Çağımızda, askeri savaşlardan ziyade, ekonomik ve kültürel savaşların yaşandığı bir gerçektir. Bundan dolayı ülkeler, askeri savaşlar için savaşçı yetiştirdiği gibi, ekonomik ve kültürel savaşlar için de savaşçı yetiştirme ihtiyacı duymaktadırlar. Bu ihtiyacı duymayan ülkeler yok mu? Elbette var. İşte Türkiye, bu ülkelerden biridir. Türkiye'yi uzun yıllardır idare edenler, savaş denilince, hemen gözünü orduya çevirirler. Kendi yapacaklarını yapmadan, yapmayı dahi düşünmeden, ekonomik ve kültürel savaşlarda da yalnız orduyu görevli kabul ederler. Ordu bu boşluğu görüp doldurmak isteyince de, yaygarayı basarlar: "Ordu her şeye müdahale ediyor". Bu büyük bir haksızlıktır. Hiçbir ülke, ordusuna bu haksızlığı yapmaz ve bu çeşit görevleri ona yüklemez.
Ekonomik ve kültürel savaşların yaygınlık kazanmasının sebebi, askeri işgallerin maliyetinin yüksek olmasıdır. Bir diğer sebep de şu: Teknolojinin değişmesi, harp sanatını da değiştirmiştir. Artık kesin olarak askeri zaferler kazanmak imkansızlaşmıştır. Bunun içinde en emin ve en kazançlı savaş, ekonomik ve kültürel savaşlar olmuştur. Esasen, milletimiz savaştan, topyekün savaşı anlar. M. Kemal Paşaya göre de, "Savaş, iki ordunun değil, iki milletin bütün varlıklarıyla, bütün maddi ve manevi güçleriyle karşı karşıya gelmesi ve bir ideal için vuruşması demektir." Savaş yönetimi ve askerlik bilimi literatürüne topyekün savaş öğretisini kazandıran M. Kemal Paşa, "geleceteki savaşların biricik başarı şartını da topyekün savaşta" görür.
Lord Kinross, M. Kemal Paşanın topyün savaş öğretisi ve istiklal savaşı hakkında şunları söyler: "Bu savaş, M. Kemal'in öteden beri öngördüğü gibi topyekün bir savaştı. Bundan dolayı Türk milletini, cephede bulunan ordu kadar, düşünce, duygu ve eylem olarak inceledim. Milletin her ferdi, yalnız düşman karşısında bulunanlar değil, köyde evinde, tarlasında bulunan herkes, silahla vuruşan savaşçı gibi kendini görev almış duyarak bütün varlığıyla mücadele veriyordu". İşte İstiklal Savaşı'nı kazandıran ruh bu idi. Bir yabancı kadar bu tespiti yapamayanlar, bu millete asla idareci olamazlar.
Bu kişilerin, 2. Ordu Komutanı Orgeneral Edip Başer'in şu sözlerle uyarması ne kadar manidardır: "Bu vatanı, vatan olarak korumak, sadece askerin ve polisin değil, milletin her ferdinin görevidir. Hepimizin üzerine görevler düşmektedir. " Milleti oluşturan bütün fertler, bu duyarlılık içerisinde bulunursa, işte o zaman vatanın bölünmez bütünlüğü emniyet altına alınmış olur. Aksi halde, her zaman ve zeminde tehlike söz konusudur.
Tek çeşit askeri eğitimin ve eylemin geçerli olmadığı, her türlü savaş için asker yerine, farklı savaş için farklı asker yetiştirmenin, donatmanın şart olduğu bir çağda, vatanı korumayı bir tek kuruma terk etmek, görevden kaçmak demektir. Nitekim Tuğgeneral Halil Şimşek de bu gerçekten hareket ederek Harp Akademileri Komutanlığı'nda verdiği bir seminerde, "Tek başına askeri gücün güvenliği sağlamak için yeterli olmadığını, ekonomik güç ile iç yapıyı kuvvetlendiren kültürün de önemli olduğunu" vurgulamış, ekonomik ve kültürel savaşlara dikkat çekmiştir.
