Kur'ân-ı Kerim'de bir Ayet-i Kerime'de şöyle buyurulur:
"Allah yolunda (vatan müdafasına) çıkın denildiği zaman yere çakıldık mı diyeceksiniz..." (Enfal -38).
Bu ayette "Yere çakılmak" ifadesi büyük bir dava söz konusu olduğunda nefsinin incecik perdesini kaldıramayanlar için "Mıhlanıp, kalmak" ihtarı gelmiştir.
"Yer duygularına mıhlanmak...
Yer düşüncelerine mıhlanmak...
Yere mıhlanıp ağırlaşmak... Hayat korkusunun ağırlığı dünya metaının, dünya işlerinin, dünya zevklerinin ağırlığı... Rehavet, sükûnet ve başıboşluğunun ağırlığı... Fani varlığın, mahdut ecelin, yakın hedefin ağırlığı; kanın, etin ve toprağın ağırlığı..." (Fi zilal'il Kur'an. S. Kutup c.7 Enfal:38).
Dedelerimiz bu vatan uğruna canlarını seve seve vermiş şüheda kervanına katılarak kıyamete kadar salih evlatlarının dualarını, takdirlerini, teveccühlerini kazanmışlardır.
Böylece hem Allah'ın rızasını kazanarak ebedi şerefe nail olmuşlar hem de izzetle rutbelerini taşımışlardır.
Büyük kahramanlar bu izzete böyle kavuşmuşlardır.
Geri duran, kapı arkasına saklanan, nefsin şaşaasına kananlar, yüceliklerde değil yerlerde sürünürler.
Yolda insanlara eziyet veren bir cismi kaldırmak bir meziyettir. Bir yetimin başını okşayıp kucaklamak, bir büyümüğüze su taşımak vs. meziyettir.
Vatan müdafası söz konusu olduğunda elde, ayakta, başta, canda fedaya koşar. İşte bu koşuş en yüce meziyet ve imandır.
Ne diyor vatan şairi:
"Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun korkma nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar."
"Serhad" kıyı boyları...
Serhad sınırları, çizgiler, zırhlar...
Serhad tenim ve canım...
"Vatan müdafası" öyle bir ruhtur ki ona adım atan bulutların koşuşunu, ona can veren hilalin kanlar üzerine doğuşunu seyreder.
"Vatan müdafası" öyle bir aşktır; dağ, taş, atom, ateş gözlerden yok olur. Canlar; dağ, taş, atom ateş olur.
Ya şehidi ne sandın. O ki canını kurban etti.
Vatan için...
Ölümü en karlı, en şerefli burçlara taşımak için.
Dünya medeniyetini asıl korkutan işte bu ruhtur.
"Vatan müdafaası" imanı çoştu mu "Allah'ın yardımı", "Allah'ın nusreti" iner. Bu lütuf, bu bereket öyle tecelli eder ki dünyayı istila edeceğini zanneden Napolyon bile beni şu yaşlı paşa durdurdu itirafında bulunur.
Misale girmeyeyim.
Şanlı tarihimizin her sayfası kahramanlık destanları ile doludur.
Bu yazımı cuma günü vaaz veren vaizin sözlerinden özetle hazırladım.
***
Aklıma M. Akif Ersoy'un istiklal harbinden önceki vaazları geldi. Safahat'ı açıp notları almak, siz kıymetli okuyucularıma aktarmak istedim. Yetiştiremedim. Malumunuz her gittiğiniz yere kütüphanenizi taşıyamıyorsunuz. Her gittiğiniz yerde ayaklı, tekerlekli kütüphanede bulamıyorsunuz.
Bilgi çağında böylesine bir noksanlık düşünemiyorum.
Dünyaya kitaplarımızı taşıyacak arşiv çalışması projesi olanlar hemen hazırlıklara başlasınlar. Milletin önünü açacak proje ve atılım adamı Prof. Dr. Haydar Baş beye götürün durmayın şimdi koşma zamanı.
Neden bir ABD'li, Türk arşivini bulamamanın, bir Japon ulaşamamanın, sıkıntısını yaşasın...
Bütün bilgi vasıtalarını, araç ve gereçlerini önce kendi insanımıza en mükemmel şekilde ulaştıralım. Ha sırada kainat var kainat. Bilgi kulvarında birinci sıraya Türkler geliyor...
