Hüma GÖKÇETarihin sisli puslu zamanları içinde kalmış gibi görünen ve bir daha hiç karşımıza çıkmayacağı zannedilen bazı mevzular vardır. İnsanlarla tarihin tekerrür olduğu hissini algılatan da bu zan galiba. Oysa, aslında tekerrür eden, yalnızca geçmişi unutan insanların hataları.Bugün dünyada ve ülkemizde yaşanan pek çok hadise ilk defa olan şeyler değil. Ya devam edip gelen planlar ya da zamanında başarısızlığa uğramış projelerin hesaplaşması ve yeniden uygulanmaya konması. Değişen yalnızca şahıslar. Devletlerin hedef ve politikaları zaten değişmiyor.19. yy'da İngiltere'nin ortaya attığı Şark Meselesi, Tanzimat'la birlikte gündemimize sokulan ve sürekli karşımıza çıkarılan azınlıklar mevzuu, ilk defa Berlin Anlaşması'yla önümüze getirilen Ermeni meselesi ve nihayet eskimiş bir zaman diliminde kalmış olduğunu zannettiğimiz Sevr Antlaşması..Sevr Antlaşması imzalanmış fakat uygulamaya konulamamış bir anlaşma. "Sevr'e göre Türk Devleti'nin sınırları"na bakınca bugünkü oyunların, dayatmaların, nabız yoklamaların sebebi daha net şekilde görülebilir. ABD'nin Ekümenik Patrik ısrarı, AB'nin Kıbrıs, Ege, Azınlık diye tutturması bu bağlamda değerlendirilmelidir.Azınlık derken; Lozan'da azınlık konusu "gayri müslim" olarak belirtilmiş; bunun dışındakiler "müslim" olarak ifade edilmiştir. Bu millet Müslüman-Türk milletidir. Tüm etnik kökenler, Müslüman-Türk kimliği şemsiyesi altında birleşmiştir. Dün Arap milliyetçiliğini körükleyerek kardeşi kardeşe düşman etmeyi planlayanlar, bugün halkın içine nifak sokmaya çalışıyorlar. Azınlık kavramı içine sokulmaya çalışan insanların bu vatanın asli unsuru olduğunu görmezden geliyorlar. Kurtuluş Savaşını hatırlayın. Azınlık olan Ermenisi Rumu bize karşı düşmanla birlik olup bizi arkadan vururken bu ülkeyi canı pahasına savunanlar Türk'ü, Kürdü, Arabı, Boşnağı, Lazı, Çerkezi topyekün vatan evladı değil miydi? Avrupalıların insan hakları ve azınlık hakları konusunda samimiyetini merak edenler uzak ve yakın geçmişinde ne denli kabarık ve sabıka dosyasına sahip olduğunu bilmiyorlarsa eğer, Bosna Savaşı'ndaki tutumlarına ve Irak Savaşı'ndaki icraatlarına baksınlar. Yok eğer samimiyetlerini Türkiye'ye her gelen Avrupalı politikacının ayağının tozuyla Diyarbakır'a gidip ayran içmesine göre değerlendirecekseniz siz bilirsiniz.Bize gelince, bu millet tarihi boyunca pekçok saldırı, pekçok ihanet görmüştür. Hepsine er ya da geç gereken cevabı vermesini bilmiştir. Yere düşdüğü zamanlar da olmuştur. Hiçbir zaman da düştüğü yerde kalmamış, kalkıp yoluna daha sağlam adımlarla devam etmiştir. Kimse merak etmesin.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012