İstanbul güne yine elim bir terör olayıyla başladı.
İlk resmi açıklamaya göre, 7 polisin ve 4 sivilin hayatını kaybettiği, 36 vatandaşımızın da yaralandığı patlama Türkiye'nin en büyük metropolünde gerçekleşince doğal olarak hem tüm Türkiye'nin hem de dünyanın gündemine oturdu.
En güvenli şehirlerimizi dahi hedef alan, vatandaşlarımızın güvenliğini korumakla görevli güvenlik birimlerimize dahi korku veren terörün bu kadar etkin bir hale gelmesine ve yaygınlaşmasına bakıldığında, terörle mücadele yöntemlerimizi yeniden masaya yatırma zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Diyarbakır, Suruç, Ankara tren garı, İstanbul Sultanahmet, Ankara Merasim sokak, Ankara Kızılay, İstanbul İstiklal caddesi ve son olarak İstanbul Vezneciler?
Türkiye gündemini ve milletin hafızasını teröre kilitleyecek, hafızadan çıkarmayacak periyotlarla düzenlenen bu terör saldırılarında yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetti.
78 milyon vatandaşımız ise her gün ölüp ölüp diriliyor, korku ve endişe içinde dışarıda dolaşıyor, hatta evlerinde otururken bile tedirginler.
Siyasilerin sürekli gündem ettikleri "Yeni Türkiye", maalesef terörün cirit attığı, yetkililerin aciz kaldığı, vatandaşların korku ve endişe içinde yaşadığı bir Türkiye oldu.
Halbuki "Atatürk'ün Türkiye'si" böyle değildi.
Atatürk'ün Türkiye'si, güçlü bir devlet anlayışıyla, siyasilerin kendi çıkarlarına hizmet ettiği değil, milletine hizmet ettiği, milletinin güvenliğini sağladığı, önceliğine milletin iradesini almış olan bir devletti.
Bugün öncelikler, yabancıların ve azınlıkların çıkarları, şahısların ve yandaşların çıkarları olunca, millete hizmet devre dışı kalıp, milli iradenin başına çuval geçirilince elbette ki bu tür olaylarla karşılaşmamız doğal bir hale gelecektir.
Bu tür olaylarda her ne kadar siyasilerimiz "Güvenlik zafiyeti yok" diye kendilerini savunmaya kalksalar da, bu olaylar bu noktalara geliyorsa, tonlarca patlayıcı şehir merkezlerine kadar girebiliyorsa elbette ki güvenlik zafiyeti var deme durumundayız.
Hiçbir suça karışmamış masum vatandaşların "makul şüphe" ile defalarca kimlik kontrolünden geçtiği, bir çakının dahi hesabının sorulduğu büyük şehirlerde, tonlarca patlayıcı yüklü araçlar hiçbir denetime tabi tutulmadan İstanbul'un göbeğine kadar gelebiliyor. Sizce de bunu deme hakkımız bir vatandaş olarak yok mu?
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın Atatürk Sempozyumu'nda ifade ettiği gibi, bugün başımıza gelen birçok felaketlerin temel nedeni, bize bu Cumhuriyeti ve bağımsızlığı emanet eden liderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıkmayışımızdır.
Prof. Dr. Baş, bu gerçeği sadece söz boyutunda bırakmamış, sunduğu çözümlerle de içini doldurmuştur.
Atatürk'ün Türkiye'si güçlü bir devletti dedik; Sayın Baş, milli emek ve üretim karşılığı senyoraj gelirini ve de madenleri devlete kaynak olarak kazandırarak, devleti güçlü ve baba bir devlet haline getirmektedir.
Milli iradeyi önde tutan, milletine hizmete odaklı olan dedik; Sayın Baş, Milli Ekonomi Modeli'nde ortaya koyduğu sosyal devlet projeleriyle her bir aileye, hiçbir ayrım yapmadan en az 8-10 bin lira bir aylık gelir sağlayarak kimseye muhtaç olmadan yaşama hakkı vermektedir.
Devlet güçlü, millet güçlü, asker güçlü, polis güçlü ve bütün bunlar tek bilek tek yürek?
Söyler misiniz böyle bir güçlü yapıya terör sızabilir mi, ajanlar musallat olabilir mi, tefrika sokulabilir mi? Elbette ki hayır?
Böyle güçlü bir devlet-millet tablosundan PKK'ya, IŞİD'e ya da başka terör örgütlerine hiç militan çıkar mı? Hayır.
Böyle bir Türkiye'de ne şehirde terör kalır, ne de dağlarda? Sınırdan başını sokamaz.
Böyle güçlü bir Türkiye'de, birileri kalkıp "Türkler soykırım yapmıştır" iftirası atabilir mi? Hayır.
Çözüm de ortada ey milletim, hala zifiri karanlıkta ısrar edip daha felaket olaylara evet mi diyeceksiniz, yoksa çözümün tek adresi Prof. Dr. Haydar Baş'a sahip çıkıp, bu vatanı bir cennet haline mi getireceksiniz?
Lütfen artık ayıkın da, Titanik gibi batan Osmanlı gibi, Türkiye de batmasın.
