Türkiye, Osmanlı'nın son dönemlerinde yaşadığı sarsıntılara çok benzer bir süreçten geçiyor.
Baştan aşağı liyakatsiz ve lakayt adamların ellerinde savrulan Türkiye, hiç olmadığı kadar karamsar ve umutsuz insan yığınlarının yaşadığı coğrafya haline geldi.
Adaletten, hukuktan, liyakatten ziyade, sadakate ve yardakçılığa prim veriliyor.
Bugün millet diye derdi olan bir Allah kulu var mı, söyleyin lütfen!
85 milyon Allah'a emanet.
Yerinin altı ve üstü kaynak zenginliği ile dolup taşan bir ülke, nasıl olur da açlık ve sefaletle boğuşur?
Nasıl olur da 16 milyon emeklisi açlık sınırının altında bir maaşla yaşamaya terk edilir?
Bir o kadar asgari ücretlinin dramı.
4 mevsimi ile dünyada eşsiz bir iklime sahip olan aziz Türk vatanında, ne eksik ki herkes mutsuz ve huzursuz bir haldedir?
Ulu önderimiz Atatürk sayesinde kazanılan kurtuluş savaşı henüz bittiğinde bile, insanlar daha mutlu ve huzurluydu.
Çünkü onların umudu ve heyecanı vardı.
Onların umudu ve geleceğe dair duydukları heyecanın kaynağı, yüce önderimiz Atatürk'ten başkası değildi.
Oysa bugün sanki savaştan yeni çıkmışçasına, eti-otu-buğdayı-mısırı velhasıl bilimum tarım ürünlerini dışarıdan ithal ediyoruz.
Yetmedi, sanki kapitülasyonlar devri devam ediyormuş gibi, yer altı kaynaklarımızı ve Cumhuriyetin yapıtaşlarını ecnebiye peşkeş çekiyoruz.
Her yerimiz ajan kaynıyor ama bizim gibi giydikleri için pek kimse farkına varamıyor!
Özellikle de bir maliyemiz var ki, tam bir 'Düyûn-ı Umûmiye' devrini hatırlatıyor.
Maliyemizin başında bir zat-ı şahane var ki, adeta milletimizin ocağına incir ağacı dikmek için görevlendirilmiş mübarek!
Ekonomiye ilişkin sahip olduğu bakış açısı ve kullandığı gözlük, vahşi kapitalizme bile dua ettirecek cinsten maşallah!
Enflasyonu indirmek için çok pratik bir çözüm bulmuş.
Emeklilerin toplu olarak açlıktan ölmesi!
Asgari ücretlilere alış-veriş yasağı konulması.
Yani okulları tümden kapattığınızda, Milli Eğitim Bakanlığı'na ait sorunların çözüme kavuşacak olması gibi bir şey!
İnsanları toplu ölüme mahkûm edin, enflasyon düşer gibi olsun.
Bu anlayışta olanlara, değil Maliye'nin teslim edilmesi, vallahi çay ocağı bile teslim edilmez!
O kadar büyük nasipsizler ki, insanların yememesi, içmemesi ve alış-veriş yapmamasını neredeyse kutsayacaklar!
Hep böyle olun diyecekler.
Ama öte taraftan 14.5 triyon liranın bankalarda istiflenerek, üretim ve istihdamın dışına kaymasına devlet eliyle olanak sağlanacak.
Mantığa bakar mısınız?
Güya tüketimi frenlemek, ekonomiyi soğutmak ve sonuçta enflasyonu düşürmeyi hedefleyen bu yaklaşım tarzı ile asıl olan şey, tüketimin bitirilmesiyle üretim ve istihdamın yok edilmesidir.
Bir malın az tüketilmesiyle daha az üretilmesi sonucuna ulaşılan ekonomide sizce enflasyon düşer mi?
Sonuçta tüketimi kısmaya yönelik hedefiniz, aynı zamanda üretim yerlerinde iflaslara bağlı olarak meydana gelecek iş yeri kapanmaları, daha az malın üretimi anlamına gelmeyecek mi?
Daha az üretim, daha pahalıya satılmayacak mı?
Faizleri neden yükselttiniz? Vatandaş yemesin, içmesin, pazar yerindeki fiyatlar da buna bağlı olarak düşsün diye.
Peki, pazar yerine gelen ürünlerin nakliyesinde herhangi bir maliyet indirimine gittiniz mi?
Mesela akaryakıtta indirim mi yaptınız?
Üretim faktörleri dediğimiz; ilaç, gübre, mazot, elektrik, su, işçilik ve taşıma alanlarına ilişkin üretici lehine bir maliyet indirimine yol açacak adımlar attınız mı?
Yok!
Faizin yüksek oluşu, aynı zamanda yatırımcının daha yüksekten kredi faizi ödemesi demek değil midir?
Faizi yükselterek diyelim ki dövizi sabit tutmaya çalıştın. Bunun yolu bu mu ki?
Dövizi sabitlersin bu bir, dövize hangi ürün kalemlerinde ihtiyaç duyuluyorsa, milli emek ve paranı devreye koyarak çok daha düşük maliyetlerle bunları kendi ülkende üretirsin iki.
Enflasyonu önlemek istemişsen şayet, bunun yolu tüketimi yok ederek değil, tam tersine tüketimi artırarak bunu başarabilirsin.
Tüketim arttıkça buna bağlı olarak üretim de artacağı için, piyasalarda daha fazla ürün alternatifleri olacaktır.
Bu anlattıklarımın hiç birini Mehmet Şimşek yönetimi yapamaz!
Bunun için beklenen sistemin uygulanması esastır ve tek kurtuluş yoludur.
Bu sistemi uygulayacak beklenen adam, hazırlık yapmaktadır.
Tıpkı Atatürk gibi.
Erdoğan bu sistemi de, sistemi çok iyi bileni de iyi tanımaktadır. Olur ve umulur ki, perdeler yırtılsın ve gerçekler görünsün.
İşte o zaman vatansever derler adama.
- Uzun dönem iktidar olmanın sırrı! / 05.06.2025
- Şara’ya suikast düzenlenecek, Kobani işbaşına getirilecek / 04.06.2025
- CHP-AKP-MHP-DEM aynı safta birleşti! / 03.06.2025
- En büyük darbe 24 Ocak kararlarıdır! / 02.06.2025
- 50 bin yıl yetecek enerji kaynağı: TORYUM / 29.05.2025
- Adaları veren Lozan değil, Osmanlı’dır! / 28.05.2025
- Türkiye’de etnik yapı yoktur / 27.05.2025
- Ülke resmen bölünüyor! / 26.05.2025
- Askerler neden sus pus? / 25.05.2025