Yarın 1 Ocak 2017?
Yeni yılın tüm okurlarımız için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ederim.
2016'nın bu son gününde yapılması gereken en önemli şey, geçirdiğimiz bu yılın muhasebesini yapmaktır.
Millet olarak "yaptığımız doğrular varsa, bunları nasıl geliştirebiliriz", "yaptığımız yanlışları nasıl telafi edebiliriz", "yanlışları bırakıp doğrulara nasıl adım atabiliriz", bu yanlışlardan dolayı yaşadığımız acı faturaları da dikkate alarak muhasebe yapmalıyız.
2016'ya dönüp baktığımızda Türkiye olarak yaşadıklarımız içinde en çok dikkat çeken elbette ki terör olaylarıdır.
Hatırlarsanız, 7 Haziran seçimlerinden sonra Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Türkiye zifiri bir karanlığın içine girmiştir" demişti ve 2016 yılında Türkiye'nin hemen hemen her ilinde, özellikle de büyük şehirlerinde yaşanan, ciddi can kayıplarına neden olan terör, zifiri bir karanlığın içine saplandığımızı açıkça gösterdi.
2016 yılında terör olaylarının hem sayısı, hem etkisi, hem de çeşidi arttı.
Sayısı arttı; şehir merkezlerinde 30'a yakın terör eylemi gerçekleşti.
Etkisi arttı; darbe girişimi de dahil 650'yi aşkın sivil vatandaşımız hayatını kaybetti.
Çeşidi arttı; dün sadece PKK terörüyle mücadele ediyorduk, IŞİD ve FETÖ de eklendi.
Tabi, bunların yanında güneydoğudaki terör saldırıları ve bunlara karşı yürütülen operasyonlar devam ediyor, Fırat Kalkanı Harekatı ile de teröre karşı yeni bir cephe daha açılmış oldu, hem içerde hem de dışarıda şehitler vermeye devam ediyoruz.
Terörün en merkezi noktaları, beklenmedik zamanda vurup, büyük can kayıplarına neden olması, ülkemizin her yerinde büyük bir güvenlik endişesine neden oldu.
Yabancı büyükelçiliklerin de sık sık kendi vatandaşlarına kalabalıklardan uzak durun, Türkiye'ye gitmeyin tarzındaki uyarıları, endişeleri daha da artırdı.
İşte bu tablo, zifiri karanlığın göstergesiydi.
Tabi, 2016'da yaşadığımız felaketler sadece terör eksenli de değildi.
Döviz kurlarındaki önlenemez yükseliş, finans sağlamada, üretimde, tüketimde, dış ticarette yaşanan çözülemez sorunlar;
Çiftçinin, işçinin, memurun, esnafın, sanayicinin gelirlerinin daha da erimesi, açlık ve yoksulluğun daha da yükselişi;
Dış politikada, yıllardır peşinde koştuğumuz, güvendiğimiz iradelerin bizleri yalnız bırakması, hatta darbe girişimine ve de teröre verdikleri destek;
İç politikada, hukukta, asayişte, sosyal hayatta, eğitimde, sağlıkta yaşanan çıkmazlar;
Çözümü, uygulanmış ve fayda görülmüş model ve projelerde değil de, kısırdöngü politikalarda arayan siyaset tablosu?
Ve daha niceleri içinde bulunduğumuz zifiri karanlığı göstergeleriydi.
Prof. Dr. Haydar Baş ve Bağımsız Türkiye kadroları, geçen yıllarda olduğu gibi 2016 yılında da hiç hızını kesmeden büyük bir gayretle, büyük fedakarlıklarla bu zifiri karanlıktan ülkemizin ve milletimizin kurtulması için mücadele etti, ikazlarda bulundu, çözümler sundu ama maalesef diğer yıllarda olduğu gibi bu "çözümün tek adresi", milletimiz ve siyasi irade tarafından yine görmezden gelindi, duymazdan gelindi.
Ve bunun bir neticesi olarak 2017'ye maalesef daha derinleşmiş bir zifiri karanlıkla giriyoruz.
Gerçi siyasi irade, milli para, milli paralarla ticaret gibi Prof. Dr. Baş'a ait projeleri sadece ismen de olsa kullanmaya başladı ama Sayın Baş'tan, hakkını vererek işi tam öğrenmedikleri için sadece söylem boyutunda kaldı.
Doların tercümesi olan bir para elbette ki milli olamazdı, onunla yapılan ticaret de elbette ki milli bir ticaret olamazdı, ülkemize fayda sağlamazdı.
Yine siyasilerimiz, ABD'nin ve Batının Suriye konusunda attıkları kazık sebebiyle yaşadıkları yalnızlığı Rusya ile yakınlaşmayla gidermeye çalıştılar.
Bu da Sayın Baş'ın 27 Şubat 2013 tarihinde Duma'da temellerini attığı Rus-Türk hakları kardeşliğinin bir neticesiydi.
Yani, siyasilerimizin 2016 yılında tutunduğu dallar da hep Prof. Dr. Baş eksenli oldu ama yine yiğidin hakkını yiğide vermediler, üstünü örtmeye çalıştılar.
Derinleşen bir zifiri karanlıkla girdiğimiz 2017 yılında zifiri karanlıktan kurtulup kurtulmamamız, milletimizin kararına bağlıdır.
Ya çözümsüzlükte inat edip zifiri karanlığa daha batacağız, ya da Prof. Dr. Haydar Baş'la aydınlık bir geleceğe yürüyüp, güçlü, tam bağımsız, bölgesinde ve dünyada etkin bir Türkiye olacağız.