İlk resmi açıklamaya göre, 7 polisin ve 4 sivilin hayatını kaybettiği, 36 vatandaşımızın da yaralandığı patlama Türkiye'nin en büyük metropolünde gerçekleşince doğal olarak hem tüm Türkiye'nin hem de dünyanın gündemine oturdu.
En güvenli şehirlerimizi dahi hedef alan, vatandaşlarımızın güvenliğini korumakla görevli güvenlik birimlerimize dahi korku veren terörün bu kadar etkin bir hale gelmesine ve yaygınlaşmasına bakıldığında, terörle mücadele yöntemlerimizi yeniden masaya yatırma zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Diyarbakır, Suruç, Ankara tren garı, İstanbul Sultanahmet, Ankara Merasim sokak, Ankara Kızılay, İstanbul İstiklal caddesi ve son olarak İstanbul Vezneciler?
Türkiye gündemini ve milletin hafızasını teröre kilitleyecek, hafızadan çıkarmayacak periyotlarla düzenlenen bu terör saldırılarında yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetti.
78 milyon vatandaşımız ise her gün ölüp ölüp diriliyor, korku ve endişe içinde dışarıda dolaşıyor, hatta evlerinde otururken bile tedirginler.
Siyasilerin sürekli gündem ettikleri "Yeni Türkiye", maalesef terörün cirit attığı, yetkililerin aciz kaldığı, vatandaşların korku ve endişe içinde yaşadığı bir Türkiye oldu.
Halbuki "Atatürk'ün Türkiye'si" böyle değildi.
Atatürk'ün Türkiye'si, güçlü bir devlet anlayışıyla, siyasilerin kendi çıkarlarına hizmet ettiği değil, milletine hizmet ettiği, milletinin güvenliğini sağladığı, önceliğine milletin iradesini almış olan bir devletti.
Bugün öncelikler, yabancıların ve azınlıkların çıkarları, şahısların ve yandaşların çıkarları olunca, millete hizmet devre dışı kalıp, milli iradenin başına çuval geçirilince elbette ki bu tür olaylarla karşılaşmamız doğal bir hale gelecektir.
Bu tür olaylarda her ne kadar siyasilerimiz "Güvenlik zafiyeti yok" diye kendilerini savunmaya kalksalar da, bu olaylar bu noktalara geliyorsa, tonlarca patlayıcı şehir merkezlerine kadar girebiliyorsa elbette ki güvenlik zafiyeti var deme durumundayız.
Hiçbir suça karışmamış masum vatandaşların "makul şüphe" ile defalarca kimlik kontrolünden geçtiği, bir çakının dahi hesabının sorulduğu büyük şehirlerde, tonlarca patlayıcı yüklü araçlar hiçbir denetime tabi tutulmadan İstanbul'un göbeğine kadar gelebiliyor. Sizce de bunu deme hakkımız bir vatandaş olarak yok mu?
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın Atatürk Sempozyumu'nda ifade ettiği gibi, bugün başımıza gelen birçok felaketlerin temel nedeni, bize bu Cumhuriyeti ve bağımsızlığı emanet eden liderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıkmayışımızdır.
Prof. Dr. Baş, bu gerçeği sadece söz boyutunda bırakmamış, sunduğu çözümlerle de içini doldurmuştur.
Atatürk'ün Türkiye'si güçlü bir devletti dedik; Sayın Baş, milli emek ve üretim karşılığı senyoraj gelirini ve de madenleri devlete kaynak olarak kazandırarak, devleti güçlü ve baba bir devlet haline getirmektedir.
Milli iradeyi önde tutan, milletine hizmete odaklı olan dedik; Sayın Baş, Milli Ekonomi Modeli'nde ortaya koyduğu sosyal devlet projeleriyle her bir aileye, hiçbir ayrım yapmadan en az 8-10 bin lira bir aylık gelir sağlayarak kimseye muhtaç olmadan yaşama hakkı vermektedir.
Devlet güçlü, millet güçlü, asker güçlü, polis güçlü ve bütün bunlar tek bilek tek yürek?
Söyler misiniz böyle bir güçlü yapıya terör sızabilir mi, ajanlar musallat olabilir mi, tefrika sokulabilir mi? Elbette ki hayır?
Böyle güçlü bir devlet-millet tablosundan PKK'ya, IŞİD'e ya da başka terör örgütlerine hiç militan çıkar mı? Hayır.
Böyle bir Türkiye'de ne şehirde terör kalır, ne de dağlarda? Sınırdan başını sokamaz.
Böyle güçlü bir Türkiye'de, birileri kalkıp "Türkler soykırım yapmıştır" iftirası atabilir mi? Hayır.
Çözüm de ortada ey milletim, hala zifiri karanlıkta ısrar edip daha felaket olaylara evet mi diyeceksiniz, yoksa çözümün tek adresi Prof. Dr. Haydar Baş'a sahip çıkıp, bu vatanı bir cennet haline mi getireceksiniz?
Lütfen artık ayıkın da, Titanik gibi batan Osmanlı gibi, Türkiye de batmasın.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024