Fırat'ın doğusunda ABD, PKK-PYD adlı terör örgütünden bir devletçik yapılanması oluşturdu.
Bu terör örgütü bölgeyi kontrol ediyor. Haberleşmeden, eğitimden, istihbaratından, ticaretinden vergiye kadar bir altyapı kurdular.
Yine ABD'nin açıklamalarına göre 30 bin kişilik bir terör orduları var ve ABD bu sayıyı 60 bine çıkarma hedefinde olduğunu da belirtiyor.
Devlet yöneticilerimiz ise her gün ekranlarda hatta televizyonların dört, beş saat yayınladıkları canlı yayınlarda, Fırat'ın doğusunda yapılandırılan bu terör örgütünün ülkemiz için bir tehdit olduğunu, bu tehdidi yok edeceklerini, kırmızıçizgimizdir, deyip bu konuda taviz vermeyeceklerini de ekliyorlar.
Bu gerçeği sadece yöneticilerimiz değil bütün siyasi partiler de, askeri uzmanlarda, emekli askerlerde, yazar-çizerler de dile getiriyor.
Yani devletimizdeki bütün kurumları, siyasi yapıları ve farklı düşünen her kesim Fırat'ın doğusu konusunda aynı çizgide buluşuyor.
Geçen Pazar günü Sayın Cumhurbaşkanı Malatya'da yaptığı konuşmalarda çok net ve keskin cümleler kurdu ve hedef gösterdi.
"Bizim için asıl tehdit Fırat'ın doğusundaki terör yapılanmasıdır."
Sayın Erdoğan bu tehdidin nasıl bertaraf edilmesi için bahsedilen güvenli bölgenin sınırlarını da açıkladı ve bir gerçeği de açıkça itiraf etti;
"Amerika'yla da görüşüyoruz ancak bu konuda bizim istediklerimizle, onların kafalarındakinin aynı şey olmadığını attığımız her adımda tekrar görüyoruz."
Bu gerçeği açıklayan Erdoğan, ABD'nin Türkiye'yi, üç kuruşluk terör örgütüne tercih ettiğini, sokak diliyle bizi sattığını, ifade etti.
Sayın Erdoğan bu ifşanın ardından 17 yıldır kadim dost, müttefik denen ABD'nin asıl niyetini de anlattı;
"Biz bölgede yuvalanan terör örgütünü tamamen ortadan kaldırmayı hedeflerken onlar, terör örgütüyle bizi aynı zeminde idare etmenin hesaplarını yapıyorlar. Anlaşılan o ki, müttefikimiz bizim için değil, terör örgütü için güvenli bir bölge oluşturmanın peşinde. Böyle bir anlayışı reddediyoruz."
İlginçtir (!) bu cümlelerin ardından Sayın Erdoğan, ABD ile başlatılan 'ortak devriyelerin' de bir tiyatro olduğunu vurguladı.
"Eylül ayı bitmeden Fırat'ın doğusunda kendi askerlerimizle fiilen güvenli bölge oluşumunu başlatmamış olursak artık kendi yolumuza gitmekten başka çaremiz kalmayacaktır. Bu iş öyle 3-5 helikopter uçuşuyla, 5-10 araç devriyesiyle, göstermelik birkaç yüz askerin bölgede bulunmasıyla olacak iş değildir."
Evet, Sayın Erdoğan'ın tespitleri çok doğru ki, bir önceki gün ABD Genelkurmay Başkanı Dunford yaptığı açıklamalar Sayın Erdoğan'ı da doğruluyor.
Dunford; "Suriye'nin kuzeydoğusunu tutmak için 50 ila 60 bin yerel gücü eğitmeyi planladıklarını ve henüz bunun yüzde 50'sini gerçekleştirebildiklerini" söyledi.
* * *
Anlatıldığı ve anlaşılacağı üzere gerçek apaçık ortada. ABD ile Türkiye için hayırlı rüya görmeyeceğini de herkes biliyor.
Bu gerçeği hem Cumhurbaşkanı, hem Savunma Bakanı, hem Dış işleri Bakanı, hem siyasiler ve hem de Türk Milleti görüyor ve kabul ediyor.
Haliyle soruyorum; Neden güvenli bölge tiyatrosu oynuyorsunuz? Neden haklı gerekçelerimiz ve aktif olan tehdidi bitirmek için ileri tarihler veriliyorsunuz?
Daha net sorayım; Söz konusu vatansa neyi bekliyorsunuz?
Söz konusu vatan ise gereken neden yapmıyorsunuz?
Söz konusu vatan ise ABD teferruatına neden takılıp kalıyorsunuz?
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024