"Her an her şey olabilir" sözü kim bilir belki de bizim için söylenmiştir. Buna 'alışık olmadığımız şeyler oluyor'u da ilave edebiliriz. Şöyle geriye dönüp bir baktığımız zaman, her çeşidiyle ne çok ihtilaller yaşadığımızı görürüz. Kahramanmaraş, Çorum, Sivas gibi bazı illerimizde başlatılan çatışmalarla iç savaşın eşiğine kadar gelmiştik. 25 yılı aşkın PKK terörüne 40 bin'e yakın can verdiğimiz de bir başka acı gerçeğimiz. Çok partili dönemle başlayan fikri ayrılıklar zamanla yüzlerce fraksiyonlara bölünüp okul, işyeri ve sokak kavgalarını başlatırken sanki bir iç savaşın temelleri atılıyordu. Sünni - Alevi ayrımı ile neticeye gidemeyenler "haklar ve azınlıklar" dan yola çıkarak meseleyi Türkçülük - Kürtçülük noktasına kadar getirdiler. Şimdi "Demokratik açılım" adı altında "Saman altından su yürütmeye" çalışıyorlar. Bu arada birçok ekonomik krizler, siyasi ihtilaller, seçim kavgaları ve hileleri olmadı değil. Yine bu arada "laikliği, din ve vicdan hürriyetini, en basitinden "başörtüsü" meselesini çözemedik. Üniversiteye kimi alıp, kimi alamayacağımıza hala karar veremedik. Bilhassa bu doğrultuda "sen zot ben zot. Ata kim verecek ot" basitliğinden, önyargısından maalesef kurtulamadık. Bütün bunların üzerine tuz - biber eken medyamızı da unutmamak lazım. Şimdi bütün bunları anlamak ve bir yerlere yerleştirmek mümkün. Ancak bugün gelinen nokta çok başka... Dikkat ederseniz bugün kavga devletin zirvesinde yapılıyor. Yani kavga yürütme, yargı ve yasama arasında seyrediyor. Bir başka ifadeyle daha çok demokrasi adına devletin zirvesinde taht ve iktidar kavgası var. İktidar ve muhalefetiyle siyasi partiler, hükümetle, yargı, askeri kanat ilk defa bu seviyede adeta kılıçlar çekilmiş vaziyette sanki bir hesaplaşma yaşanıyor. Şunu hemen belirtelim ki bu kavganın galibi olmaz!...Bu kavganın sadece mağlubu olur. O da millettir. Bu kavganın kârını ülkemiz üzerinde hesabı olanlar toplar. Ceremesini ve zararını da bu millet çeker. Son söz; bugüne kadar yaşananlardan yola çıkarak başta devletin zirvesi olmak üzere herkesin "nerede hata yaptım" diyerek kendisini milletin vicdanında hesaba çekmesi şarttır. Bu bir samimiyet testidir. Yürütmenin, yasamanın ve yargının, sivil ve askerin bu kavgadan kurtulmasının tek yolu vardır. O da millete ve devlete olan aidiyetinin samimiyet testini ispat etmesidir.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010