Kopenhag Zirvesi'nin ardından önümüze yeni bir "yol haritası" kondu. Böylesine bir yol haritası daha önceleri de önümüze konmuştu, bundan sonra da konacak. Daha önce "2004'ün Derin Manası" başlıklı yazımızda esasen bu yol haritalarının içeriğini sorgulamaya çalışmıştık.
Başbakan Sayın Abdullah Gül, "AB'ne yeni bir ray döşendi" diyor. AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyib Erdoğan da "Önümüzde yeni bir yol haritası var" diyerek olayı tekraren pekiştirmektedir.
Görülen o ki bu yürüyüş devam ettikçe daha çok raylar döşenecek ve daha çok yol haritaları elimize tutuşturulacak.
Yine görülen o ki bu tür yürüyüşler, bu ray döşemeler ve bu yol haritaları biz gerçekten bir serabın peşinden koşturduğumuzu anlayana kadar devam edecek.
Aslında bizim önümüze konan yol haritalarından ve döşenen raylardan bir yol molası kadar da olsa uzaklaşsak, hemen ardından ABD ve AB' nin döşediği ve döşemek istediği raylardan ara ve nihai istasyonlarını ve bunu gösteren yol haritalarını bize verilenlerden yola çıkarak bir tahmin edebilsek kim bilir belki de sapla-saman gibi serapla-suyu daha iyi ayırd edebiliriz.
İşin bir başka yönü de; bugün AB'yi kurtuluşun, refahın ve uygarlığın adresi olarak gösterenler; Avrupanın yarınından nasıl emin olabilirler. AB'nin yarın kendi içinde bir takım güç dengelerinin rekabetine, kavgasına sahne olmayacağını kim garanti edebilir? Mesela Batı Avrupa ile Doğu Avrupa, İngiltere ile Almanya arasında yarın nelerin olacağını veya olmayacağını kim tahmin edebilir? Yani bugün AB'nin kendi içinde döşenen rayların içinde makas değiştirmeyeceğini, yol değiştirmeyeceğini, bir takım kırılma noktalarının olmayacağını kim iddia edebilir?
Bir başka ifadeyle hiç bir zaman söz sahibi olmayacağımız, nerede nezaman duracağı ve demirleneceği ve hatta nereye çarpacağı belli olmayan bir gemiyi kurtuluş adresi olarak görüp, her ne pahasına ve her ne biçimde olursa olsun alınmayacağımızı bile bile içine dalmak için ona doğru koşmak ne kadar akıllı, ne kadar sağlıklı ve ne kadar gerçekci olabilir?
Batı dünyasının bizim ve bütün dünya milletleri için kağıt üzerinde 'serap'a ray döşemesi kadar Batıyı anlatan binlercesi tarihte yaşandı... Ama böylesi pek görülmedi. Dün sömürgeci Batı istila, talan, yağma, katliam ve binbir vahşetle bunu yaparken, bugün sahte cazibesinin altında karanlık dehlizlerde kanını emerek yapıyor.
İşte bunun için sokak yosmalarının döşediği rayların dünyayı nereye götüreceğini öncelikle ve ivedilikle Türkiye'nin, Türk siyasetçilerinin, Türk aydınlarının Türk medyasının görmesi lazım.
Başbakan Sayın Abdullah Gül, "AB'ne yeni bir ray döşendi" diyor. AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyib Erdoğan da "Önümüzde yeni bir yol haritası var" diyerek olayı tekraren pekiştirmektedir.
Görülen o ki bu yürüyüş devam ettikçe daha çok raylar döşenecek ve daha çok yol haritaları elimize tutuşturulacak.
Yine görülen o ki bu tür yürüyüşler, bu ray döşemeler ve bu yol haritaları biz gerçekten bir serabın peşinden koşturduğumuzu anlayana kadar devam edecek.
Aslında bizim önümüze konan yol haritalarından ve döşenen raylardan bir yol molası kadar da olsa uzaklaşsak, hemen ardından ABD ve AB' nin döşediği ve döşemek istediği raylardan ara ve nihai istasyonlarını ve bunu gösteren yol haritalarını bize verilenlerden yola çıkarak bir tahmin edebilsek kim bilir belki de sapla-saman gibi serapla-suyu daha iyi ayırd edebiliriz.
İşin bir başka yönü de; bugün AB'yi kurtuluşun, refahın ve uygarlığın adresi olarak gösterenler; Avrupanın yarınından nasıl emin olabilirler. AB'nin yarın kendi içinde bir takım güç dengelerinin rekabetine, kavgasına sahne olmayacağını kim garanti edebilir? Mesela Batı Avrupa ile Doğu Avrupa, İngiltere ile Almanya arasında yarın nelerin olacağını veya olmayacağını kim tahmin edebilir? Yani bugün AB'nin kendi içinde döşenen rayların içinde makas değiştirmeyeceğini, yol değiştirmeyeceğini, bir takım kırılma noktalarının olmayacağını kim iddia edebilir?
Bir başka ifadeyle hiç bir zaman söz sahibi olmayacağımız, nerede nezaman duracağı ve demirleneceği ve hatta nereye çarpacağı belli olmayan bir gemiyi kurtuluş adresi olarak görüp, her ne pahasına ve her ne biçimde olursa olsun alınmayacağımızı bile bile içine dalmak için ona doğru koşmak ne kadar akıllı, ne kadar sağlıklı ve ne kadar gerçekci olabilir?
Batı dünyasının bizim ve bütün dünya milletleri için kağıt üzerinde 'serap'a ray döşemesi kadar Batıyı anlatan binlercesi tarihte yaşandı... Ama böylesi pek görülmedi. Dün sömürgeci Batı istila, talan, yağma, katliam ve binbir vahşetle bunu yaparken, bugün sahte cazibesinin altında karanlık dehlizlerde kanını emerek yapıyor.
İşte bunun için sokak yosmalarının döşediği rayların dünyayı nereye götüreceğini öncelikle ve ivedilikle Türkiye'nin, Türk siyasetçilerinin, Türk aydınlarının Türk medyasının görmesi lazım.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010