Hattat Recep Şahin sanatçı duyarlılığı ve iman hassasiyetiyle noktayı koydu;
"Türkiye artık kendini imha ettirmek üzere, düşmanlarına yardım etme safhasına geçmiştir."
İşte ülkemizin geldiği, getirildiği acı nokta budur. Avrupa Birliği dalga geçercesine ve "daha ne söyleyeyim, anlasına kardeşim" dercesine taviz üstüne taviz istiyor.
Bugün için "Brüksel'in yolu Kıbrıs'tan geçer" diyor. Yarın ise şimdiden belli...
Bu işin bağlanacağı yeni limanlar Ege, Pontus, Fener ve Ermeni başlıkları olacaktır. Yani "Brüksel'in yolu Türkiye'den geçer"e kadar, bu iş uzayacaktır. Lütfedip Avrupa Birliği raporlarına ulaşılırsa, herşey tüm çıplaklığıyla orada bulunuyor. Gizli hiç bir şey yok, onu demek istiyoruz...
ABD'de biliyorsunuz Irak'ta yapacağını yaptı. Önce Meclis'ten tezkere kararını çıkarttı, bizi işgalci konumuna soktu. Şimdi de 6 aylık Irak askeri planlaması içinde "Türkiye'nin yeri yok" notunu ilan ediyor.
Üstelik K.Irak'ı askeri bir tören eşliğinde Peşmergelere teslim ederek.
Hani şu "Kırmızı Çizgimiz" olan K.Irak.... Hani bölgede Kürt ağırlığı oluşursa savaş ilan edeceğimizi duyurduğumuz K.Irak. Hani Talabani'nin "Kürdistan sınırı Kürtle belirler" diyerek konuştuğu K.Irak...
Hükumet masum değil!
Bugün her şey net bir şekilde ortaya dökülmüştür. Türkiye'nin Güneydoğusu ABD, Batısı AB'nin insiyatifine terkedilmştir. Şöyle de diyebiliriz ülkenin Doğu yarısı Avrupa, Batı yarısı Amerika'nın nüfuz sahası içindedir.
Recep Şahin'in temel tesbitine dönecek olursak işin en acı tarafı odur ki, bu kirli işi bizzat kendi ellerimizle gördürüyorlar. Yani yağlı ipi boynumuza bizzat geçiriyoruz.
Açıkçası geldiğimiz noktanın tespiti açısından ve bu işin sorumluları için "bilmiyorlar, masumdurlar" diyemeyiz. Abdullah Gül'ün çok değil 5 yıl önce Avrupa Birliği için söylediği sözler ortada.
AB'nin bizi asla kabul etmeyeceğinden tutun da, Birlik'in Haçlı Ruhuna kadar herşeyi ama herşeyi ifade eden bir Dışişleri Bakan'ımız var.
Aynı bakan 5 yıl sonra onca rapor, onca söze rağmen "AB bizi alacak, yayınladıkları bildiri objektiftir" diyebiliyor. Bunun manası herhalde şu olsa gerek;
"Kıbrıs'ı Rumlar'a vermeye hazırız. Hatta ötesinde de ne istenirse ödenecektir."
Korkarız İsmail Cem İpekçiyi'de aşan! Bir Dışişleri Bakan'ımız var. Dışişleri Bakanlığını; içerinin taleplerini dışarıya kabul ettirmek için değil, dışarının taleplerini içeriye kabul ettirmek için kullanan bir Abdullah Gül fotoğrafı var.
Başbakan profili zaten ortada... İktidara geldiğinin daha ilk günü Avrupa Başkentlerini ziyaret edip. "Kıbrıs'ta Kofi Annan Belgesini destekliyoruz" açıklamasını yapan Tayyip Erdoğan değil miydi?
Denktaş'ı Arafatlaştıran, çözümsüzlüğün adresi olarak kurtlar sofrasına atan Tayyip Erdoğan değil miydi?
Bugün Avrupa Birliği Kıbrıs'ı verin cesaretini kendinde bulabiliyorsa, emin olun bunun nedeni Hükumettir.
Ankarada Avrupa Birliğini teşne bir yapının olduğunu bilmeseler, bu kadar cesaretli olabilirler miydi!
Tabi ki hayır...
Ne olursa olsun Türkiye AB sürecinde yer almalıdır diyen zihniyet, iyi niyetli değildir, ülkeyi bölünme-parçalanma süreci içinde tutmaktadır.
Millet'in iktidarı yoksa...
AB Komiseri Verhaugen konuyla ilgili olarak soru soran gazetecilere Türkiye'nin tepkisi beni ilgilendirmez" diyecek kadar kendinden, daha doğrusu hükumetten emindir. İşte meselenin özeti de, bamteli noktasıda burasıdır.
İşin can alıcı noktasına gelince...
Türkiye'nin en temel sorunu bugün, sağlıklı bir iktidar oluşturamamasıdır. AB'den, ABD'den icazet almayan dolayısıyla bu adreslere mahkum olmayan bir iktidar üretemediğimiz sürece, bir arpa boyu adım atılamayacaktır.
Adım atmak bir tarafa ülke parçalanma süreci ile karşı karşıya kalacaktır.
Aksi taktirde şu yaşananların başka türlü bir açıklaması olabilir mi?
Hükumet kendisine çizilen dairenin dışına çıkamyor. Çünkü ortada verilmiş sözler, kurgulanmış bir iktidar var.