Milletimiz, Trabzon, İstanbul ve Ankara'da yapılan "Ulusal Bağımsızlık mitingleri" ni, Tuğgeneral Halil Paşanın dediği gibi "iç yapıyı kuvvetlendiren" en hayırlı faaliyetlerden gördüğü içindir ki, bayrağını alan yüz binler meydanlara koşuyor. Maksatlı olarak ekonomik ve kültürel savaşlara karşı savunmasız bırakılan milletimiz, bu mitinglerle kendine geliyor, Atatürk'ün dediği "topyekün savaş" hazırlığını tamamlıyor. Bundan dolayı başta Prof. Dr. Haydar Baş olmak üzere, bu mitinglerin düzenleyenlere ve katılanlara teşekkür etmeyi bir vatani görev biliyoruz. Sağ olsunlar, var olsunlar.
Ekonomik ve kültürel savaşların yaygınlık kazanmasının sebebi, askeri işgallerin maliyetinin yüksek olmasıdır. Bir diğer sebep de şu: Teknolojinin değişmesi, harp sanatını da değiştirmiştir. Artık kesin olarak askeri zaferler kazanmak imkansızlaşmıştır. Bunun içinde en emin ve en kazançlı savaş, ekonomik ve kültürel savaşlar olmuştur. Esasen, milletimiz savaştan, topyekün savaşı anlar. M. Kemal Paşaya göre de, "Savaş, iki ordunun değil, iki milletin bütün varlıklarıyla, bütün maddi ve manevi güçleriyle karşı karşıya gelmesi ve bir ideal için vuruşması demektir." Savaş yönetimi ve askerlik bilimi literatürüne topyekün savaş öğretisini kazandıran M. Kemal Paşa, "geleceteki savaşların biricik başarı şartını da topyekün savaşta" görür.
Lord Kinross, M. Kemal Paşanın topyün savaş öğretisi ve istiklal savaşı hakkında şunları söyler: "Bu savaş, M. Kemal'in öteden beri öngördüğü gibi topyekün bir savaştı. Bundan dolayı Türk milletini, cephede bulunan ordu kadar, düşünce, duygu ve eylem olarak inceledim. Milletin her ferdi, yalnız düşman karşısında bulunanlar değil, köyde evinde, tarlasında bulunan herkes, silahla vuruşan savaşçı gibi kendini görev almış duyarak bütün varlığıyla mücadele veriyordu". İşte İstiklal Savaşı'nı kazandıran ruh bu idi. Bir yabancı kadar bu tespiti yapamayanlar, bu millete asla idareci olamazlar.
Bu kişilerin, 2. Ordu Komutanı Orgeneral Edip Başer'in şu sözlerle uyarması ne kadar manidardır: "Bu vatanı, vatan olarak korumak, sadece askerin ve polisin değil, milletin her ferdinin görevidir. Hepimizin üzerine görevler düşmektedir. " Milleti oluşturan bütün fertler, bu duyarlılık içerisinde bulunursa, işte o zaman vatanın bölünmez bütünlüğü emniyet altına alınmış olur. Aksi halde, her zaman ve zeminde tehlike söz konusudur.
Tek çeşit askeri eğitimin ve eylemin geçerli olmadığı, her türlü savaş için asker yerine, farklı savaş için farklı asker yetiştirmenin, donatmanın şart olduğu bir çağda, vatanı korumayı bir tek kuruma terk etmek, görevden kaçmak demektir. Nitekim Tuğgeneral Halil Şimşek de bu gerçekten hareket ederek Harp Akademileri Komutanlığı'nda verdiği bir seminerde, "Tek başına askeri gücün güvenliği sağlamak için yeterli olmadığını, ekonomik güç ile iç yapıyı kuvvetlendiren kültürün de önemli olduğunu" vurgulamış, ekonomik ve kültürel savaşlara dikkat çekmiştir.
Milletimiz, Trabzon, İstanbul ve Ankara'da yapılan "Ulusal Bağımsızlık mitingleri" ni, Tuğgeneral Halil Paşanın dediği gibi "iç yapıyı kuvvetlendiren" en hayırlı faaliyetlerden gördüğü içindir ki, bayrağını alan yüz binler meydanlara koşuyor. Maksatlı olarak ekonomik ve kültürel savaşlara karşı savunmasız bırakılan milletimiz, bu mitinglerle kendine geliyor, Atatürk'ün dediği "topyekün savaş" hazırlığını tamamlıyor. Bundan dolayı başta Prof. Dr. Haydar Baş olmak üzere, bu mitinglerin düzenleyenlere ve katılanlara teşekkür etmeyi bir vatani görev biliyoruz. Sağ olsunlar, var olsunlar.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018