(dünden devam?)
Huzeyfe radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Peygamberiniz sallallahu aleyhi ve sellem'in Ehl-i Beyt'i çıkıp da iki fırka olduktan sonra birbirlerinin yüzüne kılıç salladıkları zaman haliniz nice olur?"
Denildi ki: "Ey Ebû Abdullah! O zamana erişirsek ne yapmalıyız?"
"Ali'nin emrinde olanlara bakın, onlarla beraber olun. Çünkü o gün o, doğru yol üzere olacaktır" dedi. (Bezzâr).
Ebû Râfi' radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Ali'ye dedi ki: "Seninle Âişe arasında (ilerde) bir şey (savaş) cereyan edecektir."
"Benimle mi ey Allah Resûlü?"
"Evet."
"Arkadaşlarımın arasında ben mi?"
"Evet."
"Peki, ben onların en kötüleri miyim?"
"Hayır. Ancak böyle bir olay olduğu zaman, onu (Âişe'yi) güvence içinde geri gönder!" (Ahmed, Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr).
Ali radiyallahu anh'dan:
"Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, ahdi bozanlar, zalimler ve başkaldıranlarla savaşacağımı bana önceden haber vermişti." (Bezzâr ve M. el-Evsat).
Zeyd b. Vehb radiyallahu anh'dan:
O, Hâricîlerin üzerine giden Ali'nin ordusundaydı.
Ali şöyle dedi: "Ey insanlar! Ben Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum: 'İleride bir kavim çıkacak, Kur'ân okuyacaklar. Onların okuyuşu yanında sizin okuyuşunuz hiç kalacak. Onların namazları yanında sizin namazlarınız da bir hiç kalacak. Orucunuz da oruçları yanında hiç kalacak. Kur'ân'ı okuyacaklar ve Kur'ân'ın kendi lehlerine olduğunu sanacaklar, oysa aleyhlerine olacak. Namazları köprücük kemiklerinden (yani boğazlarından) öteye geçmeyecek. Onlar okun avı delip geçtiği İslâm'dan gibi çıkacaklar. Onlarla savaşan ordu Peygamberlerinin lisanıyla kendilerine takdir edilen şeyi bilselerdi (başka) hiçbir amelde bulunmazlardı.
Onların işareti şudur: İçlerinde bir adam vardır ki, pazusu olduğu halde kolu yoktur. Bu pazunun üstünde birkaç beyaz kıl olup meme başı gibi bir şey vardır. Sizler Muâviye ve Şamlıların üzerine gideceksiniz ve buradakileri bırakacaksınız. (Sizin yokluğunuzdan yararlanarak) onlar da sizin çoluk-çocuğunuza ve mallarınıza sizin adınıza halef olacaklar.' (Ali dedi ki): Vallahi ben, onların bu kavim olacağını kuvvetle ümit ediyorum. Zira onlar haram kan döktüler. Halkın meradaki hayvanlarını gasp ettiler. Öyleyse Allah adına üstlerine yürüyün!"
Seleme b. Küheyl dedi ki:
"Beni, Zeyd b. Vehb menzilden menzile taşıdı. Köprünün üstünden geçtik. O gün Hâricîlerin başında Abdullah b. Vehb er-Râsibî vardı.
(Ali) şöyle dedi: "Mızraklarınızı bırakın, kılıçlarınızı kınlarından çıkartın! Korkarım onlar size Harûre gününde olduğu gibi sulh teklif edeceklerdir."
Bunun üzerine döndüler ve mızraklarını attılar, kılıçlarını kınlarından çekip çıkardılar. Askerler onları mızrak yağmuruna tuttular. Öldürüp üst üste yığdılar. O gün cengâverlerden sadece iki kişi öldürüldü.
Ali dedi ki: "Gidin bakın ve aralarında sakat herifi arayın!"
