İlk tezkere tartışmalarından bugüne kadar iktidarı hep uyardık. Hele hele ABD'nin Irak'ı işgal sürecinde Türkiye'nin kırmızı çizgilerini de delik deşik etmesi, Mehmetçiğimizi çuvala sokulmasının ardından ABD'ye en azından mesafeli dur dedik.
Ancak hükümet hep aynı mavalı okudu: "PKK'ya karşı etkin mücadele için ABD ile işbirliği şart. Irak'taki oluşumu lehimize çevirmek için asker göndermeliyiz. Irak'ta istikrarsızlık bizim aleyhimize, istikrarı sağlamaya katkıda bulunmalıyız".
Bu söylemlerle öyle bir hava yaydılar ki, sanki ABD istediği için, ABD çıkarları için değil de Türkiye'nin çıkarları için asker göndermeye karar veriyorlar.
Hadi gönderin bakalım. Hani ABD için değil, Türkiye'nin çıkarları için bu kararı almıştınız?
Hani ABD istikrar istiyor ama bir türlü beceremiyordu da Türkiye'ye Bosna'daki gibi, Somali'deki gibi Barış Gücü olarak ihtiyaç duyuyordu?
Şimdi Peşmergelerin restine, ABD'nin Türk askeri üniformasız gelebilir küstahlığına bir cevap verin bakalım?
Dışişleri Bakanımız "Irak'a girmeye hevesli değiliz" diye buyuruyor. Başbakan Erdoğan "Biz istemedik, onlar istedi. Canları isterse" diye buyuruyor.
Şimdi hükümet ulaşamadığı ete mundar diyerek milleti avutabileceğini zannediyor.
Genelkurmay Başkanı Özkök Paşa bir Yunan gazetesine şöyle demeç vermiş: "ABD Irak operasyonunu ne için yaptığını açıklamaya yönelik ortaya net bir hedef koyabilmiş değil. Buradaki ABD politikalarını sadece biz değil bütün dünya merak ediyor".
Gerçekten ben de bir vatandaş olarak şunu merak ediyorum: Bölgede niçin savaş çıkardığını bilemediğimiz, savaş sonrası hedeflerini merak ettiğimiz ABD ile silah arkadaşlığına Türkiye nasıl karar verebiliyor. Bu düpedüz sonu bilinmeyen karanlık bir tünele yolculuk değil mi?
Ya silah arkadaşlığına karar verdiğimiz ABD, İngiltere, İsrail ve onların bölgedeki kuklaları Kürt ve bilumum aşiretler bizi arkadan vurursa?
Gelen bütün işaretler bu yönde olmasına rağmen, ABD'nin istikrardan çok istikrarsızlığa yatırım yaptığı bilinmesine rağmen hala bu kadar istekli nasıl olabiliyoruz?
150 bin işgal askerinin istikrarsızlaştırma girişimini, sürece dahil edeceğimiz 10 bin askerle tersine çevirebileceğimize kim inanır?
Bu noktadan sonra gitmek de, kalmak da zor. Buna sap gibi ortada kalmak denir.
Ancak hükümet hep aynı mavalı okudu: "PKK'ya karşı etkin mücadele için ABD ile işbirliği şart. Irak'taki oluşumu lehimize çevirmek için asker göndermeliyiz. Irak'ta istikrarsızlık bizim aleyhimize, istikrarı sağlamaya katkıda bulunmalıyız".
Bu söylemlerle öyle bir hava yaydılar ki, sanki ABD istediği için, ABD çıkarları için değil de Türkiye'nin çıkarları için asker göndermeye karar veriyorlar.
Hadi gönderin bakalım. Hani ABD için değil, Türkiye'nin çıkarları için bu kararı almıştınız?
Hani ABD istikrar istiyor ama bir türlü beceremiyordu da Türkiye'ye Bosna'daki gibi, Somali'deki gibi Barış Gücü olarak ihtiyaç duyuyordu?
Şimdi Peşmergelerin restine, ABD'nin Türk askeri üniformasız gelebilir küstahlığına bir cevap verin bakalım?
Dışişleri Bakanımız "Irak'a girmeye hevesli değiliz" diye buyuruyor. Başbakan Erdoğan "Biz istemedik, onlar istedi. Canları isterse" diye buyuruyor.
Şimdi hükümet ulaşamadığı ete mundar diyerek milleti avutabileceğini zannediyor.
Genelkurmay Başkanı Özkök Paşa bir Yunan gazetesine şöyle demeç vermiş: "ABD Irak operasyonunu ne için yaptığını açıklamaya yönelik ortaya net bir hedef koyabilmiş değil. Buradaki ABD politikalarını sadece biz değil bütün dünya merak ediyor".
Gerçekten ben de bir vatandaş olarak şunu merak ediyorum: Bölgede niçin savaş çıkardığını bilemediğimiz, savaş sonrası hedeflerini merak ettiğimiz ABD ile silah arkadaşlığına Türkiye nasıl karar verebiliyor. Bu düpedüz sonu bilinmeyen karanlık bir tünele yolculuk değil mi?
Ya silah arkadaşlığına karar verdiğimiz ABD, İngiltere, İsrail ve onların bölgedeki kuklaları Kürt ve bilumum aşiretler bizi arkadan vurursa?
Gelen bütün işaretler bu yönde olmasına rağmen, ABD'nin istikrardan çok istikrarsızlığa yatırım yaptığı bilinmesine rağmen hala bu kadar istekli nasıl olabiliyoruz?
150 bin işgal askerinin istikrarsızlaştırma girişimini, sürece dahil edeceğimiz 10 bin askerle tersine çevirebileceğimize kim inanır?
Bu noktadan sonra gitmek de, kalmak da zor. Buna sap gibi ortada kalmak denir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014