Hayatı hep çile ve hep savaşlarla geçmiş eşsiz kurtarıcı.
Sarı saçlı, mavi gözlü kahramanımız.
Yaşamı boyunca doğruluktan ve adaletten ayrılmayan kurucu babamız.
Savaşta ve barışta, askerlikte ve sivil hayatta daima istikamet üzere olmuş yüce şahsiyet.
İnanmış bir insan nasıl da koca bir vatanı kurtarabiliyor.
Bir ülkenin kaderi tek kişinin ellerinde olmasına karşın, hiçbir umutsuzluk belirtisi göstermiyor ve Türk milletini sağ salim güvenli bir limana kavuşturuyor.
Hayatında onu hiç kimse kandıramadı!
O, hayatında hiç kimseyi kandırmadı.
Milletine daima umut oldu.
Hiçbir gerçeği milletinden saklamadı.
O böyle olunca, yüce Allah da onu, Türk milletinin kaderini tayin eden adam olarak seçiyor.
Bütün sır buradadır.
Mustafa Kemal Atatürk ismi, sadece Türk milleti için değil, İslam dünyası için de sığınılacak en güvenli kale haline geliyor.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey sırf bundan dolayı, "Atatürk Vatandır" demişti.
Peki ya sonrası…
38'den sonra ne oldu da biz bu hale geldik.
İsmet İnönü'den başlayarak, tüm iktidarların yönünü batıya çevirmiş olması ve her konuda fikir danışması, adeta anayasa kuralı haline dönüştürüldü.
Her şeyi en iyi batılılar bilir anlayışı, maalesef Türk milleti için aşağılık kompleksine ve kimlik kaybına yol açtı.
Zamanla işbaşına gelen veya getirilen tüm iktidarlar, Amerika'dan emir almayı adeta teamül haline getirdiler.
Kimliksizleşen siyaset, emir almayı bekleyen idareciler ve halkı günü birlik politikalarla yöneten hükümetler, Türk milletine çok büyük bedeller ödettiler.
Kandırılmayan, aldatılmayan iktidar kalmadı.
İşin en acı tarafı ise, onlar da milleti kandırdılar.
Dış laboratuvarlarda kotarılan ideolojik saçmalıklarla, insanlık âleminin en kadim milleti olan Türk milleti darmadağınık hale getirildi.
Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet, bütün darbelere karşın, onun sağlam ilkeleri sayesinde ayakta kalmayı başarabilmiş.
En basit bir istatistiksel veride bile, milletimize göz göre göre yanlış bilgi veriliyor.
Yani kandırılıyor.
Hangisi doğru, hangisi yalan bilgi, bunu milletin anlaması yıllar sonra ancak mümkün olabiliyor.
Ancak son dönemlerde durum biraz farklılaştı.
Özellikle de Z kuşağı diye adlandırılan genç nesil, artık bu numaraları katiyen yutmuyor. Onun için de dikkat edilirse, genç seçmen üzerinde mevcut ittifakların hiç birisi etkili olamıyor.
Türkiye'den son iki yıldır çok sıra dışı bir gelişme yaşandı.
Gençlerin içinden gelen bir isim var ki, adeta fırtınalar koparıyor.
Bu isim, herkesi kendine hayran bırakan bir siyasetçi.
Dünyanın ve dolayısıyla Türkiye'nin de en genç siyasetçisi.
Hüseyin Baş'tan bahsediyorum.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı.
Bu genç liderin son dönemlerde yaptığı tüm açıklamalar, Türkiye'de yankı uyandırıyor.
Belki konjonktür gereği toplum bu açıklamaları şimdi daha dikkatli takip ettiği için de olabilir.
O kadar farklı bir siyasetçi ki…
Elinde bulunan Milli Ekonomi Modeli sayesinde kendisine inanılmaz bir özgüven duyuyor.
Zira bu model, dünyanın her ülkesinde belli kuralları itibariyle başarılı bir şekilde uygulanıyor.
Ancak, tüm detayları, şifre ve kodları Hüseyin Baş'ta.
Onu hiç kimse kandıramaz!
O, asla aldatılamayacak bir donanıma ve büyük bir tecrübeye sahip.
İmkân verseler çok iyi biliyorum ki, Türkiye 6 ay sonra dışarıdan işçi ithal edecek noktaya gelir.
Seçimlere onun kadar hazırlıklı başka bir parti yok.
Türkiye'nin ayağa kalkması için, bilimsel bir tez olan Milli Ekonomi Modeli'ne ihtiyacı var.
Bunu ne Cumhur İttifakı, ne de Millet İttifakı başaramaz.
Hakikat bu.
İster inanın, ister "Durmak yok yola devam" deyin.
Sürünmek veya ayakta koşmak asla bir kader değil, tercihtir!
- Kıbrıs Türkiye’ye katılmalıdır / 04.05.2025
- Şehitlere sor süreci / 30.04.2025
- Kapitalist sistem seni de yutar Mehmet Şimşek / 28.04.2025
- İstanbul’un nüfusu beka sorunu olmuştur! / 27.04.2025
- Türk olduğumuzu hatırlayalım! / 24.04.2025
- Mevzu Türk milletidir / 23.04.2025
- Çok pis kokular geliyor! / 21.04.2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık çağrı / 20.04.2025
- “Kürt sorunu vardır” diyen ajandır! / 17.04.2025