Uludere taştı gidiyor

Uludere taştı gidiyor. Tabi bu sel önüne çıkanı da boğacak, götürecek gibi gözüküyor. Öyle ki işin içine hayvanlarda karıştı.
Evet, Uludere’de, ABD’nin hedef göstermesi ile Türk Hava Kuvvetleri, gösterilen hedefi bombaladı. Sonuç 34 ölü. PKK’lımı? Yok. Kaçakçılık yapan vatandaşlarımız.
O günlerde, Erdoğan hükümetinin para ve gözyaşı ile kapattığı bu olay Wall Street Journal Gazetesi ki, bizim millet, bu gazeteyi Tayyip Erdoğan’ın, ABD askerlerine yaptığı “hayır!” duasından ismen tanır. İşte bu gazetenin haberi ortalığı karıştırdığı gibi AKP’yi de karıştırdı. Hatta dedim ya, hayvanlar bile karıştı işin içine.
Bu gazete, istihbarat ABD’den, vur emri Türkiye’den haberini yaptı. Erdoğan hem ABD’yi aklamaya, hem de hükümeti ve partisini korumaya aldı. Gazeteyi ABD’deki başkanlık seçimlerini etkilemekle suçladı. Ölen vatandaşları ise askeri hedef göstererek, biz değil, asker vurdu, dedi.
Yani Erdoğan ve hükümeti, Uludere semalarına hiç gitmedi. Kim uçtu o semalarda Türk Hava kuvvetleri. Neden? Çünkü işi o.  
Hava Kuvvetleri kime bağlı? Genel Kurmay’a. Ya Genel Kurmay? İşte orada işler karışık. Yasalarla, icraatlar farklılık gösteriyor. Hatta bir AKP vekili, TSK’yı, kime bağlı olduğu belli olmayan bir kurum olarak tarif etmiş ve Başbakan ile Genelkurmay Başkanının yan yana oturmalarını hazmedemediğini belirtmişti bir zamanlar.
Ama o bir zamanlardı. Hazmedemedikleri askerler şimdi içerde. Dışarıdakilere ise “Başkomutan” sıfatı olan Cumhurbaşkanı değil, Başbakan sahiplendi ve “Benim ordum” lafını etti. Yani Genelkurmay, Başbakana kanunen bağlı olmasa da, gönülden bağlı ve artık herkes biliyor ki, Erdoğan’ın haberi ve izni olmadan böyle bir harekat kararını Genelkurmay veremez. Hava Kuvvetleri ise hiç veremez. Neden mi? Hava Kuvvetleri’nde orgeneral var mı? Şimdiki kuvvet komutanı nasıl bu mevkie geldi bir araştırın…
Sonrasında ise İçişleri Bakanı “Özür dilenecek bir durum yok” dedi. Sözcü Hüseyin Çelik ise bu açıklamayı kabullenmedi ve “kendisini bağlar, hükümeti bağlamaz” dedi. İnce ayarı ise Erdoğan yaptı ve Çelik’e bir daha olmasın, mesajını gönderdi. Şahin’i sahiplendi. Tam AKP içindeki bu sürtüşme bitecek derken Cumhurbaşkanı kısa devre yaptı; “Bu olay özrün ötesinde bir olaydır” dedi. Yani, Bakanı bilmem ama birkaç asker kellesi gidecek gibi gözüküyor… (Bu “kelle” lafı da Erdoğan’a aittir)
Hükümetin bu tutarsızlıklarından ve devletin başıboş bırakılmasından olacak ki, Erdoğan’ın tarifiyle, PKK’nın Meclis’teki uzantısı olan kişiler, milletin kürsüsünden, askerin şahsında yine Yüce Türk Milletine hakaret ettiler.
“Hayvanları bulun”, “O hayvan oğlu hayvanları bulun”
AKP’den ses yok. CHP, lütfen üslubunuza dikkat edin, ayağında. MHP derin suskunluklarda. Artık başka kasetler mi var bilemiyorum! Yoksa siyasetini, Türk kültür ve medeniyetini esas alarak, Türk milliyetçiliği iddiası üzerine kurmuş bir siyasi anlayışın özellikle son 10 yıldır “Türk” kavramına bile tahammül edemeyenlere karşı bu teslimiyetinin, sessizliğinin artı yerine göre desteklemelerinin bir açıklaması olmalı…
Asker nazarında millete yapılan bu hakaretlere, milletin vekilleri gereken cevabı vermeseler de, millet adına, Kayseri’de PKK saldırısı sonucu şehit olan polisimizin abisi verdi.
Şehit abisi, hükümete; “PKK’lıları davul zurnayla karşıladınız. 3 tane köpeği susturamadınız…” derken, yine şehit polisimizin yakını olduğu belirtilen bir kişi Bakan Şahin’e; “Bu acıları mı görecektik. Biz bu acıları çektik, siz de çekin…” diye tepki gösterdi.  
Umarım kardeşlerini toprağa verenleri, hükümet mahkemeye vermez. Çünkü daha önce böyle bir şehit cenazesinde, şehit babasının hükümet, Erdoğan ve açılım aleyhine sarf ettiği sözlerden dolayı, bizzat Başbakan dava açmış ve 11 ay hapis almıştı yanılmıyorsam…