Açlık sınırı 19 bin TL.
Yoksulluk sınırı 62 bin TL.
Emekli maşı 10 bin TL.
En düşük konut kirası 10 bin TL.
Bu tabloya göre Türkiye'de yaşayan 85 milyonun tamamı, mucize eseri hayatta kalıyor!
Mevcut tablo çok açık.
Bu rezil ve kepaze ekonomi gidişatından dolayı hemen istifa etmesi gereken Maliye Bakanımız Lord Şimşek, kendisine tam not vermekle meşguller.
İş bilmez Şimşek işbaşına geldiği günden bu tarafa, tüm ürün kalemleri fiyatlar seviyesinde yüzde yüz artış görülmüştür.
Her taraf yangın yerine dönmüştür.
İş bilmezliği dolayısıyla çareyi faiz artırmada gören Şimşek yönetimi bir yana, aslında ortada olan gerçek AK Parti iktidarının her konuda ülkeyi tam bir batağa sürüklediğini belgelemektedir.
Aynı olumsuzlukları tekrar etmeye gerek duymuyorum. Zira siz okuyucularımız zaten bu sorunları yaşayan kesimler olarak canınızdan bıkmış haldesiniz.
Enflasyonu düşürmek için çareyi emekli maaşlarına zam yapmamakta veya devede tüy misali yapılmasında gören anlayışa, lanet olsun diyoruz!
Asgari ücretli desen aynı dertten mustarip.
Kendisi 250-300 bin TL maaş aldığı halde utanmasa geçinemiyorum diyecek yöneticilere sesleniyorum.
Sizin hiç mi Allah'tan korkunuz kalmadı, hiç mi dünyada neler olup bittiğine bakmıyorsunuz?
Bir Avrupa ülkesindeki emekli maaşı ile 195 kg et alınırken, Türk emeklisinin ne eksiği veya günahı var da sadece 18 kg et alabiliyor.
Madenler bakımından dünya birincisi olduğumuz en stratejik elementler söz konusudur.
Sadece toryum - bor ve altın madenlerimizi işletmemiz halinde, başka hiçbir şeye gerek kalmaksızın bizi kıyamet sabahına kadar el bebek gül bebek bakabilecek servete sahibiz.
Türkiye'nin ekstra olarak ne kaynağa, ne de borç paraya ihtiyacı bulunmamaktadır.
Hepsi ve daha fazlası, ülkemizde sınırsız ölçüde mevcuttur.
Biz de eksik olan tek bir huşu vardır.
Milli bir iktidar.
Milli bir ekonomi modeli.
Milli iktidar gökten zembille inmeyeceğine göre, Atatürk paydasında ve Cumhuriyet devrimleri öznesinde bir araya gelmeyi kabul edecek tüm partilerle, milli bir iktidar oluşturulabilir.
Bu hiç de zor değildir.
Mevcut pratiklere ve güncel duruma bakıldığında, bu çatının ismine herhangi bir partinin isminin verilmesi çok anlamlı olmayacaktır.
Verilecek isim mutlaka, "milli hareket" ve benzeri ortak bir çatıyı çağrıştırmalıdır.
Burada en büyük vazife, CHP'ye ve Özgür Özel'e düşmektedir.
Kim ne der ve düşünürse düşünsün, Özgür Özel milli bir siyasi figürdür.
İktidarın Temmuz ayında emekliyi memnun edecek bir zam artışı yapmaması halinde, CHP'nin bahsettiğim bu özelliklere sahip partilerle "Milli" bir çatı altında toplanıp, sine-i millete dönmesi kaçınılmaz olmalıdır.
Burada yer alacak partilerin hiç birisi, ben ve benim partim dememeli, Türkiye kazansın ve kurtulsun diye fedakarlıkta bulunmalıdır.
Bu çok zor değildir.
Burada iktidarı belki de yüzde 30'ların çok altına çekecek çok önemli bir strateji söz konusudur.
Ekonomiyi en iyi bilen ve bu konuda tez sahibi, model sahibi olan bir partnerin varlığı, Cumhur İttifakı'nı tarihin tozlu sayfalarına gönderilmesinde, amiral gemisi rolünü oynayacaktır.
İktidarın Akşener'le görüşmesi de aslında bu korkunun hissedilmesinden başka bir şey değildir.
Efendim bir üst akıl varmış da, o bütün bunları dizayn ediyormuş!
Yani Akşener'i Erdoğan'ın yanına gitmeye teşvik eden veya talimat veren kimse, o üst akıl, aynı zamanda MHP'nin de Cumhur İttifakı'nda yer almasını sağlamıştır.
Diyelim ki öyle olsun. Peki, ne oldu böyle oldu da!
Hangi konuda milli bir hareket tarzı belirledik?
Neyi başardı Cumhur İttifakı?
Üst akıl denilen güya sözde 'derin devlet' veya adı her neyse, Türkiye bu noktalara savrulurken neredeydi?
O zaman bütün bu olan bitenlerden dolayı onların da sorgulanması ve hatta yargılanması gerekmez mi?
Siz koca Türk milleti ile dalga mı geçiyorsunuz diyeceğim ama maalesef gerçekten de dalga geçilmiş!
Derin dediğin şayet milli ise, Atatürk'ten gayrı hiçbir gücü veya başkaca bir şeyi referans alamaz!
Yok, bu derin yapı denilen unsur milli değil ve NATO patentli kanserli bir hücre ise, o zaman taşlar yerine oturuyor.
Her ikisi aynı anda varsa ki var olduğuna inanıyorum, o halde milli olanın, milli ve Atatürkçü olanları bugüne kadar görmezden gelmeleri ihanet değil de nedir?
Kaldı ki bu yapılara hiçbir şekilde ihtiyaç da yoktur.
Ancak Türkiye'de varlığı inkâr edilemeyen NATO derin yapılanmasının 1947'den bu tarafa, yani daha NATO'ya alınmadan önce ülkemizde kurumsallaştığını çok iyi biliyoruz!
Neresinden bakılırsa bakılsın, Türkiye'nin milli ve Atatürkçü kadrolara olan ihtiyacı hava gibi, su gibi hayati derecededir.
İşte Erdoğan'ın bütün bu yapıları çok iyi bilmesinden kaynaklı olarak, seçimlerden sonra bir başka Erdoğan ruh haline bürünmesi gayet anlaşılır ve okunur netliktedir.
Ancak dananın kuyruğu Temmuz ayında kopacaktır.
Şayet en düşük emekli maaşları 20 bin TL'nin altında kalırsa, he yerde erken seçim talepleri gündeme gelecektir.
Ne garip değil mi?
Erdoğan'ın kurtarıcı diye rica edip, yalvarıp getirdiği Mehmet Şimşek aslında Erdoğan'ın sonunu hazırlamaktadır!
- Amerikan hayranı sahte kahraman / 09.12.2024
- Öcalan Mart 2025’te serbest mi kalacak? / 09.12.2024
- Dini istismar eden partiler kapatılmalı! / 04.12.2024
- Yiğitlere ‘BAŞ’ lazım / 03.12.2024
- Sinsi plan şu: YPG in, PKK aut! / 02.12.2024
- Sn. Cumhurbaşkanım dön bu hatadan! / 27.11.2024
- İslam’ın özü ve laboratuvarı Ehl-i Beyt’tir / 26.11.2024
- Teğmenleri bırak ekonomiye bak! / 25.11.2024
- Teğmenlere güveniyorum, size asla! / 20.11.2024