"Allah yolunda (vatan müdafasına) çıkın denildiği zaman yere çakıldık mı diyeceksiniz..." (Enfal -38).
Bu ayette "Yere çakılmak" ifadesi büyük bir dava söz konusu olduğunda nefsinin incecik perdesini kaldıramayanlar için "Mıhlanıp, kalmak" ihtarı gelmiştir.
"Yer duygularına mıhlanmak...
Yer düşüncelerine mıhlanmak...
Yere mıhlanıp ağırlaşmak... Hayat korkusunun ağırlığı dünya metaının, dünya işlerinin, dünya zevklerinin ağırlığı... Rehavet, sükûnet ve başıboşluğunun ağırlığı... Fani varlığın, mahdut ecelin, yakın hedefin ağırlığı; kanın, etin ve toprağın ağırlığı..." (Fi zilal'il Kur'an. S. Kutup c.7 Enfal:38).
Dedelerimiz bu vatan uğruna canlarını seve seve vermiş şüheda kervanına katılarak kıyamete kadar salih evlatlarının dualarını, takdirlerini, teveccühlerini kazanmışlardır.
Böylece hem Allah'ın rızasını kazanarak ebedi şerefe nail olmuşlar hem de izzetle rutbelerini taşımışlardır.
Büyük kahramanlar bu izzete böyle kavuşmuşlardır.
Geri duran, kapı arkasına saklanan, nefsin şaşaasına kananlar, yüceliklerde değil yerlerde sürünürler.
Yolda insanlara eziyet veren bir cismi kaldırmak bir meziyettir. Bir yetimin başını okşayıp kucaklamak, bir büyümüğüze su taşımak vs. meziyettir.
Vatan müdafası söz konusu olduğunda elde, ayakta, başta, canda fedaya koşar. İşte bu koşuş en yüce meziyet ve imandır.
Ne diyor vatan şairi:
"Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun korkma nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar."
"Serhad" kıyı boyları...
Serhad sınırları, çizgiler, zırhlar...
Serhad tenim ve canım...
"Vatan müdafası" öyle bir ruhtur ki ona adım atan bulutların koşuşunu, ona can veren hilalin kanlar üzerine doğuşunu seyreder.
"Vatan müdafası" öyle bir aşktır; dağ, taş, atom, ateş gözlerden yok olur. Canlar; dağ, taş, atom ateş olur.
Ya şehidi ne sandın. O ki canını kurban etti.
Vatan için...
Ölümü en karlı, en şerefli burçlara taşımak için.
Dünya medeniyetini asıl korkutan işte bu ruhtur.
"Vatan müdafaası" imanı çoştu mu "Allah'ın yardımı", "Allah'ın nusreti" iner. Bu lütuf, bu bereket öyle tecelli eder ki dünyayı istila edeceğini zanneden Napolyon bile beni şu yaşlı paşa durdurdu itirafında bulunur.
Misale girmeyeyim.
Şanlı tarihimizin her sayfası kahramanlık destanları ile doludur.
Bu yazımı cuma günü vaaz veren vaizin sözlerinden özetle hazırladım.
***
Aklıma M. Akif Ersoy'un istiklal harbinden önceki vaazları geldi. Safahat'ı açıp notları almak, siz kıymetli okuyucularıma aktarmak istedim. Yetiştiremedim. Malumunuz her gittiğiniz yere kütüphanenizi taşıyamıyorsunuz. Her gittiğiniz yerde ayaklı, tekerlekli kütüphanede bulamıyorsunuz.
Bilgi çağında böylesine bir noksanlık düşünemiyorum.
Dünyaya kitaplarımızı taşıyacak arşiv çalışması projesi olanlar hemen hazırlıklara başlasınlar. Milletin önünü açacak proje ve atılım adamı Prof. Dr. Haydar Baş beye götürün durmayın şimdi koşma zamanı.
Neden bir ABD'li, Türk arşivini bulamamanın, bir Japon ulaşamamanın, sıkıntısını yaşasın...
Bütün bilgi vasıtalarını, araç ve gereçlerini önce kendi insanımıza en mükemmel şekilde ulaştıralım. Ha sırada kainat var kainat. Bilgi kulvarında birinci sıraya Türkler geliyor...
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021