Yeni yılın tüm okurlarımız için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ederim.
2016'nın bu son gününde yapılması gereken en önemli şey, geçirdiğimiz bu yılın muhasebesini yapmaktır.
Millet olarak "yaptığımız doğrular varsa, bunları nasıl geliştirebiliriz", "yaptığımız yanlışları nasıl telafi edebiliriz", "yanlışları bırakıp doğrulara nasıl adım atabiliriz", bu yanlışlardan dolayı yaşadığımız acı faturaları da dikkate alarak muhasebe yapmalıyız.
2016'ya dönüp baktığımızda Türkiye olarak yaşadıklarımız içinde en çok dikkat çeken elbette ki terör olaylarıdır.
Hatırlarsanız, 7 Haziran seçimlerinden sonra Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Türkiye zifiri bir karanlığın içine girmiştir" demişti ve 2016 yılında Türkiye'nin hemen hemen her ilinde, özellikle de büyük şehirlerinde yaşanan, ciddi can kayıplarına neden olan terör, zifiri bir karanlığın içine saplandığımızı açıkça gösterdi.
2016 yılında terör olaylarının hem sayısı, hem etkisi, hem de çeşidi arttı.
Sayısı arttı; şehir merkezlerinde 30'a yakın terör eylemi gerçekleşti.
Etkisi arttı; darbe girişimi de dahil 650'yi aşkın sivil vatandaşımız hayatını kaybetti.
Çeşidi arttı; dün sadece PKK terörüyle mücadele ediyorduk, IŞİD ve FETÖ de eklendi.
Tabi, bunların yanında güneydoğudaki terör saldırıları ve bunlara karşı yürütülen operasyonlar devam ediyor, Fırat Kalkanı Harekatı ile de teröre karşı yeni bir cephe daha açılmış oldu, hem içerde hem de dışarıda şehitler vermeye devam ediyoruz.
Terörün en merkezi noktaları, beklenmedik zamanda vurup, büyük can kayıplarına neden olması, ülkemizin her yerinde büyük bir güvenlik endişesine neden oldu.
Yabancı büyükelçiliklerin de sık sık kendi vatandaşlarına kalabalıklardan uzak durun, Türkiye'ye gitmeyin tarzındaki uyarıları, endişeleri daha da artırdı.
İşte bu tablo, zifiri karanlığın göstergesiydi.
Tabi, 2016'da yaşadığımız felaketler sadece terör eksenli de değildi.
Döviz kurlarındaki önlenemez yükseliş, finans sağlamada, üretimde, tüketimde, dış ticarette yaşanan çözülemez sorunlar;
Çiftçinin, işçinin, memurun, esnafın, sanayicinin gelirlerinin daha da erimesi, açlık ve yoksulluğun daha da yükselişi;
Dış politikada, yıllardır peşinde koştuğumuz, güvendiğimiz iradelerin bizleri yalnız bırakması, hatta darbe girişimine ve de teröre verdikleri destek;
İç politikada, hukukta, asayişte, sosyal hayatta, eğitimde, sağlıkta yaşanan çıkmazlar;
Çözümü, uygulanmış ve fayda görülmüş model ve projelerde değil de, kısırdöngü politikalarda arayan siyaset tablosu?
Ve daha niceleri içinde bulunduğumuz zifiri karanlığı göstergeleriydi.
Prof. Dr. Haydar Baş ve Bağımsız Türkiye kadroları, geçen yıllarda olduğu gibi 2016 yılında da hiç hızını kesmeden büyük bir gayretle, büyük fedakarlıklarla bu zifiri karanlıktan ülkemizin ve milletimizin kurtulması için mücadele etti, ikazlarda bulundu, çözümler sundu ama maalesef diğer yıllarda olduğu gibi bu "çözümün tek adresi", milletimiz ve siyasi irade tarafından yine görmezden gelindi, duymazdan gelindi.
Ve bunun bir neticesi olarak 2017'ye maalesef daha derinleşmiş bir zifiri karanlıkla giriyoruz.
Gerçi siyasi irade, milli para, milli paralarla ticaret gibi Prof. Dr. Baş'a ait projeleri sadece ismen de olsa kullanmaya başladı ama Sayın Baş'tan, hakkını vererek işi tam öğrenmedikleri için sadece söylem boyutunda kaldı.
Doların tercümesi olan bir para elbette ki milli olamazdı, onunla yapılan ticaret de elbette ki milli bir ticaret olamazdı, ülkemize fayda sağlamazdı.
Yine siyasilerimiz, ABD'nin ve Batının Suriye konusunda attıkları kazık sebebiyle yaşadıkları yalnızlığı Rusya ile yakınlaşmayla gidermeye çalıştılar.
Bu da Sayın Baş'ın 27 Şubat 2013 tarihinde Duma'da temellerini attığı Rus-Türk hakları kardeşliğinin bir neticesiydi.
Yani, siyasilerimizin 2016 yılında tutunduğu dallar da hep Prof. Dr. Baş eksenli oldu ama yine yiğidin hakkını yiğide vermediler, üstünü örtmeye çalıştılar.
Derinleşen bir zifiri karanlıkla girdiğimiz 2017 yılında zifiri karanlıktan kurtulup kurtulmamamız, milletimizin kararına bağlıdır.
Ya çözümsüzlükte inat edip zifiri karanlığa daha batacağız, ya da Prof. Dr. Haydar Baş'la aydınlık bir geleceğe yürüyüp, güçlü, tam bağımsız, bölgesinde ve dünyada etkin bir Türkiye olacağız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025