Hafta başından bu yana, Türk- ABD ilişkilerinin geldiği kirtik nokta tartışılıyor. Bu tartışmalarda, konunun çekilmek istendiği mecra, ABD ile Türk askeri arasındaki ilişkilerin kopma noktasına geldiği buna karşın AKP hükümetiyle de sıcak temasın başladığı yönünde. Bu bağlamda, AB ve ABD'nin sorgulamaya başladığı ulus devlet yapımız "Kemalizm" kavramının altına ustaca yerleştiriliyor. Bizim medyadaki birçok "sazan kalem" de AB ve ABD'nin attığı bu oltaya hemen yakalanıverdi. Kemalizm yerden yere vuruldu, Türk ordusu bir kalemde silindi. Tam da oltayı salanların istediği şekilde.
Önemli bir saptırma ve gizli bir tezgah var. Bugüne kadar birçok çevrenin "ABD'yle gizli ittifaklar yapmakla suçlayıp, eleştirdiği Türk ordusu, bir anda ABD'nin isteği üzerine idam sehpasına çıkarılıyor. Hani ABD ile Türk ordusu arasında gizli ittifaklar vardı?
Wolfowitz bu tehlikeli sürecin startını verdi. Tezkere konusunda ordunun sergilediği kararlı tutum, epey zamandır ABD ile perde arkasında büyüyen gerginliğin dışavurumuydu. Türk ordusu ABD'nin Türkiye'nin geleceği üzerine yaptığı tehlikeli hesaplardan ciddi olarak rahatsızlık duymaktaydı. Kuzey Irak ve Kıbrıs konuları bunların başında geliyordu. Türk ordusunun Kuzey Irak'taki Türkmenlerin geleceği ile ilgili kaygıları ABD'nin sergilediği kaypak tutumdan kaynaklanıyordu ve ordu bu yolda önemli tedbirler almak yoluna gitti. ABD ile ordu arasındaki gerginlik Kuzey Irak konusunda iyice gerginleşti. Geçtiğimiz haftalarda Türk özel timinin Türkmenlere silah verdikleri iddiasıyla Kuzey Irak'tan çıkarılmalırı ve bu olayın ABD medyasına sızdırılması tesadüf değildi. Müsteşar Uğur Ziyal'in önceki gün ABD büyükelçisi Robert Pearson ile yaptığı görüşmede Pearson'un, "Türkiye'nin nereye gittiğini bilemiyoruz. Irak'taki ABD askeri makamları Türk askeri makamlarından rahatsız. Irak'taki ABD kuvvetleri Türk askeri varlıklarının tutumundan ve Kuzey Irak'taki faaliyetlerinden kuşku duyuyor" açıklaması gelinen son noktayı gözler önüne seriyor.
Ayrıca Pearson, Genelkurmay Başkanlığı'nın, ABD makamlarına yazdığı ve Kerkük'te yeni oluşturulacak şehir meclisiyle ilgili ne yapılması gerektiğini bildiren mektubundan duyulan rahatsızlığı da söylemeden geçemiyor.
Türk askeri, Türkiye'nin çıkarlarını gözeten girişimlerde bulununca ABD bundan ciddi anlamda rahatsızlık duyuyor. Türkiye'nin Türkiye gibi davranmasını hazmedemiyorlar.
Burada asıl üzerinde durulması gereken konu, askerle hükümetin ayrı çizgilerde değerlendiriliyor olması. Bizim medyaya ABD tarafından dikte ettirilen bu yöntemle, sanki ABD, Türk ordusunu gözden çıkarmış da, AKP hükümetiyle dirsek temasına geçmiş gibi gösteriliyor. Ama unutumamalı ki, 1 Mart günü tezkereyi reddeden irade, AKP milletvekillerinin iradesiydi. AKP milletvekilleri Türk milletinin vicdanına kulak vererek, o tezkereyi reddetmişti. Hem AKP hükümetinin dışişleri bakanı Abdullah Gül'ün ABD'ye yapmayı düşündüğü ziyaretin karşı taraftan kabul görmemesine ne demeli? ABD bu tavrıyla AKP hükümetini karşısına almıyor mu?Demek ki, hedefte sadece asker yok, hükümet de hedefte. Ama şu an bir taktik uygulanıyor. İçte kurumlar arasında gerginlik ve karmaşa yaratıp, dışta heybeyi doldurmak niyetindeler.