Milletin kendi iktidarını üretmesinin zamanı gelmedi mi?
"Türkiye artık kendini imha ettirmek üzere, düşmanlarına yardım etme safhasına geçmiştir."
İşte ülkemizin geldiği, getirildiği acı nokta budur. Avrupa Birliği dalga geçercesine ve "daha ne söyleyeyim, anlasına kardeşim" dercesine taviz üstüne taviz istiyor.
Bugün için "Brüksel'in yolu Kıbrıs'tan geçer" diyor. Yarın ise şimdiden belli...
Bu işin bağlanacağı yeni limanlar Ege, Pontus, Fener ve Ermeni başlıkları olacaktır. Yani "Brüksel'in yolu Türkiye'den geçer"e kadar, bu iş uzayacaktır. Lütfedip Avrupa Birliği raporlarına ulaşılırsa, herşey tüm çıplaklığıyla orada bulunuyor. Gizli hiç bir şey yok, onu demek istiyoruz...
ABD'de biliyorsunuz Irak'ta yapacağını yaptı. Önce Meclis'ten tezkere kararını çıkarttı, bizi işgalci konumuna soktu. Şimdi de 6 aylık Irak askeri planlaması içinde "Türkiye'nin yeri yok" notunu ilan ediyor.
Üstelik K.Irak'ı askeri bir tören eşliğinde Peşmergelere teslim ederek.
Hani şu "Kırmızı Çizgimiz" olan K.Irak.... Hani bölgede Kürt ağırlığı oluşursa savaş ilan edeceğimizi duyurduğumuz K.Irak. Hani Talabani'nin "Kürdistan sınırı Kürtle belirler" diyerek konuştuğu K.Irak...
Hükumet masum değil!
Bugün her şey net bir şekilde ortaya dökülmüştür. Türkiye'nin Güneydoğusu ABD, Batısı AB'nin insiyatifine terkedilmştir. Şöyle de diyebiliriz ülkenin Doğu yarısı Avrupa, Batı yarısı Amerika'nın nüfuz sahası içindedir.
Recep Şahin'in temel tesbitine dönecek olursak işin en acı tarafı odur ki, bu kirli işi bizzat kendi ellerimizle gördürüyorlar. Yani yağlı ipi boynumuza bizzat geçiriyoruz.
Açıkçası geldiğimiz noktanın tespiti açısından ve bu işin sorumluları için "bilmiyorlar, masumdurlar" diyemeyiz. Abdullah Gül'ün çok değil 5 yıl önce Avrupa Birliği için söylediği sözler ortada.
AB'nin bizi asla kabul etmeyeceğinden tutun da, Birlik'in Haçlı Ruhuna kadar herşeyi ama herşeyi ifade eden bir Dışişleri Bakan'ımız var.
Aynı bakan 5 yıl sonra onca rapor, onca söze rağmen "AB bizi alacak, yayınladıkları bildiri objektiftir" diyebiliyor. Bunun manası herhalde şu olsa gerek;
"Kıbrıs'ı Rumlar'a vermeye hazırız. Hatta ötesinde de ne istenirse ödenecektir."
Korkarız İsmail Cem İpekçiyi'de aşan! Bir Dışişleri Bakan'ımız var. Dışişleri Bakanlığını; içerinin taleplerini dışarıya kabul ettirmek için değil, dışarının taleplerini içeriye kabul ettirmek için kullanan bir Abdullah Gül fotoğrafı var.
Başbakan profili zaten ortada... İktidara geldiğinin daha ilk günü Avrupa Başkentlerini ziyaret edip. "Kıbrıs'ta Kofi Annan Belgesini destekliyoruz" açıklamasını yapan Tayyip Erdoğan değil miydi?
Denktaş'ı Arafatlaştıran, çözümsüzlüğün adresi olarak kurtlar sofrasına atan Tayyip Erdoğan değil miydi?
Bugün Avrupa Birliği Kıbrıs'ı verin cesaretini kendinde bulabiliyorsa, emin olun bunun nedeni Hükumettir.
Ankarada Avrupa Birliğini teşne bir yapının olduğunu bilmeseler, bu kadar cesaretli olabilirler miydi!
Tabi ki hayır...
Ne olursa olsun Türkiye AB sürecinde yer almalıdır diyen zihniyet, iyi niyetli değildir, ülkeyi bölünme-parçalanma süreci içinde tutmaktadır.
Millet'in iktidarı yoksa...
AB Komiseri Verhaugen konuyla ilgili olarak soru soran gazetecilere Türkiye'nin tepkisi beni ilgilendirmez" diyecek kadar kendinden, daha doğrusu hükumetten emindir. İşte meselenin özeti de, bamteli noktasıda burasıdır.
İşin can alıcı noktasına gelince...
Türkiye'nin en temel sorunu bugün, sağlıklı bir iktidar oluşturamamasıdır. AB'den, ABD'den icazet almayan dolayısıyla bu adreslere mahkum olmayan bir iktidar üretemediğimiz sürece, bir arpa boyu adım atılamayacaktır.
Adım atmak bir tarafa ülke parçalanma süreci ile karşı karşıya kalacaktır.
Aksi taktirde şu yaşananların başka türlü bir açıklaması olabilir mi?
Hükumet kendisine çizilen dairenin dışına çıkamyor. Çünkü ortada verilmiş sözler, kurgulanmış bir iktidar var.
Milletin kendi iktidarını üretmesinin zamanı gelmedi mi?
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021