Gittiler onu aradılar ama bulamadılar. Bunun üzerine Ali kendisi kalkıp gitti. Nihayet üst üste öldürülmüş insanların yanına vardı. "Bunları geri çekin!" dedi. Onu (bahsedilen kolsuz adamı) en aşağıda buldular. Ali "Allahüekber" diyerek tekbir aldı.
Sonra şöyle dedi: "Allah doğru söyledi, Resûlü de bunu doğru olarak tebliğ etti."
Bunun üzerine Abîde es-Selmânî kalkıp şöyle dedi: "Ey mü'minlerin emîri! Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah aşkına söyle, bu olayı Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'den bizzat duydun mu?"
"Kendinden başka hiç ilah bulunmayan Allah aşkına evet bunu Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'den duydum" dedi. Ona (Ali'ye) üç kere yemin verdirdi. O da üç kere yemin etti. (Müslim, zekât 156, s. 748-9).
Ali radiyallahu anh'dan:
"Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında, karnıma açlıktan taş bağlamışımdır. Oysa malımın zekâtı, kırk bin dinarı buluyordu." (Ahmed, I, 159).
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ali'ye dedi ki: "Önceki milletlerin en kötüleri kimdir?"
"Ey Allah Resûlü (Sâlih aleyhisselâmın) devesini kesenler!" dedi.
"Doğru söyledin" buyurdu.
"Peki, sonrakilerin en kötü ve bedbahtı kimdir?"
"Bilmiyorum, ey Allah Resûlü!"
Onun çenesini göstererek, "İşte senin burana vuranlardır" buyurdu.
Ali Iraklılara şöyle derdi: "İsterim ki en kötü ve bedbahtınız kalkıp gelsin. -Çenesinini göstererek elini başının ön kısmına koydu:- Şuramdan şuraya kadar, beni kana bulasın!" (Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de).
Huzeyfe radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Peygamberiniz sallallahu aleyhi ve sellem'in Ehl-i Beyt'i çıkıp da iki fırka olduktan sonra birbirlerinin yüzüne kılıç salladıkları zaman haliniz nice olur?"
Denildi ki: "Ey Ebû Abdullah! O zamana erişirsek ne yapmalıyız?"
"Ali'nin emrinde olanlara bakın, onlarla beraber olun. Çünkü o gün o, doğru yol üzere olacaktır" dedi. (Bezzâr).
Ebû Râfi' radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Ali'ye dedi ki: "Seninle Âişe arasında (ilerde) bir şey (savaş) cereyan edecektir."
"Benimle mi ey Allah Resûlü?"
"Evet."
"Arkadaşlarımın arasında ben mi?"
"Evet."
"Peki, ben onların en kötüleri miyim?"
"Hayır. Ancak böyle bir olay olduğu zaman, onu (Âişe'yi) güvence içinde geri gönder!" (Ahmed, Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr).
Ali radiyallahu anh'dan:
"Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, ahdi bozanlar, zalimler ve başkaldıranlarla savaşacağımı bana önceden haber vermişti." (Bezzâr ve M. el-Evsat).
Zeyd b. Vehb radiyallahu anh'dan:
O, Hâricîlerin üzerine giden Ali'nin ordusundaydı.
Ali şöyle dedi: "Ey insanlar! Ben Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum: 'İleride bir kavim çıkacak, Kur'ân okuyacaklar. Onların okuyuşu yanında sizin okuyuşunuz hiç kalacak. Onların namazları yanında sizin namazlarınız da bir hiç kalacak. Orucunuz da oruçları yanında hiç kalacak. Kur'ân'ı okuyacaklar ve Kur'ân'ın kendi lehlerine olduğunu sanacaklar, oysa aleyhlerine olacak. Namazları köprücük kemiklerinden (yani boğazlarından) öteye geçmeyecek. Onlar okun avı delip geçtiği İslâm'dan gibi çıkacaklar. Onlarla savaşan ordu Peygamberlerinin lisanıyla kendilerine takdir edilen şeyi bilselerdi (başka) hiçbir amelde bulunmazlardı.
