Tarihte öyleleri vardır ki, isimleri yaptıklarıyla özdeştir.
Örneğin Yavuz Sultan Selim'in "Kızılbaş katliamı" gibi. Bu isimler daha çok yaptıklarıyla belleklerde kalır.
Yaptıkları zulüm ise nefretle anılır.
Zulüm bazen o kesime zulmetmek isteyen birilerini bir araya getirmiştir. Mesela Yavuz Selim gibi. Kızılbaşlara zulmetmeyi düşünen Yavuz Selim'le ittifak kuran kişi, İdris-i Bitlisî'dir.
Bu yapılanlar zulme uğrayanlarda öyle travmalar yaratmıştır ki, aradan 500 yıl geçmesine rağmen hala hafızaları meşgul etmektedir.
Bu sebeple Yavuz Selim ve İdris-i Bitlisî, Türkmenler tarafından hiç de iyi anılmazlar.
Yavuz Selim tarafından kâfir olduklarına dair fetva yazdırılan Şah İsmail'in ataları, Safiyüddin Safi'den bu yana İslam Peygamberi ve onun soyundan gelenlere bağlılıklarını bildirmişlerdir.
Ayrıca Safevi'lere bağlı Türkmenler de, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda kurucu unsur olarak yer almışlardı.
Türkmenlerin İslam düşmanı ve kâfir olduklarına dair fetva çıkartmak, katliama meşruiyet verecek olan fetvayı kaleme almak, oldukça zalimce ve zor bir karardı. Fakat gerçek olan şudur ki, bu fetva ile Anadolu Türkmenlerinin öldürülmesi işi bütünüyle kolaylaştırılmıştır.
Fetva şu şekildedir:
"Kızılbaşlar kâfirdir, mülhiddir. Onların tarafını tutanlar da böyledir. Bunları öldürmek, topluluklarını dağıtmak bütün Müslümanlar için vacip, hatta farzdır. Bunlarla yapılacak çarpışmada ölenler şehittir ve cennete gideceklerdir. Karşı taraftan ölenler ise cehennemliktir. Kızılbaşların kestikleri ve avladıkları hayvanlar pistir. İster başkalarından, isterse kendi aralarından olsun, aldıkları kadınlar için kıydıkları nikâhlar batıldır."
Bu kadar gaddar ve haince bir fetva veren insanın bırakın Müslüman olmasını, insan dahi olamayacağı açıktır.
Ve yine; "Kızılbaş olan bir bölgenin erkeklerini İslam sultanı öldürmeli, bunların mallarını, kadınlarını ve çocuklarını Müslüman gazilere taksim etmelidir. Yakalandıktan sonra bunların tövbeleri kabul edilmemeli ve kendileri öldürülmelidir" diye fetva devam ediyor.
Yavuz, Edirne'de Şeyhülislam İbn-i Kemal ve Müftü Hamza'dan çıkan fetva ile birlikte Kızılbaşların takibi ve katline dair süreci başlatmıştır. Bu konuda Anadolu'daki bütün askeri ve idari personel görev almıştır.
Osmanlı'da yapılan teftişler sonucu, 40 bin kişinin tespit edilip bunların bütünüyle imha edildikleri veya bir bölümünün sürgüne gönderildiği bilgisi yer alır.
Sonuç olarak deriz ki, bu ülkenin gerçek sahipleri, Orta Asya'dan 15 bin yıl önce gelerek bacalarında duman tüttüren Türklerden başkası değildir.
Bu milletin tamamı Orta Asya kökenlidir ve öz be öz Türk'tür.
Bu kadim coğrafyanın en büyük şansı Türkler olurken, en büyük talihsizliği de, yönetim mevkiinde olanların bu hakikate aykırı davranmış olmasıdır. O bakımdan Mustafa Kemal Atatürk, eşsiz bir liderdir ve onun gibisi bir daha gelmeyecektir.
Paramparça edilmiş bir coğrafyadan muhteşem bir ulus çıkaran aziz Atatürk'ü, minnet ve şükranlarımızla daima yâd etmekteyiz. O bakımdan milyonlar Anıtkabir'e akın etmektedir. Dünyada, yattığı kabirden halen daha toplumunu yönetmeye ve her türlü belalardan uzak tutmaya çalışan bir ikinci lider yoktur.
Olmayan etnik yapıların varmış gibi uydurulmasına, artık tahammül kalmamıştır. Etnik isimlerden bahsedilmesi veya bu adların kaşınması, muhakkak suç kapsamına alınmalıdır.
Türkiye'de yaşayan herkes, TÜRK'tür.
Anayasamızda tüm vatandaşlarımızın sahip olduğu haklar, eşittir. Anayasa değişikliği ile ortadan kaldırılmaya çalışılmak istenen, Türk üst kimliğidir. Bu sürece dahil olanların ileride Yüce Divan'da yargılanacaklarını unutmamaları dileği ve tavsiyesiyle…
Bilmem anlatabildik mi Sn. Kurtulmuş!
Örneğin Yavuz Sultan Selim'in "Kızılbaş katliamı" gibi. Bu isimler daha çok yaptıklarıyla belleklerde kalır.
Yaptıkları zulüm ise nefretle anılır.
Zulüm bazen o kesime zulmetmek isteyen birilerini bir araya getirmiştir. Mesela Yavuz Selim gibi. Kızılbaşlara zulmetmeyi düşünen Yavuz Selim'le ittifak kuran kişi, İdris-i Bitlisî'dir.
Bu yapılanlar zulme uğrayanlarda öyle travmalar yaratmıştır ki, aradan 500 yıl geçmesine rağmen hala hafızaları meşgul etmektedir.
