehri ile aralarının kesilerek susuz bırakılması ve şehit edilişini anlatır. (İpekten:2015).
Eserin sonuç (hâtime) bölümünde ise; Ehl-i Beyt'in Kerbelâ'dan Şam'a gelişleri anlatılmıştır.
Fuzûlî'nin Hadîkatü's-Süedâ adlı eseri 'Erenler bahçesi, saadete ermişlerin bahçesi' anlamına gelir.
Sözünü ettiğimiz eserde inanılmaz tasavvufî derinlikli beyitler vardır, Fuzûlî'nin dilinden Ehl-i Beyt'i konu alan beyitler oldukça fazladır. Bir kısmını da sonraki yazımızda vereceğimiz sözü edilen beyitlerden bazısı şöyledir:
Farzdur kim ola sigâr ü kibâr
Ma'il-i hubb-i Haydar-i Kerrâr
Anun için dimiş "Vâle men vâlâh"
Ey ki lutf-i ilâhî tâlibsen
Rûz-i mahşer necâta râgibsen
Olma ol şâha düşmen-i bed-hâh
Hedef-i tir-i "Âde men âdâh"
(Büyük küçük bütün insanların Hazret-i Ali'yi sevmesi farzdır. Bunun için Hazret-i Peygamber, yüce Allah'a, "Allah'ım, sen onunla dost olanın dostu ol!" demiş. Ey ilahî lutfa kavuşmak isteyip, mahşerde kurtulmayı dileyen kişi! Sakın Hazreti Murtaza'nın düşmanı olma! Yoksa "Allah'ım, ona düşmanlık edenin düşmanı ol!" sözünden oluşan oka hedef olursun).
Câm-ı buğz-i Murtazâ nûş eyleyen nâ-keslere
Sâkî-i devrân virür zehr-i helâhil âkıbet
Hem görürler âlem-i sûretde âsâr-ı belâ
Hem çekerler bend-i ağlâl ü selâsil âkıbet.
(Hazreti Ali'ye düşmanlık şarabını içen kâfirlere, zamanın sâkîsi sonunda öldürücü ağu verir. Bu geçici dünyada hem felâketle karşılaşırlar, hem de zincire vurulurlar; başlarına belâ gelir).
Ol idi mahrem-i Rasûl-Allah
Sırrı-ı zât ü sıfâtdan âgâh
Kâtib-i nakş-i nâme-i tenzîh
Hâzin-i genc-i hâne-i te'vîl
Âftâb-i sipihr-i fazl ü kemâl
Nev-bahâr-ı riyâz-ı câh ü celâl.
(Hazreti Ali, yüce Allah'ın elçisinin mahremiydi, en yakınıydı. Onun özünün sırrından haberliydi. İlâhî nâmenin kâtibi, yorum hazinesinin koruyucusuydu. Erdem ve olgunluk göklerinin güneşi, yücelik bahçelerinin ilkyazı idi).
(Devam edecek?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ünal Kurtoğlu / diğer yazıları
- İşiten kulağa, gören göze-III / 24.04.2018
- İşiten kulağa gören göze-II / 23.04.2018
- İşiten kulağa gören göze-I / 22.04.2018
- Akademik garabet?II / 29.03.2018
- Akademik garabet-I / 28.03.2018
- Putları yıkan lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 11.06.2017
- Niye ayıkmadınız? / 01.06.2017
- Yûnus Emre-3 / 21.05.2017
- Yûnus Emre-2 / 20.05.2017
- Yûnus Emre-1 / 19.05.2017
- İşiten kulağa gören göze-II / 23.04.2018
- İşiten kulağa gören göze-I / 22.04.2018
- Akademik garabet?II / 29.03.2018
- Akademik garabet-I / 28.03.2018
- Putları yıkan lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 11.06.2017
- Niye ayıkmadınız? / 01.06.2017
- Yûnus Emre-3 / 21.05.2017
- Yûnus Emre-2 / 20.05.2017
- Yûnus Emre-1 / 19.05.2017