Onların işareti şudur: İçlerinde bir adam vardır ki, pazusu olduğu halde kolu yoktur. Bu pazunun üstünde birkaç beyaz kıl olup meme başı gibi bir şey vardır. Sizler Muâviye ve Şamlıların üzerine gideceksiniz ve buradakileri bırakacaksınız. (Sizin yokluğunuzdan yararlanarak) onlar da sizin çoluk-çocuğunuza ve mallarınıza sizin adınıza halef olacaklar.' (Ali dedi ki): Vallahi ben, onların bu kavim olacağını kuvvetle ümit ediyorum. Zira onlar haram kan döktüler. Halkın meradaki hayvanlarını gasp ettiler. Öyleyse Allah adına üstlerine yürüyün!"
Seleme b. Küheyl dedi ki:
"Beni, Zeyd b. Vehb menzilden menzile taşıdı. Köprünün üstünden geçtik. O gün Hâricîlerin başında Abdullah b. Vehb er-Râsibî vardı.
(Ali) şöyle dedi: "Mızraklarınızı bırakın, kılıçlarınızı kınlarından çıkartın! Korkarım onlar size Harûre gününde olduğu gibi sulh teklif edeceklerdir."
Bunun üzerine döndüler ve mızraklarını attılar, kılıçlarını kınlarından çekip çıkardılar. Askerler onları mızrak yağmuruna tuttular. Öldürüp üst üste yığdılar. O gün cengâverlerden sadece iki kişi öldürüldü.
Ali dedi ki: "Gidin bakın ve aralarında sakat herifi arayın!"
Gittiler onu aradılar ama bulamadılar. Bunun üzerine Ali kendisi kalkıp gitti. Nihayet üst üste öldürülmüş insanların yanına vardı. "Bunları geri çekin!" dedi. Onu (bahsedilen kolsuz adamı) en aşağıda buldular. Ali "Allahüekber" diyerek tekbir aldı.
Sonra şöyle dedi: "Allah doğru söyledi, Resûlü de bunu doğru olarak tebliğ etti."
Bunun üzerine Abîde es-Selmânî kalkıp şöyle dedi: "Ey mü'minlerin emîri! Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah aşkına söyle, bu olayı Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'den bizzat duydun mu?"
"Kendinden başka hiç ilah bulunmayan Allah aşkına evet bunu Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'den duydum" dedi. Ona (Ali'ye) üç kere yemin verdirdi. O da üç kere yemin etti. (Müslim, zekât 156, s. 748-9).
Ali radiyallahu anh'dan:
"Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında, karnıma açlıktan taş bağlamışımdır. Oysa malımın zekâtı, kırk bin dinarı buluyordu." (Ahmed, I, 159).
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ali'ye dedi ki: "Önceki milletlerin en kötüleri kimdir?"
"Ey Allah Resûlü (Sâlih aleyhisselâmın) devesini kesenler!" dedi.
"Doğru söyledin" buyurdu.
"Peki, sonrakilerin en kötü ve bedbahtı kimdir?"
"Bilmiyorum, ey Allah Resûlü!"
Onun çenesini göstererek, "İşte senin burana vuranlardır" buyurdu.
Ali Iraklılara şöyle derdi: "İsterim ki en kötü ve bedbahtınız kalkıp gelsin. -Çenesinini göstererek elini başının ön kısmına koydu:- Şuramdan şuraya kadar, beni kana bulasın!" (Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de).
Yeliz Yücel / diğer yazıları
- Üç aylar iklimi-4 / 20.03.2017
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016
- Üç aylar iklimi-3 / 19.03.2017
- Üç aylar iklimi-2 / 18.03.2017
- Üç aylar iklimi-1 / 17.03.2017
- Muharrem'in onuncu günü: Aşura / 11.10.2016
- Bayram namazı ve kılınışı / 11.09.2016
- Haccın tamam olmasının şartları / 10.09.2016
- 'Hac Arafat'tır' / 09.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?III / 08.09.2016
- Zilhicce ayında ibadet?II / 07.09.2016