Batılılar, ülkeleri sömürmek ve halklarını köleleştirmek için işgal, savaş, terör, katliam ve suikast dâhil, her oyuna başvuruyor. Sahneledikleri son oyun, halkları ayaklandırarak adına 'Turuncu Devrim' dedikleri isyanları çıkarmaktır. Bu isyanlar sonucunda birçok ülkede iktidarları devirmiş, yerlerine kendilerinden olanları getirmişlerdir. Getirmişler de ne olmuş? Halkları bölmüş, kardeşi kardeşe düşman etmişler. Can ve mal emniyeti kalmamış, her gün sokaklarda oluk oluk kan akmaktadır. Batılıların bu şer oyunu, Rusya'nın destek vermesiyle Suriye'de sarpa sardı. Gerçi diğer ülkelerde akan kan kadar Suriye'de kan aktı ve halen de akmaktadır. Buna rağmen Batılılar, istedikleri sonucu alamadılar. Rusya'nın karşı çıktığı bu şer oyuna, Rusya'dan önce Türkiye'nin karşı çıkması gerekirdi. Çünkü Türkiye, Batılıların oyunlarına çok can, kan, mal ve toprak kurban vermiş bir ülkedir. Ama maalesef böyle olmadı. Türkiye'yi idare edenler, şer oyunun başoyuncusu olmaya soyundular. Batılılar ve bugünkü temsilcisi ABD, Suriye'de oyunlarını bozan Rusya'ya bir ders vermek için aynı oyunu Ukrayna'da sahneye koydular. Koydular ama yine karşılarında Rusya'yı buldular. Bu sefer Rusya, Suriye'dekinden daha kararlı ve sert tutumuyla ABD ve yandaşlarının karşısına dikildi ve onları büsbütün panikletti. Rusya'ya karşı ekonomik ve askeri yaptırımlardan söz etmeye başladılar.Sözü edilen yaptırımlar Rusya'ya bir zarar verir mi? Dahası Rusya'yı, izlediği politikadan döndürür mü? Görünen o ki, bunların hiçbiri gerçekleşmez. Peki, askeri seçenek gündeme gelebilir mi? Ona da hiç kimse ihtimal vermiyor. Askeri seçenek ABD ve yandaşları için tam bir intihar olur. Rusya, üst üste yaptığı hamlelerle, ABD ve yandaşlarının, dişleri sökülmüş bir canavara benzediklerini tüm dünyaya gösterdi. Bir başka deyişle, ABD ve yandaşlarının son oyunları da bozuluyor. Eğer imkân bulabilirlerse, elbette yeni oyunlar kuracaklar. Ancak anlaşılan o ki, yeni oyun için artık mecalleri kalmayacaktır. Türkiye ve diğer İslâm ülkeleri, dünyada yaşanan bu değişimi ve gelişimi görmeli ve ona göre yeni politika belirlemelidir.ABD ve yandaşlarının askeri seçeneğini intihar olarak niteleyen ve buna ihtimal vermeyen siyaset ve bilim adamları, ekonomik yaptırımlara karşı, Rusya'nın izleyeceği politika üzerinde duruyorlar. Rusya Devlet Başkanı Putin'in ekonomi danışmanlarından Sergey Glazyev, ekonomik yaptırımları gündeme getiren ABD'ye, kendini en güçlü gördüğü, aslında en zayıf olduğu noktayı hatırlatıyor. Tabiri caizse, ABD'nin yumuşak karnını işaret ediyor ve şöyle diyor: "ABD ilân ettiğini pratikte hayata geçirmeye kalkışırsa, Rusya dolardan vazgeçerek başka döviz türlerine yönelecektir." Fikrin gücünü göstermesi bakımından, bu gelişmeler ilginç bir örnektir. Görünüşte ABD aynı, Rusya da aynı durumdadır. Ne değişti ki, şimdi Rusya, ABD'ye meydan okuyor. Değişen tek şey Rusya'nın Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'Milli Ekonomi Modeli'ni benimsemesi ve politikasını ona dayandırmasıdır. Daha açık deyimle Rusya, 'Milli Ekonomi Modeli'nden aldığı ilmi güçle, ABD'yi ikinci kez dize getiriyor. İyi de Rusya'nın kullandığı bu gücü, Türkiye'yi idare edenler neden kullanmıyor? Hâlbuki buna en fazla muhtaç ve kullanma hakkına herkesten önce hak sahibi olan milletimizdir. Milletimizi bu haktan ve nimetten mahrum edenler ve etmeye çalışanlar büyük bir vebal altındadır. Ne yaparlarsa yapsınlar, vebalden de, tarihin sanık sandalyesine oturmaktan da kurtulamayacakladır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018