Edmond Dutemple'nin, "Türk soyundan gelenler, Avrupalılara ne kadar az temas etmişlerse o kadar mükemmel ve bozulmadan kalmışlardır" sözünü ne kadar takdir etsek azdır. Bu tarihi sözün doğruluğuna tarihten dünya kadar örnek verebileceğimiz gibi, günümüzde gerçekleşen birçok hadise de bu sözün altına çektiğimiz çizgiyi her geçen gün biraz daha kalınlaştırıyor ve bu sözün şiar addedilerek duvarlara asılmasını elzem kılıyor.
Aman Avrupa'dan uzak!
***
Avrupa Birliği Türkiye'ye yeni bir dayatmada daha bulundu: Alfabeni, yani dilini değiştir. Sonda söyleyeceğimi başta söyledim, lafı eveleyip gevelemeden özü aktardım. Çünkü Avrupa Birliği'nin "Kürtçe isimlerin kolay yazılabilmesi için Türkçe'de olmayan ve Avrupa alfabelerinde bulunan "Q, X, W" harflerini alfabenize dahil edin" şeklindeki bahanesini başta aktarmayı anlamsız buldum. Bütün bu süslü bahanelerin tek izahı var, o da: Türkçe'den kurtulun ya da Avrupa Birliği'ni unutun!
Adım adım yok etme, adım adım yutma, adım adım çökertme resmen ve fiilen gerçekleşiyor. Q, X, W harflerinin alfabemize girmesinin talep edilmesi, Türkçe'nin yok edilmesiyle, Türk dilinin köküne dinamit koyulmasıyla eş değer. Bunun bir adım ötesi yok, zaten adımın kendisi bizzat üstümüzde!
AB'nin bundan önceki birçok yutma girişimlerine nazaran bu son hamle çok önemli ve tehlikeli. Çünkü dil bir toplumun en temel direklerinden birisi.
Kültürsüz toplum olamayacağı gibi, "dil"siz de kültür olamaz. O bakımdan dil, kültürün 'olmazsa olmaz' unsurlarından.
Yahya Kemal'in "Bizi ezelden ebede kadar koruyan Türkçe'dir" cümlesini iyi anlamak ve tıpkı Dutemple'nin yukarıdaki sözü gibi şiar edinmek gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal'in dil konusunda bu kadar hassasiyet göstermesi boşuna mı? Türkiye Cumhuriyeti kurulurken Türkçe'nin oynadığı belirleyici rolü ve "din" faktörüyle beraber vatanın kurtuluş ve kuruluşundaki en önemli harç olduğu ne çabuk unutuldu.
Bakın Maria Todorova Mustafa Kemal'in Türkçe konusundaki yaklaşımıyla ilgili neler diyor:
"Geleneklerin aktarılmasında ve milliyetçiliğin oluşumunda dilin merkezi konumunu fark etmek ve dil devrimine girişmek Mustafa Kemal'in dehasının bir ürünüydü."
Kültür sınırının kriteri olarak Türkçe'yi gördüğümüz için, Orta Asya'daki Türk cumhuriyetleriyle ilgili olarak hesap yapabilme gücünü kendimizde buluyoruz.
Bugün "kardeş Azerbaycan" derken, "kardeş" sıfatını başa koyabilme nazını ve Azerbaycan televizyon kanallarını takip ederken, kullanılan dile bakıp koltuklarımızın kabarmasını Türkçe'ye borçluyuz.
"TÜRKÇE'NİN ÇEKİLMEDİ?İ YER VATANDIR" cümlesi pek yakında Avrupa Birliği marifetiyle tarihe karışabilir. Çünkü Türkçe, öz vatanı Türkiye'den çekilmek üzere!
Aman Avrupa'dan uzak!
***
Avrupa Birliği Türkiye'ye yeni bir dayatmada daha bulundu: Alfabeni, yani dilini değiştir. Sonda söyleyeceğimi başta söyledim, lafı eveleyip gevelemeden özü aktardım. Çünkü Avrupa Birliği'nin "Kürtçe isimlerin kolay yazılabilmesi için Türkçe'de olmayan ve Avrupa alfabelerinde bulunan "Q, X, W" harflerini alfabenize dahil edin" şeklindeki bahanesini başta aktarmayı anlamsız buldum. Bütün bu süslü bahanelerin tek izahı var, o da: Türkçe'den kurtulun ya da Avrupa Birliği'ni unutun!
Adım adım yok etme, adım adım yutma, adım adım çökertme resmen ve fiilen gerçekleşiyor. Q, X, W harflerinin alfabemize girmesinin talep edilmesi, Türkçe'nin yok edilmesiyle, Türk dilinin köküne dinamit koyulmasıyla eş değer. Bunun bir adım ötesi yok, zaten adımın kendisi bizzat üstümüzde!
AB'nin bundan önceki birçok yutma girişimlerine nazaran bu son hamle çok önemli ve tehlikeli. Çünkü dil bir toplumun en temel direklerinden birisi.
Kültürsüz toplum olamayacağı gibi, "dil"siz de kültür olamaz. O bakımdan dil, kültürün 'olmazsa olmaz' unsurlarından.
Yahya Kemal'in "Bizi ezelden ebede kadar koruyan Türkçe'dir" cümlesini iyi anlamak ve tıpkı Dutemple'nin yukarıdaki sözü gibi şiar edinmek gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal'in dil konusunda bu kadar hassasiyet göstermesi boşuna mı? Türkiye Cumhuriyeti kurulurken Türkçe'nin oynadığı belirleyici rolü ve "din" faktörüyle beraber vatanın kurtuluş ve kuruluşundaki en önemli harç olduğu ne çabuk unutuldu.
Bakın Maria Todorova Mustafa Kemal'in Türkçe konusundaki yaklaşımıyla ilgili neler diyor:
"Geleneklerin aktarılmasında ve milliyetçiliğin oluşumunda dilin merkezi konumunu fark etmek ve dil devrimine girişmek Mustafa Kemal'in dehasının bir ürünüydü."
Kültür sınırının kriteri olarak Türkçe'yi gördüğümüz için, Orta Asya'daki Türk cumhuriyetleriyle ilgili olarak hesap yapabilme gücünü kendimizde buluyoruz.
Bugün "kardeş Azerbaycan" derken, "kardeş" sıfatını başa koyabilme nazını ve Azerbaycan televizyon kanallarını takip ederken, kullanılan dile bakıp koltuklarımızın kabarmasını Türkçe'ye borçluyuz.
"TÜRKÇE'NİN ÇEKİLMEDİ?İ YER VATANDIR" cümlesi pek yakında Avrupa Birliği marifetiyle tarihe karışabilir. Çünkü Türkçe, öz vatanı Türkiye'den çekilmek üzere!
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012