Önemli bir saptırma ve gizli bir tezgah var. Bugüne kadar birçok çevrenin "ABD'yle gizli ittifaklar yapmakla suçlayıp, eleştirdiği Türk ordusu, bir anda ABD'nin isteği üzerine idam sehpasına çıkarılıyor. Hani ABD ile Türk ordusu arasında gizli ittifaklar vardı?
Wolfowitz bu tehlikeli sürecin startını verdi. Tezkere konusunda ordunun sergilediği kararlı tutum, epey zamandır ABD ile perde arkasında büyüyen gerginliğin dışavurumuydu. Türk ordusu ABD'nin Türkiye'nin geleceği üzerine yaptığı tehlikeli hesaplardan ciddi olarak rahatsızlık duymaktaydı. Kuzey Irak ve Kıbrıs konuları bunların başında geliyordu. Türk ordusunun Kuzey Irak'taki Türkmenlerin geleceği ile ilgili kaygıları ABD'nin sergilediği kaypak tutumdan kaynaklanıyordu ve ordu bu yolda önemli tedbirler almak yoluna gitti. ABD ile ordu arasındaki gerginlik Kuzey Irak konusunda iyice gerginleşti. Geçtiğimiz haftalarda Türk özel timinin Türkmenlere silah verdikleri iddiasıyla Kuzey Irak'tan çıkarılmalırı ve bu olayın ABD medyasına sızdırılması tesadüf değildi. Müsteşar Uğur Ziyal'in önceki gün ABD büyükelçisi Robert Pearson ile yaptığı görüşmede Pearson'un, "Türkiye'nin nereye gittiğini bilemiyoruz. Irak'taki ABD askeri makamları Türk askeri makamlarından rahatsız. Irak'taki ABD kuvvetleri Türk askeri varlıklarının tutumundan ve Kuzey Irak'taki faaliyetlerinden kuşku duyuyor" açıklaması gelinen son noktayı gözler önüne seriyor.
Ayrıca Pearson, Genelkurmay Başkanlığı'nın, ABD makamlarına yazdığı ve Kerkük'te yeni oluşturulacak şehir meclisiyle ilgili ne yapılması gerektiğini bildiren mektubundan duyulan rahatsızlığı da söylemeden geçemiyor.
Türk askeri, Türkiye'nin çıkarlarını gözeten girişimlerde bulununca ABD bundan ciddi anlamda rahatsızlık duyuyor. Türkiye'nin Türkiye gibi davranmasını hazmedemiyorlar.
Burada asıl üzerinde durulması gereken konu, askerle hükümetin ayrı çizgilerde değerlendiriliyor olması. Bizim medyaya ABD tarafından dikte ettirilen bu yöntemle, sanki ABD, Türk ordusunu gözden çıkarmış da, AKP hükümetiyle dirsek temasına geçmiş gibi gösteriliyor. Ama unutumamalı ki, 1 Mart günü tezkereyi reddeden irade, AKP milletvekillerinin iradesiydi. AKP milletvekilleri Türk milletinin vicdanına kulak vererek, o tezkereyi reddetmişti. Hem AKP hükümetinin dışişleri bakanı Abdullah Gül'ün ABD'ye yapmayı düşündüğü ziyaretin karşı taraftan kabul görmemesine ne demeli? ABD bu tavrıyla AKP hükümetini karşısına almıyor mu?Demek ki, hedefte sadece asker yok, hükümet de hedefte. Ama şu an bir taktik uygulanıyor. İçte kurumlar arasında gerginlik ve karmaşa yaratıp, dışta heybeyi doldurmak niyetindeler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012