Pazartesi günü oldukça önemli bir gündü.Devletin zirvesinden iki isim ülkemiz ve geleceğimizle alakalı açıklamalar yaptı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Harp Akademileri Komutanlığı'nın 2006-2007 eğitim ve öğretim yılı açılış töreninde; Başbakan Erdoğan, Washington'da, ABD Başkanı Bush ile görüştükten sonra.Her zaman Batı'nın çıkarlarını milli çıkarlarımıza tercih eden taşeron basınımız bu yapılan açıklamaları, kendilerinden istenildiği şekilde yorumlamaya ve milletimizi yanıltmaya devam ediyor.Benim önemli bir tavsiyem var. Bu taşeron medyanın yorumlarını önce bir kenara koyalım ve aklı selim ile bu konuşmaların saf halini bularak tekrar tekrar birkaç defa okuyalım ve de sonra düşünelim, düşünelim... Kimsenin etkisinde kalmayarak kendi mantığımızla, içinde bulunduğumuz ülkemizin de çıkarlarını hesaba katarak düşünelim.Sonra kendimize şu soruları soralım: "Büyükanıt Paşa ne demek istedi, Başbakan Erdoğan ne demek istedi?"Ben bu değerlendirmeyi şahsım olarak yaptım ve şu sonuca vardım: "TSK, Büyükanıt Paşa'nın şahsında ülkemizi tehdit eden bütün iç ve dış unsurlara ve de bunların planladıkları bölücü senaryolara vakıf. ABD'den seslenen Başbakan Erdoğan ise ABD'nin sömürge valisi gibi konuşuyor."Büyükanıt Paşa, konuşmasının başından sonuna kadar gayet net bir şekilde söylediklerinin delilini de ortaya koyarak, AB, PKK, TSK'ya saldırılar, birlik ve beraberlik, müttefik bildiklerimizin aleyhimize çalışmaları, bölücü iç ve dış tehditler, TSK'nın neden güçlü olması gerektiği gibi birçok konuya tane tane milletimizin her kesiminin anlayacağı bir şekilde değindi ve de problemlerin çözümü konusunda da kararlılıklarını vurguladı.Başbakan Erdoğan ise ABD'ye giderken PKK terörünün çözümü için gittiğini ısrarla vurguladı, ama hem Bush'un, hem de Erdoğan'ın yaptığı açıklamalara bakılırsa PKK konusu hiç konuşulmadı. Başbakan'ın ifadesiyle "Terör bir bütün olarak ele alındı." Yani Başbakan'ın gidiş hedefi ne, ortaya çıkan sonuç ne.Terörün bir bütün olarak ele alınmasını herhalde anlamışsınızdır. Bush'un Erdoğan'a randevu verip uzunca görüşmesinin ana konusu da bu idi. Bush, Ortadoğu'da çoluk, çocuk demeden, yaşlı, kadın demeden yaptığı bütün katliamları "Terörle mücadele" olarak tanımlıyor. Bizim terörden anladığımızla Bush'un anladığı tamamen birbirine zıt. Bizim için PKK en önemli tehdit, ABD için büyük bir nimet. Zaten PKK'yı çıkartan da, hortlatan da, finanse eden de, Kuzey Irak'ta mekan açan da kendileri.Bizim için İran, Irak, Filistin, Lübnan, Suriye bir tehdit değil, hatta komşumuz olmalarıyla, ortak birçok değerlere sahip olmamızla bize Batı'dan çok daha yakın ülkelerken, ABD için hepsi terörist ülkeler olarak görülüyor.İşin garip tarafı Bush'un, Erdoğan'la görüştükten sonra, "Terörizme, aşırılığa karşı birlikte savaşacağız" açıklamasının anlamı da bu ülkelerin her birinin bir Irak, Filistin, Lübnan olması.Yani, sivillerin katliamı, tecavüzler, işgaller, yakmalar, yıkmalar...Erdoğan'ın, ABD'ye Irak konusunda yaptığı lojistik destekle öğünmesi de oldukça düşündürücüydü. Basın açıklamasında, sanki bir marifetmiş gibi, Bush'un bu konuda kendisi takdir ettiğini anlata anlata bitiremedi. Üstelik Irak'ta ABD'den sonra en fazla kaybı bizim verdiğimizi de ifade ederek.Hem insanımızı, hem komşumuzu hem de itibarımızı kaybettiğimiz, güneydoğumuzda oluşan sözde Kürdistan ile başımıza bela aldığımız ve de milyarlarca dolar ekonomik zarar elde ettiğimiz, ama bize hiçbir faydası olmayan ABD'nin Irak işgaline sağladığımız destekle Başbakan'ın övünmeye çalışması ne kadar garip değil mi?Ya Kıbrıs konusu?Başbakan'ın, Kıbrıs konusunda Bush'un takdirini aldığını ve Kıbrıs'ta uyguladıkları politikanın aynen devam edeceğini ifade etmesi de düşündürücüydü. En son 28 Eylülde AKP Hükümeti, Güney Kıbrıs Rum Kesimini Kıbrıs olarak tanımlayan resmi bir sözleşmeye imza atmadı mı? Bu Güney Rum Kesimi'ni tanıma anlamına, bu KKTC'nin sonu anlamına gelmiyor mu? Hangi başarıdan bahsediliyor? Eğer başarı varsa kimin ve de kim adına bir başarı? Bu politikaların devamının Kıbrıs'ın tamamen elimizden çıkması anlamına geldiğini göremiyor musunuz?Uzun sözün kısası, Büyükanıt Paşa'nın açıklaması ve onurlu duruşu milletimizi cesaretlendirdi, Başbakanımızın ABD ziyareti ve sonrası yaptığı açıklamalar ise tam bir fiyasko olarak karşımıza çıktı. Siz de dediğim gibi bir değerlendirin, eğer samimiyseniz aynı noktaya varacağınızdan eminim.
Murat Çabas / diğer yazıları
- ‘AKP sebep, enflasyon sonuç’ / 04.05.2024
- Asgari ücret artmadı, enflasyon arttı! / 03.05.2024
- Taksim Meydanı, emekçilere neden kapalı? / 01.05.2024
- Vizesiz seyahat derken vizeyle hayal oldu! / 30.04.2024
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Asgari ücret artmadı, enflasyon arttı! / 03.05.2024
- Taksim Meydanı, emekçilere neden kapalı? / 01.05.2024
- Vizesiz seyahat derken vizeyle hayal oldu! / 30.04.2024
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024