Bu sebeple Yavuz Selim ve İdris-i Bitlisî, Türkmenler tarafından hiç de iyi anılmazlar.
Yavuz Selim tarafından kâfir olduklarına dair fetva yazdırılan Şah İsmail'in ataları, Safiyüddin Safi'den bu yana İslam Peygamberi ve onun soyundan gelenlere bağlılıklarını bildirmişlerdir.
Ayrıca Safevi'lere bağlı Türkmenler de, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda kurucu unsur olarak yer almışlardı.
Türkmenlerin İslam düşmanı ve kâfir olduklarına dair fetva çıkartmak, katliama meşruiyet verecek olan fetvayı kaleme almak, oldukça zalimce ve zor bir karardı. Fakat gerçek olan şudur ki, bu fetva ile Anadolu Türkmenlerinin öldürülmesi işi bütünüyle kolaylaştırılmıştır.
Fetva şu şekildedir:
"Kızılbaşlar kâfirdir, mülhiddir. Onların tarafını tutanlar da böyledir. Bunları öldürmek, topluluklarını dağıtmak bütün Müslümanlar için vacip, hatta farzdır. Bunlarla yapılacak çarpışmada ölenler şehittir ve cennete gideceklerdir. Karşı taraftan ölenler ise cehennemliktir. Kızılbaşların kestikleri ve avladıkları hayvanlar pistir. İster başkalarından, isterse kendi aralarından olsun, aldıkları kadınlar için kıydıkları nikâhlar batıldır."
Bu kadar gaddar ve haince bir fetva veren insanın bırakın Müslüman olmasını, insan dahi olamayacağı açıktır.
Ve yine; "Kızılbaş olan bir bölgenin erkeklerini İslam sultanı öldürmeli, bunların mallarını, kadınlarını ve çocuklarını Müslüman gazilere taksim etmelidir. Yakalandıktan sonra bunların tövbeleri kabul edilmemeli ve kendileri öldürülmelidir" diye fetva devam ediyor.
Yavuz, Edirne'de Şeyhülislam İbn-i Kemal ve Müftü Hamza'dan çıkan fetva ile birlikte Kızılbaşların takibi ve katline dair süreci başlatmıştır. Bu konuda Anadolu'daki bütün askeri ve idari personel görev almıştır.
Osmanlı'da yapılan teftişler sonucu, 40 bin kişinin tespit edilip bunların bütünüyle imha edildikleri veya bir bölümünün sürgüne gönderildiği bilgisi yer alır.
Sonuç olarak deriz ki, bu ülkenin gerçek sahipleri, Orta Asya'dan 15 bin yıl önce gelerek bacalarında duman tüttüren Türklerden başkası değildir.
Bu milletin tamamı Orta Asya kökenlidir ve öz be öz Türk'tür.
Bu kadim coğrafyanın en büyük şansı Türkler olurken, en büyük talihsizliği de, yönetim mevkiinde olanların bu hakikate aykırı davranmış olmasıdır. O bakımdan Mustafa Kemal Atatürk, eşsiz bir liderdir ve onun gibisi bir daha gelmeyecektir.
Paramparça edilmiş bir coğrafyadan muhteşem bir ulus çıkaran aziz Atatürk'ü, minnet ve şükranlarımızla daima yâd etmekteyiz. O bakımdan milyonlar Anıtkabir'e akın etmektedir. Dünyada, yattığı kabirden halen daha toplumunu yönetmeye ve her türlü belalardan uzak tutmaya çalışan bir ikinci lider yoktur.
Olmayan etnik yapıların varmış gibi uydurulmasına, artık tahammül kalmamıştır. Etnik isimlerden bahsedilmesi veya bu adların kaşınması, muhakkak suç kapsamına alınmalıdır.
Türkiye'de yaşayan herkes, TÜRK'tür.
Anayasamızda tüm vatandaşlarımızın sahip olduğu haklar, eşittir. Anayasa değişikliği ile ortadan kaldırılmaya çalışılmak istenen, Türk üst kimliğidir. Bu sürece dahil olanların ileride Yüce Divan'da yargılanacaklarını unutmamaları dileği ve tavsiyesiyle…
Bilmem anlatabildik mi Sn. Kurtulmuş!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- 50 bin yıl yetecek enerji kaynağı: TORYUM / 29.05.2025
- Adaları veren Lozan değil, Osmanlı’dır! / 28.05.2025
- Türkiye’de etnik yapı yoktur / 27.05.2025
- Ülke resmen bölünüyor! / 26.05.2025
- Askerler neden sus pus? / 25.05.2025
- Türkler 15 bin yıldır Anadolu’da / 21.05.2025
- Türkiye’yi ver, koltuğu al! / 20.05.2025
- “Terörsüz Türkiye” tuzağına dikkat! / 19.05.2025
- Haine hain demeyen, HAİNDİR! / 15.05.2025
- Özgür Özel’in yapması gerekenler! / 14.05.2025
- Adaları veren Lozan değil, Osmanlı’dır! / 28.05.2025
- Türkiye’de etnik yapı yoktur / 27.05.2025
- Ülke resmen bölünüyor! / 26.05.2025
- Askerler neden sus pus? / 25.05.2025
- Türkler 15 bin yıldır Anadolu’da / 21.05.2025
- Türkiye’yi ver, koltuğu al! / 20.05.2025
- “Terörsüz Türkiye” tuzağına dikkat! / 19.05.2025
- Haine hain demeyen, HAİNDİR! / 15.05.2025
- Özgür Özel’in yapması gerekenler! / 14.05.2025