Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) dün enflasyon verilerini açıkladı.
Sahadaki gerçekleri yansıtmayan bu veriler, resmi anlamda beklentilerin de çok altında kaldı.
Vatandaşların maruz kaldıkları gerçek enflasyonu yansıtmadığı için, ekonomideki kötü gidişatı siyasilerin talebiyle gizleme amacı taşıdığı için ben bu enflasyona 'resmi' değil, 'siyasi' enflasyon diyeceğim.
Önce TÜİK'in açıkladığı bu siyasi enflasyon rakamlarını aktaralım.
TÜİK'e göre, Mayıs ayında tüketici enflasyonu (TÜFE) yüzde 73.50, üretici enflasyonu (ÜFE) yüzde 132.16 olarak gerçekleşti.
Akademisyenlerin oluşturduğu ENAG'ın tüketici enflasyonu ise yüzde 160.6 oldu.
Her zaman ifade ediyoruz, önemine binaen bir kez daha altını çizelim, üretici enflasyonunun yüzde 132.16 olduğu bir ekonomik atmosferde tüketici enflasyonunun TÜİK'in açıkladığı gibi yüzde 73.50 olması bilimsel olarak asla mümkün değil.
Üretici, doğal olarak maliyetlerini fiyatlarına yansıtmak mecburiyetindedir, yansıtmazsa ayakta kalması asla mümkün değildir. Bu sebeple ENAG'ın yüzde 160.6 olan enflasyonu daha mantıklı, daha bilimsel durmaktadır.
TÜİK'in rakamı başta da belirttiğimiz gibi siyasi bir görünüm arz etmektedir.
TÜİK'in enflasyonu diğer kurumların beklentilerinin de çok altında kaldı dedik:
Anadolu Ajansı'nın (AA) beklenti anketine göre yüzde 77.72 olmalıydı.
İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) perakende fiyat araştırmasına göre yüzde 87.35 olmalıydı.
Reuters'in anketine göre yüzde 76.55 olmalıydı.
Şüphesiz TÜİK'in verilerinin beklentileri karşılamaması, oluşturduğu enflasyon sepetiyle alakalı. Eğer enflasyon sepeti, yüzde 73.50 çıkması için değiştirilip, buna göre ayarlanıyorsa, elbette ki bu enflasyonun vatandaşın maruz kaldığı gerçek enflasyonu yansıtması mümkün olmayacaktır.
Enflasyon sepeti, ekonomistler arasında ciddi bir tartışma konusu olunca, TÜİK bu sefer farklı bir önlem aldı, 'madde sepeti ve ortalama madde fiyatları' tablosunun yayımlanmasını durdurdu.
Her ay 400'ün üzerinde maddenin fiyatlarını yayımlayan TÜİK, son değişiklikle 290 harcama grubu belirledi.
Enflasyon, masa başı bir takım çalışmalarla siyasilerin talepleri doğrultusunda şekillenince, ortaya çıkan siyasi enflasyona göre ekonomiyi değerlendirmek de elbette sıhhatli olmayacaktır.
Hastalık doğru teşhis edilmeyince, doğru tedaviyi nasıl uygulayacaksın?
Sorunların üstünü örtmek niyetiyle bu tür çalışmalar yapılıyorsa, bu "Ekonomiyi bilmiyoruz" demenin başka bir ispatı değil midir?
Ülkemizin ve vatandaşlarımızın gerçeklerine dönersek, bugün ülkemizde yaşanan enflasyon Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde ifade ettiği gibi maliyet enflasyonudur.
Dolayısıyla maliyetler düşürülmeden enflasyon asla düşürülemez.
Maliyetlerin nasıl aşağıya düşürüleceği de gerek Milli Ekonomi Modeli'nde, gerekse bu eşsiz modeli parti programına alan Bağımsız Türkiye Partisi'nin ekonomi programında detaylıca, madde madde anlatılmaktadır.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş ve BTP'nin kurmay kadrosu bu işin nasıl yapılacağını çok iyi bilmektedir.
Türkiye hiperenflasyona doğru koşarken şunu söylemek size biraz garip gelecektir ama Milli Ekonomi Modeli ve BTP ile "enflasyonsuz" bir hayat mümkündür.
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024